2 Eylül 2020Chan pov
Hastanede sonuçları beklerken bacağımı hızlıca sallıyordum. Bu durumda olduğuna hâla inanamıyordum.
Ailem uzun zamandır Avustralya'daydı fakat 'bir iş' için buraya gelmişlerdi bi süreliğine, bende buna inanmıştım salak gibi.
Meğersem annem uzun süredir iyi değilmiş ve buradaki sağlık sistemi daha iyi olduğu için gelmişler.
Annem meme kanseri riski taşıyormuş ve bu beni her şeyden alıkoyuyordu. Doktor beni ve babamı çağırınca kalkıp odaya doğru ilerledik..•
•Annemin bir şeyi olmadığını ama birkaç gün daha araştıracaklarını söylemişlerdi. Annem dışarda oturup bizi beklerken gözlerimin yanmasını aldırış etmeden ona gittim ve sarıldım. Eğer ağlarsam kötü bir şey olduğunu düşünecekti.
Ondan ayrıldığımda yanağına öpücük kondurdum.
"Bir şeyin yokmuş anne, sadece birkaç gün daha araştıracaklarmış. İyi olacaksın merak etme."
Gülümseyip bana tekrar sarılmıştı.•
•Eve geldiğimde Felix mutfakta bir şeyler hazırlıyordu pek umursamadan banyoya gittim ve sıcak suyun altına girdim. Orda bi süre ağladım ve her şeyin bitmesi için Tanrı'ya dua ettim.
Banyodan çıkıp aşağıya indiğimde Felix gülümseyerek yanıma geldi ve kucağıma bana dönük şekilde oturdu.
"Banyodan çıkınca ayrı bi yakışıklı oluyorsun."
Kıkırdadı ve boynuma kafasını gömdü. Boynuma birkaç öpücük kondururken aklım hâla annemdeydi. Çok düşünen biriydim her şeyi boş veren bi yapım asla olmamıştı.
Felix elini çıplak olan göğüsümde gezdirirken onu nazikçe kenara ittim.
"Ben uyuyacağım."
Yüzünün düşmesine dayanamıyorum ama şu an hiçbir şey yapacak halim yoktu.
Odaya gidip uzanırken birkaç dakika sonra Felix yanıma gelmişti. Omuzuma birkaç öpücük kondurdu."Bana hiç ilgi göstermiyorsun."
Dudaklarını büzerek tatlılık yapmaya başladığında göz devirmiştim. Bunu görmüş olacakki şaşkınca suratıma bakmıştı.
"Felix. Yorgunum."
"Ama bana ilgi göstermiyorsun!"
"Yorgunum diyorum!"
Sesimi yükselttiğimde o da geri çekilip yatağın ucuna uzanmıştı. Onu kırmayı hiç sevmiyordum. Ona neden annemin durumunu anlatmadığımı da bilmiyorum ama şu anlık sadece kendi içimde yaşamak istiyordum bu iğrenç durumu.8 Eylül 2020
Chan pov
Felix benim Paniel ile konuşmamı duymuştu ve şu an benden iğreniyordu. O sözler bi anlık sinirle ağzımdan çıkmıştı çünkü dün benim için iğrenç bi gündü ve Felix bana öyle davranınca bi anda öyle söyleyivermiştim. Evet hatalıydım ama hiçbir şeyden haberi yoktu.
Evden çıkıp giderken zaten annemin başına kötü bir şey geleceği korkusu varken Felix'i de kaybetmek istemiyordum. O benim her şeyimdi.
"Sikeyim seni Christopher Chan"
Önümdeki koltuğa tekme attıktan sonra ağlamaya başladım. Eğer böyle giderse hayatımdaki her şeyi kaybedecektim.15 Eylül 2020
Chan pov
Felix ile ayrılmıştık. Hayatım bok gibi ilerliyordu, Ev artık bana iğrenç hissettiriyordu. Annem birkaç tane doktora gitmişti ve hiçbirinde bi sonuç çıkmıyordu. Kötüydü ama neyin sorun olduğunu kimse bilmiyordu. Babam artık bu durumdan sıkılmıştı ve geri Avustralya'ya dönmüşlerdi.
