9. bölüm '' Gemiler Karadan Da Yürütülür ''

817 75 52
                                    

Eve girerken Mahmut abinin bana 'Niye bu kadar geç geldin?' bakışlarını yok saydım. Arkamdan gürültüyle kapattı geniş konak kapısını. Geniş avluda yürürken soğuk içimi üşütüyordu. Bundan mı üşüyordum gerçi emin bile değildim. Sessiz evde adımlarım yankılandı. Ayakkabılarımı avlu bitişinde bırakırken mutfakta gelen küçük ışığa baktım. Annem mi uyanıktı? 

Sessizce mutfağa giderken içeride oturan annemi görmemle ''Bu saatte napıyorsun ana?'' dedim sessizce. Yüzündeki buruk bir gülümsemeyi bana sunarken oturduğu sandalyenin yanındaki boşluğa vurdu eliyle usulca. ''Gel oğlum.'' 

Yanına yaklaştıkça önündeki bardaktan sıcak buharın çıktığını gördüm. ''Bu saatte çay niye içiyorsun?'' Omuz silkip bir yudum aldı çayıdan. ''Sana da koyayım?'' diyip tek kaşını kaldırdığında sırıttım ve oturmadan önce ocaktaki çaydanlığa gittim. Kendime çay koyarken ''Ne zamandır ana oğul oturmuyorduk. Ee nasılsın?'' dedim. Çayı alıp ona döndüğümde durgun görüyordu. 

''Bilmem.'' Bir söz sanırım hem onu hem de beni yeterince anlatıyordu. ''Hilal mi sorun, yoksa direkt evlenme konusu mu?'' Ani sorusu adımlarımı yavaşlattı. 

''Cevabım bir şeyi değiştirecek mi ana?'' dedim o, şişmiş gözlerime bakarken. Yüzümü incelerken kafasını iki yana salladı. ''Ama benim için değiştirir oğlum.'' dedi yanına yaklaştığımda. Yanına oturdum usulca. Sandalyenin gürültüsünden dolayı yüzümü buruşturdum. 

''Babamla evlenirken...'' dedim usulca. ''Ne hissediyordun?'' Yüzündeki durgun ifade yok olup utanca bıraktığında merakla baktım. ''Biliyorsun...'' dedi usulca bardağı masaya koyarken. Kahverengi masada iz oluştu. 

''Onunla çok isteyerek evlenmedim. Suç onun da değildi. Gençti o da. '' Kafa salladım. Biliyordum ama emin olmak istiyordum. Mutlu olunuyor muydu? 

Annemin her zamanki durgun hallerini düşünürsek pek olunmuyordu. 

''Töre dediler ikimizi de evlendirdiler.'' Derin bir nefes aldı. ''Sevdim babanı. '' Gözlerime baktığında benim gözlerime benzeyen gözler sevdiğini kanıtlıyordu. ''Ama ben böyle bir hayat istemedim oğlum. Mesele tek sevmekte değil.'' Kafa salladım. 

Öyle, mesele tek sevmek değildi. Yıllardır hepimiz buraya hapistik. 

Altın kafesteki beyaz güvercinler gibi. Pahalı bir kafeseydik ama kafes altından da olsa kafesti sonuçta. 

Annem çayını izlerken ''Birini mi seviyorsun?'' diye usulca sordu.  Bir saat önce yanaklarımdan akmayı bırakmış yaşlar hâlâ kolayca yerini alabilirmiş gibi gözlerimi sızlattığında yutkundum ve geriye yaslandım. 

''Sevdiğimi sandığım biri vardı.'' Sesim titriyordu. Korkuyordum lan ben. Deli gibi korkuyordum. ''Ama aslında yanıldığımı başka biri sayesinde anladım.'' Annemin mavi gözleri gözlerimi bulduğunda elini usulca kabanıma attı ve yavaşça düğmelerini çözmeye başladı.    

''Anneler bilir.'' dedi usulca son düğmeği çözdüğünde. Kabanımı usulca çıkarıp diğer boş sandalyeye koydum. ''Anneler bilir ama seni ben hiç bilemedim Soner.'' Dedikleri içime oturdu. Kalbim ağrıyordu. Tek annemden dolayı değil, sadece birkaç saat önceki telefon konuşması hala beni yıkıyordu. 

''Seni binbir türlü zorlukla aldık kucağımıza. Kıymetliydin, çok kıymetliydin.'' Biliyordum. Bana hamile kalabilmek için yıllarca denediklerini ve kaç kez düşük tehlikesini geçirdiğini çok iyi biliyordum. Esra'ya hamileliğinde de aynı zorluklara koskocaman adam halimle şahit olmuştum. Annem az daha elleriminden kayıp gidiyordu.

