Tekrar Merhaba!!
Bundan sonra bölümleri pazartesi günleri yayınlayacağım haberiniz olsun.
Hepinize iyi okumalar...-----------------
Sabah gözlerimi şiddetli bir şekilde sarsılmayla açtım. Henüz kendime gelememişken Zach bir yandan kolumu tutup beni ileri-geri salıyor diğer yandan bu küçük kulübedeki camdan dışarıya bakmaya çalışıyordu.
Sonra bana baktı ve nefes aldı.
" Aida geldiler, ne yapıcağız ? " dedi telaşla. Dün gece dolapları karıştırmamızın sonucu olarak bulduğumuz çarşaflarla yaptığım yataktan kalktım ve cama baktım. Dışarıda epey bir uzaklıkta 5-6 eli silahlı adam vardı. Bu adamlar galiba o yerin ünüformalarından giyiniyordu. Yavaş ve tedbirli adımlarla da buraya yaklaşıyordu.
Arkamı döndüm ve kulübenin duvarına yaslandım. Zack'i ise elim ile yanıma çağırdım.
Bize yardım et
Çıkar bizi burdan
Ben kime diyorum, bana bir şey okursa sende ölürsün.
Hey!!!
Hadi ama !! Lütfen!!!
Nedense her zaman burda, zihnimde olan o ruh bu sefer yoktu. Artık bakıcağız başımızın çaresine.
Ne olurdu ki orda ölsem, ne güzel sonunda rahat edicektim ama hayat bana yine istediklerimin tersini yaptı." Aida, bir fikrin var mı ? " diye soran Zach'e bakıp etrafıma göz gezdirdim.
Masa ve sandalyeleri kullanıp barikat yapmak.
Hayır, kapı elbet açılır ve bu dikkat çeker.
Boş dolaplara saklanmak.
Hayır, çarşafları nereye koyucağız.
Şöminede saklanmak.
Hayır, oraya bakmayı akıl edebilirler. Bu adamlar özel eğitim aldılar.
Ya da
" Aida giderek yaklaşıyorlar " dedi endişe ile.
" Zach şu masa ve sandalyeleri kapıya koyup bir barikat yap " dedim ve o hemen kalkıp masayı olduğu yerden çıkartıp kapıya sabitlemeye götürdü.
Bende yerdeki çarşafları alıp bir tansesi ile bir ucunu kapının koluna bağladım diyer ucunu ise duvarda monte edilmiş bir askılığa bağladım.
Sonra ise sandalyeleri koyup ve çarşafla yine bağladık. Ve ikinci çarşafı alıp bağlıyacakken kapının kolu açağıya doğru indi. Zach'e arkamızdaki şömineyi işaret ederek, o tarafa doğru gittik.
" İçeri "
" Şöminenin içine mi gireceğiz ? "
" Evet, Zach" dedim ama o bana bakmaya devam ediyordu.
Onu kenara itip kendim ilk olarak girdim. İlk önce sağ ayağımı şöminenin bir sağdaki duvarına koydum sonra sol dirseğimi sol duvarına koydum ve zıplayıp bu safer sol elimi duvara yasladım. Sağ elimi de duvara koydum ve ardından sol ayağımı koyup kendimi dengeledim. Eve bir sağ bir sol yukararı doğru tırmandım ve şöminenin başına gelmeyi başardım.
Zach 'e bakmak için başımı eymiştim ki onun biraz aşağımda benim gibi tırmandığını gördüm ve o an da kulübenin içinden büyük bir ses geldi. Zach durdu ve bana baktı.
Sanırım ne yapması gerektiğinden emin değildi ve bana soruyordu. Kendimi duvarın sol kısmına yaslandım. Sağ kol ve ayağımdan destek alarak duruyordum. Boştaki sol elim ile ona gelmsesi için salladım. Yavaş ve sesiz bir şekilde bana doğru geldi.
O sırada aşağıdan ayak sesleri geliyordu ama 5 veya 6 kişinin ayak sesi değil de 1 kişinin ayak sesi geliyordu.
Diğerleri dışarıda bekliyor, belki ön tarafda belki de evin etrafını sardılar.
Tam Zach'e bakıcaktım ki, o kendi geldi. Tam burnumun dibime girdi. Bu şömine nasıl bu kadar genişken, şimdi daraldı. Akıl almaz bir saçmalık.
" Sana, ' Jo, yanlış gördü dedim ' değil mi ? Bak burda kimse yok. " dedi, aşağıda olan ve boru gibi bir sese sahip olan adam.
" O zaman neden buraya bir barikat yapılmış ? " dedi diğer ses kadar kalın olmayan, öfkeli başka bir adamın sesi.
" Sende biliyorsun, ilerdeki kasabada olan çocuklardan biri gelmiştir. Hep gelirler ve burada oyun oynayıp giderler. Hadi gel gidelim, yoksa patron çok kızıcak. " dedi boru gibi olan ses.
Galiba, diğer adam ona hak vermiş olucak ki gitmeye karar verdi.
Bir kaç adım sesi ve hemen ardından bir kapı gıcırdaması duydum.
" Aida " dedi Zach sanki hiç konuşmamış gibi çıkan sesi ile.
" Ne ? " dedim aynı şekilde.
" Şimdi ne yapıcağız ? "
Haklıydı şimdi ne olucaktı.
Kasaba
Ooo, kimleri duyuyorum, siz bu zihne uğrarmıydınız !!!!
Kasaba
Tabii ya, yakınlarda bir kasaba var. Oraya gitmeliyim ve sonra.... sonrasına sonra bakarım canım. Ben bir dahi olmalıyım.
" Hey !! Daldın gittin. "
Doğru ya o da vardı, onuda beraber kasabaya götüreyim ve sonra başının çaresine bakabilir, umarım.
" Burda bekle " dedim ve içinde bulunduğum şömineden çıkmak girdiğim şekilde yavaşca indim.
Kulübenin kapısı kapalıydı ama etraf dağınıktı. Kurduğumuz barikattan geriye etrafa düşen sandalyeler, masa, yırtılan çarşafların parçaları ve birkaç tane sandalye ayağı.
" Aşağı in Zach, gidiyoruz. " dedim ve birkaç dakika sonra yanıma gelmişti.
Camdan dışarıya baktım ve kimse yoktu. Sanırım o adamlar bir şeyi koruyordular, büyük veya önemli bir şey olmalı ki silah taşıyorlar.
" Eeee, nereye gidiyoruz ? "
" Kasabaya "
" Yerini biliyormusun ? "
" Hayır ama öğrenemek o kadar zor olmıyacak " dedim ve kapıyı açtım.
Kulübeden dışarıya çıktım ve dönüp ona baktım.
" Hadi, akşam olmadan oraya varmalıyız. " dedim. Durdu, bana baktı, ağızını açıp kapatıyordu. Bir şey söyliyecekti ama söyliyemiyordu.
" Yani, sen şimdi.....yani oraya birlikte gideceğiz ya...... şey, yani bu benimle mi geleceğin anlamına mı geliyor. "
" Eğer teklifin hâlâ geçerli ise , evet "
" Evet, hâlâ geçerli. "
" Tamam, öyleyse hadi gidelim. "
" Tamam, gidelim "
Sonraki bölümde görüşürüz. Sağlıcakla kalın..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Rise
FanfictionBazen hayat bize hiç ummadığınız şeyler yapar ve biz bir şekilde kendimizi doğru yola koyarız ama tekrar o yoldan sapabiliriz. Ve tam o an da tüm umudun yok olduğunu düşünürüz. Üzerimize bir yıkılmışlık çöker ama umut asla kaybolmaz. Ben umudun ka...