11

873 63 13
                                    


Bang Chan

Sabahın ilk ışıkları odaya vururken ben uzanmış tavanı izliyordum. O gelmemişti, bende uyuyamamıştım.
Bana olan nefretini veya kinini anlıyorum ama benim neler çektiğimi bilmiyordu, görmemişti.
Ben ve Felix ayrıldıktan sonra arkadaş grubumuzda kavga çıkmıştı.
Sonuna kadar Felix'i savunan Seungmin ve Minho, aynı zamanda beni savunan Jisung ve Changbin vardı. Tabi sonra olayın tam doğrusunu öğrendikten sonra Changbin beni savunmayı bırakmıştı.
Jeongin ve Hyunjin ise hiçbir şey demeden hayatlarına devam ediyorlardı .
Hyunjin'in zaten bir şey demeye hakkı yoktu.
eskiden sekizimizde buluşup güzel güzel eğleniyorduk ama şimdi asla bir arada olamıyorduk. Hani grup içinde gruplaşma oluyor ya, işte biz öyleyiz şu an.

Yataktan kalkıp tuvalete doğru yürüdüm. O ara mutfaktan sesler geliyordu. Ya Felix ya da Felix'in ablası gelmişti. Pek umursamadan tuvalete gidip işimi hallettim ve mutfağa gittim. Felix kurabiye yapmış ve birkaç şey hazırlamıştı.
Felix'in kurabiyelerini görünce aklıma eski zamanlarımız gelmişti.

Flashback
12 Mayıs 2020

"Aşkım ne zaman geleceksin?"
Arabamın kapısını açtım ve içine girdim.
"Ne dedin Felix? Duyamadım."
"Ne zaman geleceksin diyorum?"
"Şimdi arabaya bindim gelirim 10-15 dakikaya bir şeyler istiyor musun?"
"Dondurma alabilirsin."
"Tamam."

Dondurmayı alıp eve geldiğimde Felix'i etrafta görememiştim. Mutfağa ilerlediğimde Felix kurabiyeleri tabağa koyuyordu gülümseyerek yanına gittim ve kollarımı beline sardım. Başta yerinden sıçrayıp kaçmaya çalışsa da sonra durmuştu.
"Chan ödümü kopardın."
"Yaparım öyle şeyler."
İkimizde kıkırdağımızda kafamı onun boynuna gömdüm ve birkaç öpücük kondurdum.
"Chan git elini yüzünü yıka, üstünü değiştir gel. Bu gün film izleyeceğiz."
"Tamam hayatım."

•Flashback End•

Felix arkası dönük kurabiyeleri tabaklara koyarken yüzüm düşmüştü.
Arkasını dönünce yerinde irkilip ufak bi çığlık attı.
"Bi ses verseydin keşke. Korktum."
"Pardon."
yüzüne bakmadan masaya oturdum, o da karşıma oturdu ve kurabiyelerli ortaya koyup sütü bardaklara döktü.
Eskiden hep böyle kahvaltı eder, işlerimize giderdik. Hatta öyle bi totem yapmıştık ki; eğer Felix'in kurabiyelerinden bir gün bile yemezsek hayatımızda bir şeyler ters gidecek.
Eğer yersek hep mutlu kalacağız.
Sanırım aylardır Felix'in kurabiyelerini yemediğim için hayatımdaki her şey ters gidiyordu.

Kurabiyelerden birkaçını yedikten sonra eski zamanları ne kadar özlediğimi şimdi hatırladım. Keşke ona bağırmasaydım, kötü sözler söyemeseydim...
Her şey içim çok geçti farkındayım ama düşünmeden de kendimi alıkoyamıyordum.
"Kahvaltını bitirdikten sonra duş alabilirsin ama doğru se... Neyse sen hazır olunca çıkarız olur mu?"
Konuşurken duraksadığında aslında ne söyleyeceğini anlamıştım. Ben başkalarının evinde duş almaktan nefret ederdim ve o da bunu çok iyi bilirdi. Herneyse, onun uzun kahverengi saçları, daha yeni uyanmış olduğu belli gözleri ve çilleri daha da gözümde mükemmel yapıyordu ama bunları söylemek için artık her şey fazla geçti.
Kafamla onu onayladıktan sonra birkaç tane daha yiyip yukarı çıktım.
Dağıttığım yerleri toplatıp tekrar tuvalete girdim ve kapıya doğru ilerledim.
"Ben hazırım Felix seni arabada bekliyorum. Anahtarları almayı sakın unutma."

Arabama ilerleyip kapıya yaslandım ve bir sigara yakıp Felix'i bekledim. Bir süre sonra omuzuma konulan elle yerimden irkilmiştim.
Felix'in eniştesi gülümseyerek bana baktı, bende aynı şekilde ona gülümsedim ve sigaramı arkaya doğru sakladım. Alışkanlık işte, büyük biri yanında olunca sigarayı saklıyordum.
"Sorun değil arkada tutmana gerek yok bende yakacağım."
Sigarasını dudaklarının arasına alınca bende içmeye devam ettim.
"Felix'le barıştınız mı?"
Kafamı olumsuz anlamada salladım.
"Üzüldüm, barışmanızı isterdim. Felix seninleyken mutluydu, tabi hâla mutlu o ayrı bi konu ama yine de seninle farklıydı."
Bir şey demeden sigaramı içmeye devam ettim. Ne diyebilirdim ki?
"Var mı peki şu an hayatında birileri?"
"Hayır efendim. İşimle fazla yoğunum öyle şeylere ayıracak pek zamanın olmuyor."
Kafasını olumlu anlamda salladı ve sigarasından bir duman alıp kenara fırlattı. Birkaç adım önüne geldi ve kollarını açtı. Gülümseyerek ona sarıldım. Eskiden en az 1 ayda 2 gün net Felix'in ablasına giderdik ve bazen içer gırgır şamata yapardık. Felix'in eniştesi, çekineceğim en son insandı sanırım.

"Çok fazla yıpratma kendimi işte Chris. Şu an gençsin ve dünyadaki en önemli şeyin sadece iş olduğunu düşünüyorsun. Senin sağlığın, hayatımdaki insanlar da seni etkiliyor. Lütfen bunu unutma. İşini seviyor ve sadece işini düşünmek istiyor olabilirsin ama sen robot değilsin. Etrafındaki güzellikleri kaçırdığımda zaman çok geç olabilir."
Sonundaki imalı sözle kafamı sallamıştım. O sırada da Felix yanımıza geldi. Eniştesiyle ayak üstü sohbet ederken bende arabaya binip çalıştırdım. Felix yine arkaya oturmuştu.
Tam gideceğim zaman Felix'in eniştesi camdan bana doğru yaklaştı.
"Dediklerimi unutma."
Kafamla onayladım ve gaza bastım. Söylediklerinizde haklısınız Bay Yonjung ama ben artık Felix'i çoktan kaybetmiştim ve onu bir daha geri kazanamazdım. İnsanların 'dünyanın güzellikleri' diye kast ettikleri şey benim için Felix'ti. Ben dünyanın güzelliğini zaten kaçırmıştım.

F U Till I F UHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin