Felix pov
Büyük bir masaya hepimiz oturduğumuzda ben, Minho, Seungmin, Jeongin, Changbin, Seonghwa ve birkaç arkadaşı grup şeklinde konuşuyorduk.
"...İşte sonra bende saçım yanınca bu renge çevirmek zorunda kalmak zorunda kaldım."
Jeongin lafını bitirdikten sonra Minho araya girmişti.
"Bu arada ben sana Seonghwa ile nasıl tanıştığımızı anlatayım, Seonghwa benim çalıştığım yere Ceo olarak geldi ama ilk karşılaşmamız tuvalette oldu ikimizde
kilitli kaldık falan sonra bi baktım CEO bozuntusu çıktı. Sonra ben bayıldım o da evine getirdi sonra aşık olduk."Hepimiz Minho'ya garip garip bakarken o gülmesini tutamamış kahkaha atmıştı.
"Şaka şaka ama cidden aynı iş yerinde çalışıyoruz öyle tanıştık, yani lise arkadaşımdı da ben çok sonradan fark ettim neyse şu an çok mutluyuz NAZAR DEĞMESİN."
Son lafını yüksek sesle söyleyip Hyunjin, Jisung ve onun olduğu tarafa bakarak söyledi. Üçüde bu tarafa döndüğünde onlarla göz göz gelmemek için kafamı çevirdim.
"Ee sen anlat Felix neler yapıyorsun?"Changbin kafasını omzuma yaslayınca ona gülümseyip kolumu beline sarmıştım.
"Aynı işte..."
Çok uzatmadan söylediğimde masadan huzursuz bir ses çıktı.
"Tipin bile bu kadar değiştiyse kim bilir hayatında neler değişti Felix yeme bizi."
Seungmin'in bu dediğine gülmüştüm."Avustralya'ya geri döndüm. Orda annemin yanında çalışıyorum. Ablam doğurdu, böyle yani çok bir şey yok."
Hepsi somurtmuştu. Hayatım her zaman sıkıcı ve sıradandı ve bunun farkındayım etrafındaki insanlar böyle tepki verince ne kadar kafaya takmamaya çalışsam da yine de bazen alınıyordum. Umursamadan konuya daldım.
"Eeee sizler ne yapıyorsunuz anlatın."
Changbin yanımdan kalkıp sigarasını ve küllüğü alıp yanımıza geri döndü."Ben üniversiteye başladım. Keşke başlamaz olaydım sürüm sürüm sürünüyorum."
Jeongin'in dediğine gülmüştüm.
"Aslında bizde de pek bir şey yok hâla aynıyız sadece artık bazılarımızın manitası var."
Yerime kıpırdanmıştım. O'nunla sevgiliyken çocukların hiçbirinin sevgilisi yoktu.
"Eeee kimlerin var söyleyin."
Changbin yerinde binbir şekile girince anlamıştım.
"Oooo beyefendi sonunda kendine birini buldun bakıyorum."
Kolumla onu dürterken o bana gülmüştü."Tabikide kimse benim cazibem karşısında dik duramaz."
Onun bu egosuna karşı gülmeden edememiştim.
"Eee kim bakalım bu şanslı kişi?"
Fotoğraflarını açtığında şaşkınlıkla baka kalmıştım.
Changbin her zaman kız arkadaşının 'e-girl' olmasını isterdi fakat şu an gösterdiği kız tamamiyle çok tatlı görünüyordu."Neden gelmedi doğum gününe peki?"
Sormadan edememiştim. Changbin pisçe sırıtmıştı.
"Onunla gece planlarımız var."
Minho içtiği içkiyi yana doğru püskürtürken gülmüştüm."Ayrıca benimde erkek arkadaşım var." O ara gülerken yüzümü bir anda şaşkınlık ifadesi almıştı ve Jeongin'e dönmüştüm. Ne ara yapmıştı?
"Kim?"
Merakla ona sorarken kapı çalmıştı ve içeriye uzun boyu yakışıklı biri girmişti. Jeongin hemen yerinden kalkıp çocuğun yanına gidip kollarını boynuna doladı. Çocuk, onun belinden kendine çekip dudaklarına uzanmıştı.
"Bunlar da yiyişmeden duramıyorlar amına koyayım."
Yanımıza oturan çocukla hepimiz ona döndük. Bu kimdi şimdi? Şu an burdaki çoğu kişiyi tanımıyordum.
"Dimi ya! Bir de biz Jeongin'i tatlış, utangaç biri sanardık içinden 'aRe yOu LoSt BaBy GıRL?' diyen abi çıktı amk"Jeongin sevgilisiyle yanımıza gelmişti.
"Bak bu sana çok bahsettiğim arkadaşım Felix. Felix bu da erkek arkadaşım Yunho."
Elini uzatan çocuğun hemen elini sıktım.
İkisi bir köşeye oturup oynaşmaya başlamıştı, Minho ve erkek arkadaşı da öyle. Changbin Jisung'ların yanına giderken Seungmin de telefon görüşmesi için bahçeye çıkmıştı. Yine yalnız kalmıştım. Elimi telefonuma atarken karşımda oturan çocuk elindeki bardağı bana uzatmıştı.
"Hiç içmedin."
Bardağı uzanıp aldım ve ona gülümsedim.
"Teşekkür ederim."
O da bana aynı şekilde gülümsemişti. Karizmatik bir çocuktu.
"Adım Wooyoung."
Elini uzatınca bende elini sıkmıştım.
"Benimde Felix."
Ellerimizi ayırdığımızda ortamda gereksiz bir sessizlik ve karnımda karıncalanma vardı. Wooyoung oturduğu yerden kalıp yanına gelmişti ve oturmuştu.
"Sana Jeongin ve Yunho ile alakalı en gereksiz bilgiyi söyleyeyim mi?"
Bir anda böyle alakasız bir şey söylediği için ilk baş gülmüştüm.
"Söyle bakalım neymiş."