FelixJisung ile bi kafede oturup sohbet ettikten sonra Minho'nun beni çağırmasıyla Jisung'la ayrılmıştık.
Minho'ya geldiğimde dün gece olanları anlatmıştım. çocuk resmen geberecekti.
"Bu kadar olay oldu ve Chan hiçbir şekilde Hyunjin'e vurmadı mı?"
Kafamı hayır anlamında salladım.
"Garipmiş. Bu arada istersen burda istediğin kadar kalabilirsin asla kendini dışlama bizden."
Gülümsemiştim, ne kadar olay olsa da hâla bana aynı samimiyetle davran birileri vardı en azından.
"Yok Minho, şimdi Wooyoung'u arayacağım. Onunla ablamın yanına gideceğim."•
•
•Wooyoung'u neredeyse 8. Arayışımdı ama asla açmıyordu.
"Açmıyor mu?"
Minho'ya onay vermiştim. Ben ne yapacaktım şimdi? Abla senden nefret ediyorum.
Minho yanıma gelip arkamdan bana sarıldı ve çenesini omzuma koydu.
"Felix seni sinirlendirmek veya kötü bir şey söylemek istemiyorum ama benim aklıma bi fikir var."
Ona döndüğümde kafasını aşağıya indirip parmaklarıyla oynadı.
"Bang Chan sana yardım eder biliyorsun. Eğer sen onunla konuşmak istemezsen ben konuşabilirim."
Derin bir nefes alıp düşündüm, ona muhtaçmışım gibi görünmek istemiyordum.
"Ona muhtaç gibi görünmek istemiyorum Minho."
Ellerini yüzümde gezdirdi.
"neden öyle görünesin ki? Boşver onun ne düşündüğünü veya nasıl görüldüğünü, sen şu an kendini düşün."
Kafamla onayladım.
"O zaman ben Bang Chan'ı arıyorum."
Yine kafamla onu onaylamıştım.•
•
•Ben salona geçip Minho'nun kedileriyle oynarken yanıma geldi.
"Bi yarım saatte gelirim dedi."
Kafamla onaylayıp sooni'yi kucağıma aldım.
"Felix ağzından zorla laf alıyorum biraz konuş asma suratını ayrıca."
Bakışlarımı sooni'den çekip Minho'ya yönelttim.
"Minho sen benim yerimde olsaydın bu durum hoşuna gider miydi? Düşün Jaehyun ile aynı ortamda, bir de kendi isteğin ile durmak zorundasın. İster miydin böyle bir şey?"
"Asla!"
"Bende de öyle. Bang Chan'ın bana yaptıklarını, yaşadıklarımı unutmadım. Unutmakta istemiyorum. Bu durum benim için çok zor."Minho yanıma gelip sarıldığında kafamı omuzuna koydum. Bang Chan'ın bana stüdyoda nefretini kustuğu zaman aklımdan çıkmıyordu.
Bi süre öyle kaldıktan sonra kapıyı çalmıştı, Minho kapıyı açtığında içeri Seonghwa ve Chan girdi.Onların üçü aralarında konuşup biraz takıldıktan sonra Bang Chan ile gözlerimiz buluştu.
"Hazırsan çıkalım."
Kafamla onaylayıp ayağı kalktım ve aynadan son kez kendime bakıp ayakkabılarımı giyindim.
Minho ve Seonghwa ile vedalaştıktan sonra Bang Chan'ın arabasına bindim."Ablan neredeydi?"
"Ulsan."
Kafasıyla onaylayıp navigasyon'u açıp Ulsan yoluna baktı. Hızla sürüme başladığında arkama yaslandım ve ablamdan oldukları yerin konumunu istedim.
Telefonumu kapatıp kenara koyup camdan dışarı baktım. Seul ve Ulsan arası nerden bakılırsa 6 saat vardı ve boşu boşuna onu yoruyordum.
"Chan.."
Çok uzun zaman sonra ona seslenmenden dolayı mıdır bilmiyorum ama tüylerim diken diken olmuştu.
"Efendim?""ben düşündüm de istersen sen sağ çek ben ineyim, boşu boşuna seni yorucağım gerek yok. Sonuçta sen meşgul ve çalışkan bi insansın."
Sonda yaptığım göndermeyi anlamış olacak ki bana sert sert baktı.
