Felix pov
Wooyoung'u karşımda bir anda görmemle şaşırmıştım. Hemen üzerini düzeltirken Seungmin paldır küldür içeri girmişti, yanındaki uzun çocukta onu takip etmişti.
"Uzun zaman oldu seni görmeyeli."
"Evet biraz öyle oldu."
Sarılmak için bana uzanırken bende ona doğru yaklaştım ve sıkıca sarıldım. Tatlı çocuktu.
"Gelsene kaldın burada."O Kenara kayarken bende yandan geçip salon olduğunu tahmin ettiğim yere doğru yürüdüm.
İçeride bir sürü insan olduğu için birkaç adım gerilemiştim ki Wooyoung'a çarpmıştım.
"Yanlış bi zamanda geldik sanırım. İstersen gidelim."
Gitmek için adımlayacakken Wooyoung belimden tutup beni sabitlemişti.
"Seungmin'i ben çağırmıştım ama bana gelemeyeceğini söylemişti. Sonra ise geleceğini hatta yanında sürpriz olacağını söyledi. Sürprizin en büyüğü sensin şu an ve benim için en değerli olan da sensin. Diğerleri gitsin, sen niye gidiyorsun?"
Bir şey dememeyi tercih edip salona girdim. Yüksek sesle dinlenen şarkı ve ortada dans eden çokça kişi vardı gözlerimle Seungmin'i ararken O,bi arkadaş bulmuş onunla dedikodu yapıyordu sanırım.
Herhangi bi boş koltuğa otururken Wooyoung'ta yanıma gelmişti. Aslında çok karizmatik ve çekici bi çocuktu."Bi şeyler içmek ister misin?"
Kafamı olumsuz anlamda sallasam da bir kadeh şarap koyup yanıma gelmişti.
"Ee anlat bir şeyler nasıl gidiyor?"
"Aynı. Değişen bir şey yok. Senin?"Kadehinden yudum alıp bana bi tık daha yakınlaştı.
"Benimde pek fazla bir şey yok. Sadece takık eski sevgilimden kurtulmaya çalışıyorum..."Chan pov
Stüdyoda changbin ile çalışırken kafamız artık allak bullak olmuştu.
"Artık bugünlük bu kadar yeter chan. Gözlerin berbat görünüyor. Hadi gidelim."
Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Sen git, ben çalışmaya devam edeceğim."
Huyumu bildiğinden pek ısrar etmeyip gitmişti.
Başımı sıvazladım ve bilgisayardan yansıyan yansımama baktım. Kendimden nefret ediyorum.Telefonum yüksek sesle titremesiyle kendine gelip arayan kişiye baktım. San'dı.
"Efendim San?"
"Nasılsın Chan?"
"Aynıyım, bir şey mi oldu? hayırdır?"
"Hem oldu hem olmadı."Kaşlarım hafifçe çatılmıştı ve oturduğum yerden kalkıp stüdyoyu turlamaya başlamıştım.
"Söylesene ne oldu?"
"Wooyoung bu gün parti verecekti evde ve senin arkadaşlarını da çağırmıştı. Seungmin ve Felix şu an oradaymış. Ben şimdi çıktım Wooyoung'un evine gidiyorum. Sana haber vermek istedim."
Daha bir şey söylemeden kapanan telefonla olduğum yerde bir süre kalmıştım sonrasında hızla montumu alıp arabama doğru ilerledim.San'ın attığı konuma doğru ilerlerken kafamda binbir türlü şey geçiyordu.
Wooyoung çok çapkın bir çocuktu ama bunu bizim etrafımızdaki kimseye yapmıyordu. San milyon kez Felix'i görse de Wooyoung hiç Felix'i görmemişti ve onun için Felix bi 'av'dı.
San ve Wooyoung'un gelgitli bir ilişkisi olmuştu ve ayrılmaya karar vermişlerdi, fakat benim salak arkadaşım hala Wooyoung'u seviyordu.Konuma geldiğimde San'ın kapıda durduğunu fark ettim.
"Hey!"
Kafasını bana çevirdiğimde ikimizde birbirimize selam verip yukarı çıkmak için asansöre bindik.
"San, sana bunu söylemek istemiyorum ama Wooyoung'u döveceğim. Aşırı sinirlendiriyor beni."
Asansörün kapısı açılıp içeri girerken aynı şeyi o da söylemişti.
"Merak etme, ilk baş ben onunla konuşacağım."
İkimizde yukarı kata çıktığımızda Mingi kapıyı açmış ve içeri geçmemizi söylemişti. İkimizde salona geçerken Felix direkt gözüme takılmıştı. Adeta parlıyordu.San sinirli bir şekilde wooyoung'un yanına gidip yüksek sesli müziğe rağmen tartışarak salondan çıktılar. Felix ile göz göze geldiğimizde ilk baş şaşkınca baksa da sonra umursamıyormuş gibi yapıp kafasını başka bi yöne çevirdi. Onun yanına yaklaşıp oturacağım zaman kendisi ayağa kalkıp kollarını göğüsünde birleştirip, kaşarını çatarak bana bakmıştı.
"Buraya neden geldin Chan?"Etraftaki insanlar bize çarparak yürüdüğü için ayakta sabit durmamız zor oluyordu.
"Başka bi yere gidelim bak herkes bize çarpıyor."
Hayır anlamında kafasını salladı.
"Beni geçiştirme. Neden geldin diyorum sana?"
Saçlarımı geriye doğru itip derin bi nefes aldım.
"Çünkü senin Wooyoung'un yanında olmanı istemiyorum."
Kaşlarını havalandırdı ve alaycı bi şekilde güldü.
"Bunu bana söylemeye hakkın var mı Chan?"
Bir şey söylemeden ona öylece baktım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Kendimi kapana kısılmış fare gibi hissediyordum.Felix
Chan bir şey söylemeden öylece suratıma bakarken son kez onu süzmüştüm.
"Bende öyle düşünmüştüm."
Arkamı dönüp seungmin'i ararken yanlışlıkla omzum sert bi şekilde birine çarpmıştı.
"Özür dilerim."
Yoluma devam edecekken kolumu sıkıca tutan parmaklarla geriye doğru sendelemiştim.
"Önüne baksana orospu."
Duyduğum kelimeyle gözlerimi yuvasından çıkacak kadar açmıştım.
"Ne diyorsun sen be hadsiz?"
Onu itip gitmek için arkamı dönerken saçımın güçlü bi şekilde çekildiğini hissettiğimde çığlığı basmıştım.
"Bırak beni!"Saçlarım bırakıldığında suratına yumruğu geçirmek için arkamı döndüğümde Chan çocuğun suratına çoktan geçirmişti yumruğumu.
Çocuk yere düşünce üzerine çıkıp daha fazla vururken onun kolundan çekiştiriyordum.
"Tamam Chan çıkalım burdan hadi."
"Dur bi Felix!"
Kolunu bıraktığımda çocuğun yakasından tutup kendine yakınlaştırmıştı.
"Benim daha saçının teline kıyamadığım kişinin canını yakarsan, seni yaşatmam. Anladın mı beni!"
Çocuk kafasını sallayıp kaçarken Chan ayağı kalıp bana yaklaşmıştı.
"Sana bir şey oldu mu?"
"Hayır iyiyim sadece saçımın dibi acıdı biraz."
Elini saçlarımın dibine atıp hafifçe masaj yapar gibi okşarken gözlerim kapanmıştı.
Böyle şeylerde uykum gelirdi, ve bunu Chan bilirdi."Seungmin'i bulalım. Çıkalım burdan olur mu?"
Mayışmış bir şekildeyken anlaşılır şekilde kafamı sallayıp kapıya doğru ilerledim. Birkaç dakika sonra Chan ve Seungmin gelirken hepimiz aşağıya inmiştik.
"Benim araba sol tarafta, o yüzden şimdi vedalaşalım."
Seungmin Chan'a sarılırken bende esniyordum. Uykumu getirttirmişti. İkimizde sola doğru yürürken Chan arkamızdan seslenmişti."Felix. Acaba bugün... benimle gelir misin?"
Seungmin tam lafa atlayacakken onu durdurup ben konuşmaya girdim.
"Chan. Lütfen bunu ikimize de yapma."
"Bunu yapan sensin Felix. Çabaladığımın herkes farkında. Senden sadece tek ve son bir şey istiyorum. O da benimle gelmen."
Bir Seungmin'e bir de Chan'a bakıyordum.
Seungmin bana bakışlarıyla 'git' diyordu resmen.Seungmin kendi arabasına binip giderken bende Chan'ın arabasına bindim.
Chan arabayı çalıştırıp sürerken düşünüyordum. Chan'a olan hislerimi, güvenimi, kendi mantalitemi her şeyi düşünüyordum ve oturtturmaya çalışıyordum.
Onu seviyor muyum? Yoksa sadede takıntı mı? Güven problemim olmasının sebebi oyken tekrar ona nasıl güvenebilirdim?
Bütün düşünceler kafamda deli gibi dönerken göz ucuyla ona bakmıştım. O da bana dönünce kafamı çevirmiştim. Ya Chan için kendi duvarlarını kendim yıkacaktım. Ya da her şeyi arkamda -tekrar- bırakıp eski hayatıma geri dönecektim.
