Alkışlarla ekibin gösterisi bittiğinde Heeseung'un gözü yine her zaman izlediği çocuktaydı. Diğerleri gülümseyerek onları izleyen insanlarla konuşup fotoğraf çekinirken o sadece onlara bir bakış atıp yerdeki su şişesine yönelmişti. Birkaç yudum aldıktan sonra Heeseung'un ona göre daha büyük olduğunu düşündüğü gencin yanına ilerledi ve işaret parmağıyla arkasındaki binayı işaret etti. Diğeri kafa salladıktan sonra çocuk binaya girdiğinde Heeseung arkasından bakmıştı.
"Hey."
Duyduğu sesle önüne döndüğünde o çocuğun konuştuğu gencin karşısında olduğunu yeni fark etti.
"Hey..?"
Tereddütle karşılık verdiğinde onu baştan aşağıya bir süzmüştü. Kendisinden daha kısaydı, ortadan ikiye ayırdığı kahverengi saçları güzel gözüküyordu, büyük gözleri ve ince dudaklarındaki gülümsemeyle oldukça sevimliydi. Heeseung onu da diğerlerini izlediği gibi izlemişti elbette. Dansı oldukça iyiydi ve görünüşe bakılırsa gruptaki diğerlerine kıyasla daha ön plandaydı.
"Sadece dikkatimi çekti... Bir süredir seni görüyorum, bizi izliyorsun."
Yavaşça kafa sallayarak onu onayladığnda karşısındaki genç daha büyük gülümsedi.
"Dansa ilgili misin? Eğer istersen gruba katılabilirsin. Ne yazık ki bir arkadaşımız birkaç ay önce ayrıldı ve boşluğumuz var."
"Ah, teşekkür ederim ama dans etmekle ilgilenmiyorum. Sizin dansınızı sevdim, oldukça iyisiniz."
Kahverengi saçlının yüzü düşse de birkaç saniye içinde tekrar bir gülümseme ile aydınlanmıştı.
"Pekâlâ o zaman, teşekkür ederiz! Bu arada ben Minho, Lee Minho."
Elini uzattığında Heeseung ona karşılık vererek elini tuttu.
"Lee Heeseung."
"Memnun oldum Heeseung-shi, kaçıncı sınıfsın?"
"Lise 3."
"Üniversite sınavına girecek bir öğrencinin derslerine geç kalması doğru mu bilemedim."
Minho gülerek konuştuğunda Heeseung yine dersi unuttuğunu fark edip telaş yapmıştı.
"Ah Tanrım! Teşekkür ederim Minho! Sonra görüşürüz!"
"Yarın sabah görüşürüz!"
Koşmaya başlamadan önce veda ettiğinde Minho da arkasından bağırıp el salladı. Uzaklaşan genci izlerken gülmüş ardından da grubuna dönmüştü.