"Kalacağın bir yer var mı burda? Yok. O zaman?"
Kafamı eğip bir şey demedim. Ondan cidden hiç hoşlanmıyordum.•
•6 saat geçmiş sonunda ablamın yanına varmıştım, Chan beni yalnız bırakmayacağını söyleyerek zorla yanımda gelmişti.
Ablam evin kapısını açtığında önce bana sonra şokla Chan'a bakmıştı.
"Felix... gerçekten gelmişsin."
"Ne olursa olsun geleceğimi söylemiştim abla."
Ablam kapıdan çekilip geçmemize izin verdi ama hâlâ Chan'ı süzüyordu.Ablam bize yemek koyarken yine konuşuyorduk aynı 6 saatlik yoldaki gibi...
En son ablam masaya oturduğunda ortamda garip bir sessizlik vardı.
"Siz tekrardan mı barıştınız?"
İşte benim ablam, patavatsız ve aptal aptal sorular soran bi amip.
Chan kafasını direkt hayır anlamında sallamıştı.
"Hâla barışmadığınıza ve Felix'in sadece bi anahtar almak için buraya kadar onu getirdiysen Felix'in sana bi teşekkür borcu var sanırım."
Sert sert ablama baktım,Ne saçmalıyordu bu?
Chan bir şey demeyip yemeğini yedi, her zamanki gibi...Yemekler bittikten sonra ablam hazırlanmıştı.
"Ben hastaneye gidiyorum, sizde yorulmuşsunuzdur biraz uyuyun sonra gitmek isterseniz gidersiniz."
Kafamı tamam anlamında sallayıp herhangi bir odaya daldım. Çift kişilik yatak gördüğümde zannettim ki burası ablamların odası fakat meğersem misafir odasıymış.
Chan onca saat araba sürdüğü için yatakta yatmalıydı, ah sırtım şimdiden ağrımaya başladı.Chan telefonuyla ilgilenirken onun yanına yaklaştım.
"Sen misafir odasında kal."
"Peki."
Kalkıp misafir odasına gitti fakat birkaç saniye sonra geri döndü.
"Sen nerede yatacaksın?"
Üstünde oturduğum koltuğa pat pat yapmıştım.
"Burada."
"Saçmalama o kadar yol geldik belin kopar burda."
Chan'ı eskiden bu yüzden çok seviyordum, hep beni koruyordu. Sanki dünyadaki en önemli şey benmişim gibiydi her şey. O beni önemsediğinde veya bana en ufak hareketi bile ona bağlamamı sağlıyordu.Düşüncelerden çıkıp Chan'a çevirdim bakışlarımı.
"Sorun yok Chris."
Ona İngilizce ismiyle seslendiğimde her zaman tedirgin olurdu. O bizim için bir 'ciddiyim' deme itemiydi.
"Eğer sende misafir odasında kalmazsan bende kalmayacağım."
Kaşlarım çatılmıştı.
"Ne alaka Chan? Git uyu işte."
Bir şey demedi ve kapıda öyle dikilmeye devam etti.
"Chan farkında mısın bilmiyorum ama biz eski sevgilileriz ve hiç hoş bir şekilde ayrılmadık."
"O yüzden mi beni aradın buraya gelmek için?"
Bir şey demeden suratına baktım, o kadar uzun zamandır görmüyorum ki onu yüz yapısı bile değişmiş, zayıflamıştı."Her neyse, ben uzanıyorum sende gelirsin."
Odadan çıkıp gitmişti, bacaklarımı kendime doğru çekip kafamı bacaklarımın arasına koydum. Chan'ın yanımda olması hoşuma gitmiyordu. Onu geri döneceğimden korkuyordum.Bir süre orda boş boş durduktan sonra iyice uyku bastırmıştı ve misafir odasına doğru yürümeye başladım. Elimi kapı koluna attığımda aklıma gelen anı ile gözüm daldı.
"Paniel artık o kadar Felix'ten soğudum ki yanımda durması, geceleri aynı yatakta yatmamız, Midem bulamıyor artık, onu yanımda istemiyorum."
Bunları stüdyoda Paniel'la konuşurken söylemişti.Elimi hemen kapı kolundan çektim ve ablamların odasına gittim ve ordaya uzandım.
Ne olursa olsun ben bu yaşananları asla unutmam.
Bang chan benim hayatımda olan en iğrenç şeydi.