Bir yandan iyi bir yandan kötü olmuştu bu durum benim için. Ne kadar Korenin sağlık sistemi en iyisi olsa da Avustralya'da çok iyiydi bu konuda ama böyle olunca aklım hep onda kalıyordu. Buradayken onu ziyaret edebiliyordum ama şimdi anca FaceTime'la konuşabiliyorduk.İşimle ilgilenirken telefonumun çalmasıyla kulaklığımı çıkardım ve arayana baktım. Hyunjindi.
"Efendim Hyunjin?"
"Müsait misin?"
"Pek sayılmaz."
"Felix'le alakalı."
Bi süre durdum. Daha 1 hafta olmuştu ve onu çok özlemiştim.
"Söyle."
"Telefonda söyleyemem. Ne zaman müsait olursan bana gel."•
•
•Hyunjin'e geldiğimde bana kahve yapıp önüme koymuştu.
"Nasılsın?"
"Sence?"
Bir şey demeden önüne bakmıştı.
"Onu çok üzdün."
Yüzümü buruşturup ayağı kalkmaya yeltendim.
"Senin nasihatlarını dinleyecek modda değilim Hyunjin."
Bacağımı tutup kalkmama izin vermemişti.
"Tamam. Lafımı bölmeden beni dinle o zaman."
Onun suratına ciddi bi ifadeyle baktım ve sigaramı yaktım.
"Ne kadar duymak istemesende onu üzdün ve kendini affettirmeye çalışmıyorsun. Senin yanındayken hep üzgündü. Sen onu üzmekten başka bi halta yaranıyordun. Sence Felix seninle her tartıştığında niye bana geliyordu?"
Ne demeye çalışıyordu bu piç.
"Ne demek istiyorsun Hyunjin?"
Pisçe sırıtmıştı."Sence..."
O da kendi sigarasını yakmıştı.
"Onu en çok kim mutlu ediyordu? Ben onu bir kere bile ağlatmadım. Hep sevdim, hatta senden daha fazla sevdim. Onu senden daha çok tatmin ettim."
Son söylediğinde yine pisçe sırttı ve kaşını kaldırdı.
Sinirle ayağı kalktım ve suratına yumruğu yapıştırdım.
"Ne yaptın lan sen Felix'e?"
Yakasına yapışıp kendime çektim.
"Dedim ya sevdim. Senin gibi sahte bi şekilde değil. Yüreğimle sevdim."
Yüzüne tekrar yumruklarımı yapıştırırken ne kadar iğrenç bi arkadaşa sahip olduğumu fark etmiştim.
"Tatmin ettim ne demek lan?"
Hafifçe kahkaha attı.
"Ne anladıysan o."Orada çok büyük kavga etmiştik ve yüzü gözü görünmeyecek hale gelmişti.
"Sakın bir daha ne bana ne Felix'e ne de arkadaşlarıma yanaşma."
Cevap verecek hali yoktu, öylece kanlar içinde yatıyordu.•
•
•Eve geldiğimde çığlık ata ata ortalığı dağıttım hala çok sinirliydim. Felix beni aldatmazdı, beni çok seviyordu. Bende ona böyle bi şey yapmazdım. Çünkü onu çok seviyorum.
Dağılmış olan salona bi süre bakıp banyoya girdim ve uzun bi duş aldım.
Tanrım bu hayat niye bu kadar acımasızdı.16 Eylül 2020
Bang chan
Veda etmek için yanıma gelmişti. Onu gördüğümde çok sevinmiştim ama arkasında duran Hyunjin'le kalbime bi ağrı girmişti. Hyunjin'in yalan söylediğine inanmak istiyordum ama bi yanım da acaba doğru mu söylüyor diye düşünmeden edemiyordum.
Onu tersleyerek gitmesini söylerken hızlıca uzaklaşmıştı. Hyunjin ise gülümseyip bana el sallamıştı.
"görüşürüz arkadaşım."
Kapıyı kapattı ve gitti. Göz yaşlarım akarken camdan onların çıkmasını izledim. Felix başı eğik Hyunjin'in arabasına doğru ilerlerken Hyunjin benim onlara baktığımı görmüş, Felix'in belinden tutup kendine çekmişti ve bana bakıp bıyık altından sırıtmıştı.
Sen hayatımdaki en kötü arkadaşsın Hwang Hyunjin.
