Satır aralarında yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz 🤍 iyi okumalarrrr
Pencereden odama usulca sızan ışık doğruca gözümü bulurken bir süre gözlerimi açamadım. Hala canımın acısı kendini hissettiriyordu. Lakin her şeye rağmen güçlü olan yine ben olmalıydım.
Yatakta boydan boya yatan bedenimi zorla ayağa kaldırırken gidip perdeyi tamamen açtım.
Sağıma döndüğümde odamda tek sevdiğim yer olan aynamı bu kez pek sevmemiştim çünkü şuan görmek istedigim son şey dün babamdan yediğim feci dayağın izleriydi. Daha fazla bu evde durmaya katlanamayacaktım. İlk kez yüzümdeki izleri hiç önemsemeden üzerimi giyindim. Sonra ise annemin yok parası ile aldığı, tenime birkaç ton koyu gelen fondöteni yüzüme boca edip koluma çantamı taktım.
Uzun zamandır yolunu unuttuğum üniversiteme gitmek için evden çıkıp derin bir nefes aldım. Dün gece olanlar bir bir aklıma dolarken dayaktan sonraki kısmın rüya mı gerçek mi olduğunu pek kestirememiştim.
Beni okula götüren otobüse binip bir süre dışarıyı izledim. Evden kaçma fikri çokça kez dolmuştu aklıma ama annemi geride bırakmak imkansız gelmişti bana. Çünkü ben gidersem eğer dayak yükü ikiden teke inecekti. Haliye tüm hırsını annemin o minnacık bedenine yükleyecekti. Gözümden bir damla yaş süzülünce hemen onu silip önüme baktım. Bugün tüm odağım okulda olmalıydı. Zaten gece tekrar köprüye gidecek ve dün başladığım işi bitirmeye çalışacaktım.
Otobüs durduğunda inip fakülte binasına baktım. Psikoloji 3. Sınıf olarak aldığım dersler çok fazla kalmamıştı. Zaten her yıl oldukça başarılı tamamlamıştım. Bir tek bu yıl çokça kötüye gidiyordum o da benim elimde olan bir neden değildi.
Bu bölümü kazanmak için gece gündüz çalışmıştım. Şimdi ise kendi psikoljime yenik düşüyordum.
Hocamız sınıfa girdiğinde tüm odağımı ona çevirdim. Öyle ki 50 dakikalık ders bittiğinde sanki bana 10 dakika gibi gelmişti.
"Sevda yanıma gelebilir misin acaba?"
Tüm sınıf teker teker çıkarken bense oturduğum yerden kalkıp Adem hocanın yanına ilerledim.
"Bak Sevda seninle açık konuşacağım. 2 senedir çok başarılıydın. Ama bu sene derslere dahi gelmiyorsun. Sınavlarından bahsetmiyorum bile. Lütfen toparla kendini bu sen değilsin. Sana güveniyorum."
Onu başımla onaylayıp sınıftan çıktım. Bir sonraki dersimin 1 saat sonra olduğunu görünce de kafeteryada oturan Sedanın yanına oturdum. O da biliyordu evde başıma gelenleri ama elinden bir şey gelmiyordu.
"Yine yaptı dimi o şerefsiz adam?"
Yüzümün halinden anlamak pek zor değildi zaten. Kısaca başımla onaylayınca kalkıp bana sarıldı. Ayrılıp ikimiz de sandalyelerimize oturunca sevgilisi Mert'te bize katılmıştı. Hepimiz psikoloji öğrencileriydik.
Mert, aldığı kahveleri ikimizin de önüne bırakırken biraz olsun derin nefes almıştım. Evden uzaklaşmak çok farklı hissettirmişti kendimi.
Bir süre çıkarıp telefonuma baktığımda muhabbetin ortasındaki bir kelime ilgimi çekince kafamı kaldırmıştım.
"Sevgilim dün Trabzon maçına gittim. Yine çok iyiydik ya. Hele maşallah orta sahamız berat varya taş gibi top oynuyor."
Muhabbetin tamamı ilgimi kaybettirdiginde tekrardan kendi dünyama döndüm.
Sessiz kaldığım her an aklıma dün gece geliyordu. Eğer gece gelen çocuk olmasaydı şuan burada oturmayacaktım. Belki de şuan annem göz yaşı döküyor olacaktı. Belki de babam benden sonra onu da diğer dünyaya yollayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölümün kıyısında/ Berat Ayberk Özdemir
Fiksi Penggemar"Bak başına her ne geldiyse bu hayat inan bana yaşamaya değer. Lütfen kendine zarar verme. Bir sorunun olursa da lütfen ulaş bana. Zaten tanıyorsundur." "Birincisi kim olduğun hakkında hiç bir fikrim yok. İkincisi de inan bana yaşadığım hayatı görse...