*Al Ömrümü *
Önümde oturan insanlara bakarken bu mekana geldiğimde böyle bir şeyle karşılaşacağımı sanmıyordum. Her ne kadar Baran bana Azizlerin geldiğini söylese de 'o'nun da burada olacağını düşünmemiştim. En azından o kızla birlikte.
Şimdi ise hepimiz ünlü ciğercinin önünde durmuş Turgut'un valeye arabayı vermesini bekliyorduk. Montuna sarılmış uzun ince kıza baktım. Sahi neydi Kamil'i o kıza iten?
Mükemmel fiziği mi? Yoksa sadece kadın oluşu muydu?
İri bedene kayan gözlerim o koyu kahve gözlerle birleşmek için yanıp tutuşuyordu ama o gözler Nilay'ın üzerindeydi. Ona bir şey anlatıyordu .Gördüklerim ve Baran'ın dedikleri aklımdayken sanki biraz daha yük binmişti sırtıma.
Hoşlanıyordum ulan... Ben bir erkekten hoşlanıyordum.
Belki de çok daha fazlası. Mezara düşecek kadar fazlası...
''Geçelim mi artık ?'' diyip montuna sıkı sıkı sarılmış Aziz yerinde zıplarken Baran'a baktım. Bana ufak bir bakış attıktan sonra Aziz'e döndü. ''Siz geçin ben Turgut'u ve Mehmetleri bekleyeyim.''
Hızlıca kafasını sallayıp içeri giderken onun hemen arkasından hareketlenen uzun bedene baktım. Gözleri bir saniyeliğine bile bana uğramamıştı. Nilay'ın elinden tuttuğunda yutkundum.
Bir şey beni boğuyordu. Boğazıma bir şeyler tutunmuştu ama ne kadar yutkunursam yutkunayım geçmiyordu. Büyüdükçe büyüyordu.
Omzuma dokunan elle onların arkasından bakmayı bıraktım. ''Zor olacak.'' dedi Baran sadece. Ona baktım kirpiklerimin altından. Uzun boyundan dolayı biraz başımı yukarı kaldırdığımda ela gözlerinde anlayışlı bir ifade vardı.
''Sorun değil.''diyip omzuma koyduğu elini patpatladım ve ellerinin arasından kurtulup içeri geçen insanların peşine takıldım.
En arkada Alia giderken burada olmaktan en fazla o mutsuzmuş gibi gözüküyordu. Eğer benden de mutsuzca zaten işi bitmiş demekti. Gerçi mavi gözleri kızarıktı, buraya gelmeden önce ağladığı kesindi.
O önümde adımlarken sola sapıp masalara doğru yöneldik. Garson bize yer gösterirken hızlıca dört kişinin daha geleceğini söyledi Aziz.
Aziz ana kısım tarafındaki köşeye otururken hemen yanına Alia çöktü. Ben de yanlarına yönelince Alia'nın gözleri benimle buluştu ve düşündüklerimde haklı olduğumu anladım.
Bana dediklerini hatırlıyordum ama ona da üzülmeden edemiyordum. Belki de bizim sınavımız da böyleydi... Kim bilir?
Kamil ve Nilay masanın en köşesine giderken yan yana oturdular ve diğerlerini beklemeye başladık.
''Sen o deniz gözlüsün değil mi sarı?'' Ortaya atılan sözle bakışlarımı masadan çekip konuşan Nilay'a baktım. ''Anlamadım?'' dedim şaşkınlıkla kimseden cevap gelmeyince. Sanki benim dışımda herkes lafın muhattabını biliyordu. Aziz'e baktım usulca yandan. Kaşlarını çatmış Nilay'a bakıyordu.
''Nilay ben.'' dedi gülerek ama gülüşünde bir şey vardı. Anlamdıramadığım bir şey...
''Soner.'' dedim sessizce. Gülümseyerek kafasını onaylar şekilde sallayıp üstündekini çıkarmaya başladı. Kamil'e baktığımda hiç sanki bir şey denmemiş gibi telefonuyla ilgileniyordu. ama elinin sıkı sıkı telefonu tuttuğunu görebiliyordum. rahatsız olmuştu.
''Benim dışımdaki herkesi biliyorsun zaten.'' dediğinde yanımdaki hareketlilikle Alia'ya döndüm. Yüzünde hiç hoşlanmadığı birine bakar gibi bir ifadeyle Nilay'a bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN DALGALAR (GAY)
Romans"Hani diyordun ya ben sevemem seni, işte orada biraz koptuk seninle. Çünkü ben zaten istememişken gelmemiş miydin hayatıma? Neden şimdi, neden ?" Gözlerine baktığımda pişmanlık gördüm. Peki ya ne için? Benim için mi, yoksa dedikleri için miydi bu hi...