Bang Chan pov
Felix'i karşımda görmek asla beklemediğim şeydi. O niye buradaydı ki?
Partide ablasıyla beraber kaldığını söylemişti, şimdi niye burada kalıyordu ki?"Aaa Felix naber kankam gel şarkı söylüyoruz."
Jisung, Felix'in kolundan çekiştirirken o daha yeni açılmış olacakki Jisung ve beni görünce kaşları çatılmıştı.
Sonra ise arkasını dönüp gitmişti, Hyunjin de arkasından çıkarken Jisung yanıma gelip karın kaslarımı ellemeye başlamıştı.
"Boşver Bang Chan en azıdan kasların var."
Bunu dedikten sonra küt diye uykuya dalmıştı. Tekrar söylüyorum, bu çocuk iyi değil.Felix pov
Jisung ve O'nu görmeyi asla tahmin etmiyordum, neden buradalardı ki?
Kendimi Hyunjin'in odasına atarken Hyunjin arkamdan gelip kapıyı kapatmıştı.
"Onların geleceğini bana neden söylemedin?"
Hyunjin kafasını bana çevirmişti.
"Benimde haberim yoktu ki bi anda çıkıp gelmişler."Yatağa tekrar uzanırken hava artık aydınlanmıştı, saate baktığımda altıya gelmek üzereydi.
"Ben gideyim en iyisi."
Ayağa kalkıp kıyafetlerime uzandım ki Hyunjin kolumu tuttu.
"Saçmalama Felix, yat uyu."
Ona dik dik baktım. Benim kararlarıma karışabilecek bir hak onda yoktu.
"Gideceğim Hyunjin zaten erkenden işlerim vardı."
Tekrar kıyafetlerimi almak için uzanırken kolumu kendine doğru çekmişti ve ikimizde üst üste yatağa düşmüştük.
Kendimi yana atarken o da kapıya doğru ilerlemişti, ikimizde birbirimizden bakışlarımızı kaçırıyorduk. Elini saçına atıp kaşıdı.
"Gitmiyorsun hiçbir yere."Bunu dedikten sonra odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı, yatağa uzanıp kafamı cama doğru çevirdim ve düşünmeye başladım yine aklıma o iğrenç anı gelmişti.
7 Eylül 2020
Bang Chan'a attığım 24. mesajdan sonra Hyunjin'i aramıştım, şu an tek o benim yanımda olurdu.
"Efendim Felix?"
"Hyunjin sana kalmaya gelebilir miyim?"
"Bu da soru mu? Tabii gel, bekliyorum."
Telefonu gülümseyerek kapadım ve evden apar topar çıktım.
Ne zaman Chan'la veya herhangi biriyle tartıştığımda yanında hep Hyunjin oluyordu, bana her zaman destek oluyordu ve beni gerçekten mutlu ediyordu.
Evine geldiğimde içeri geçmiş artık yemekten sıkıldığım Pizza'dan söylemişti.Geceye doğru içip Bang Chan'ın asla benimle konuşmamasını, beni gereksiz yere kısıtladığını anlatıyordum. Hyunjin kollarını açmış ve ona sarılmam için beklemişti. Yanına gidip ona kocaman sarıldım ve biraz şarkı dinlemeye karar verdik.
Şarkı dinlerken ikimizde dans edip saçma sapan gülüyorduk. En sonunda ikimizde yorulmuştuk ve onun odasına gidip yatağa yatmıştık. Onun kolunun altına girip yatarken o saçlarımı okşamıştı.
"Felix. Diyelim ki şu an Bang Chan'la beraber değilsin ve birinden hoşlanıyorsun. Ona nasıl açılırdın?"
Yattığım yerden doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım, o da yaptı.
"Bilmem, sanırım direkt söylerdim ya da bir şekilde belli ederdim. Neden sordun ki?"
Hiçbir şey demeden bana bakıyordu, bir süre gülüp dursam da bir süre sonra yüzümden düşmüştü. Neden bana o kadar ciddi bakıyordu?
"Hyunjin... iyi misin?"
Gözlerinden birkaç yaş düşmüştü, kaşlarım hayretle kalkarken ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Neden fark etmiyorsun beni? Beni neden sevmiyorsun?"
"Hyunjin ben seni seviyorum saçmalama korkutuyorsun beni.""Hayır o anlamda sevgiden bahsetmiyorum. Chan da olup bende olmayan ne var? O seni hep üzüyor, değerini asla bilmiyor ama sen onun götünden ayrılmıyorsun. Ben daha iyiyim ondan. Neden beni sevmeyi denemiyorsun? Sana aşık olduğumu göremeyecek kadar mı kör oldun?"
Gözlerim dehşetle açılmıştı. Ne saçmalıyordu bu?
Yerimden kalkıp odadan çıktım, telefonumu gördüğüm gibi Chan'ı arayıp beni buradan almasını söyledim."Yine ona gidiyorsun. O seni üzecek, o seni sevmiyor da, ama sen bunu fark edecek bi zekada değilsin. Bang Chan seni aldatmıyor, ama seni yıpratıyor. Fark et artık, gözümü aç. Bakıyorsun ama hiçbir siki göremiyorsun."
Bu sözleri bana ağır gelmişti, neden yakın arkadaşı için böyle konuşuyordu? Neden o kadar insan varken benimle olmak istiyordu?"Uzun bir süre benle konuşma Hyunjin."
Kapıyı çarpıp aşağıya inmiştim, şu an kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Chan arabasıyla gelirken hemen binip ordan uzaklaşmıştık.Hayatımın en iğrenç günüydü.
-şu an-
Kafamı salladım, bu yaşananların artık aklımdan çıkması gerekiyordu, hiçbir şey düşünmek istemiyordum artık.
Kapı sert bir şekilde açılınca yerimden sıçrayıp oraya dönmüştüm. Bang Chan, Jisung'u taşıyordu.
"Yanında yatsa sıkıntı olur mu?"
Onca zaman sonra ilk defa konuşuyorduk, kendimi garip hissetmiştim.
"Hayır."Kucağındaki Jisung'u resmen yatağa fırlatırken hemen Jisung'u tuttum.
"Düşüreceksin."
"Olsun, belki beyni yerine gelir."
İkimizde kıkırdarken aynı anda ciddiyete bürünmüştük. O daha fazla bir şey demeden odadan çıkarken bende Jisung'un yanına uzanmıştım ve kolumu onun beline sarmıştım, yerinde kıpırdanıp gözlerini aramıştı."Bang Chan galiba kör oldum. Seni Felix olarak görüyorum."
Bu dediğine gülüp gözlerine giren saçları geriye doğru taradım.
"Zaten benim, Felix. Lee Felix,çilli olan."
"Aaa sen miydin? Dur gidip Chan'a söyleyeyim."
Kendince ayağa kalkmaya çalışıyordu ama daha doğrusu üstüme çıkıyordu.
"Neyse ya da söylemeyeyim. Aramızda kalsın senin adın bile geçince mal sinirleniyor."
Bir şey dememiştim. Bir süre sessiz kalırken uyuduğunu düşünüp gözlerimi kapatmıştım ki yine konuşmaya başladı."Bang Chan kalk bak ne olmuş. Felix gelmiş buraya."
Ona anlamsız bir bakış attım.
"Jisung sen ne içtin?"
"Aşk şarabından bi yudum."
Kendisi hayvan gibi kahkaha atarken ben ona bakmaya devam ediyordum.
"Chan geçen gün senle bi kafeye gitmiştik ya oradaki garson çok iyi değil miydi ya kendime nasıl ayarlayabilirim? Yarın akşam oraya yemek yemeğe gidelim mi? Bang Chan sana ne olmuş burnun küçülmüş lan hahahahahha"
Derin bir nefes aldım. Bu çocuk bazen cinnet geçiriyordu insana."Jisung ben Chan değilim dön götünü uyu artık."
Mızmızlanıp arkasını dönüp yatmıştı. Uykuya dalmadan önce en son söylediği şeyler ise
"Başka biri olman Bang Chan olmadığın anlamını değiştirmiyor."