Hepimiz şokla Chan'ın dediklerini dinledikten sonra Hyunjin'e dönmüştük. Bunca zamandır böyle bi şeyi bize nasıl belli etmemişlerdi. Chan ve Felix giderken Minho Hyunjin'in yakasına yapışmıştı.
"Seni piç! Nasıl böyle bi şey yapabilirsin? Felix başından beri hep Chan'a aşıktı ve onlar ayrıyken bile hep Chan'a geri dönmek istiyordu! Niye bu insanların kanına girdin? Ne istedin onlardan?" Hyunjin'in göz yaşları düşerken Minho iğrenerek onu duvara doğru itti. "Hiç ağlama. Bu yaptığının yanına kalacağını mı düşündün?"
"O ara Felix'in sevgisi bana özel gelmişti tamam mı! Bana ilk defa cidden değerliymişim gibi hissettirdi. Bende onun hoşlantıya yordum. Evet doğru değildi ama o ara cidden öyle düşündüm."
"Gerizekalı." İçimde tutamadığım öfkeyle söylemiştim. "Cidden gerizekalısın Hyunjin. İnsanların sana olan davranışlarını ne tarafa doğru çekeceğine bile aklı eremeyen bi durumda olduğunu bilmiyordum." Hyunjin yaşlı gözleriyle bana ve hepimize bakarken ordan ayrılıp aşağıya indim. Minho arkamdan sinirli sinirli gelirken dış kapıyı açmamla Chan ve Felix'in birbirine sarılarak ağladıklarını görmemizle kapıyı geri örtmemiz bir oldu. Minho ile birbirimize bakarken derince bi nefes verip alnımı ovdum. "Gerçekten böyle bi şeyin yaşandığına inanmıyorum. İnanmakta istemiyorum." Kafasını sallamıştı. "Bir de bunca zaman bize nasıl belli etmedi onu da anlamıyorum." Bende onu onaylamıştım. Bu işin içinde bir sürü olay vardı ama biz hiçbirini bilmiyorduk sanırım.