Yengelerimin nispet yapar gibi dört beş çocukla sürekli evize geldiklerini de biliyordum. İşte en çok bundan dolayı artık bizim eve gelemiyorlardı. Babam bana ne kadar sertse anneme o kadar düşkündü.  Koskoca sülalede artık kimsesiz gibiydik. Belki de babamın bana sert oluşu da buradan geliyordu. Yerine geçecek tek ben kalmıştım. 

''Seni bilemedim çünkü ben çok yorulmuştum.'' Yutkundum gözlerim dolarken. ''Ama seni çok severim ben oğlum. Bebekken bile ağladığında ağlardım. Bebek yahu bu! Ağlar da güler de... Ama dayanamazdım.'' Yanağımdan bir yaş aktığında usulca yanağımdaki yaşı sildi. 

''Geldiğinden beri o bilemediğim Soner'i daha da bilemez oldum ben. Söyle derdin ne oğlum senin?'' 

''Anne...'' dedim kendime engel olamayıp hüngür hüngür ağlamaya başladığımda. ''Annesinin kuzusu...'' diyip beni kendine doğru çekip sarıldığında gözlerim artık daha fazla ağlamayı kaldıramıyordu. ''Anne ben napacağım... Anne...''

Sonrasıysa tamamen sayıklamalarımdan ibaretti...

Kendimi toparladığımda sarhoş gibiydim. Annem beni zorlamamış usulca sarılmıştı sadece. Merdivenden çıkarken cebimdeki telefonun titremesini yok saydım. Ağır ağır odama giderken annem benden ayrılmış, babamın odasına doğru gidiyordu. Onun arkasından baktım. Uzun saçları dalgalanıyordu. İç çektim. 

Karanlık koridoru geçip odama vardığımda perdelerin açık olmasından dolayı yarı loş odada yolumu bulup yatağa attım kendimi. 

Yavaşça elim telefona gitti ve cebimden çıkardım. Ekran paramparça olsa da her hangi bir sorunu yoktu. 

''Götüme girecek fatura...'' 

Yatağa gelişi güzel atarken tavana bakıyordum. Kendimi toparlamalıydım. Başka çarem yoktu. 

''Ulan Soner evleneceksin hâlâ toparlamalıyım da şu da bu da diyip duruyorsun. '' tam o sırada yataktaki titreşimle yuvarlanıp telefonu bulmaya çalıştım. 

Ekranda 'Turgut Arıyor...' yazısıyla yutkundum.  Korkarak telefonu açıp kulağıma dayadığımda ''Kısa konuşacağım.'' diyen sessiz sesiyle durakladım. ''Niye sessiz fısıldıyorsun?'' diyip otomatikman fısıldadım ben de. 

''Baran uyudu.'' 

''Haaa'' diyip sesimi yükselttiğimde kaşlarımı çattım farkındalıkla.  Tamam o zaman Turgut şimdi ağzıma sıçacaktı. 

''Turgut sonra konuşalım mı? Gerçekten laf söylemen için uygun bir zamanda değilim.'' Karşı taraftan bıkkın bir ses geldiğinde alt dudağımı dişlemeye başladım. 

''Bak bu işe daha fazla karışmayacağım. Engel olmaya çalışsam bile olan oldu. Kamil bana yazıp durdu Alev olayını öğrenip. '' Yutkundum onun adının geçmesiyle boğazıma oturan yumruyu geçirmek için.  Bu kadar mı önemliydi çevresindeki insanlar? 

''Başta seni uyardım. Daha fazla ikinizin arkasını da toplamayacağım.'' İkimizden kastının Kamil ve ben olduğunu anlamamla yutkundum.  Sesi fısıltıdan daha çok sertleşmeye başladığında ''Turgut.'' dedim durdurmak amaçlı. ''Dinle.'' dedi sert bir sesle. 

''Ben karışmayacağım. Baran'dan seninle konuşmasını istedim, onunla konuş. Sana son iyiliğim bu.'' 

''Tamam.'' dedim sessizce. Kamil, Turgut'a ne demişti  de Turgut böyle tepki veriyordu? arkadaşlığımız bu kadar mıydı?

''En azından sen bana gelene kadar.'' dediklerini algılayamadım. Neden Turgut'a gitmem gerekiyordu? 

Neden Turgut bana böyle davranıyordu?

''Unutma civciv. Gemiler karadan da yürütülür. Bunu anladığında benimle konuşmaya gel.''  Dediklerini daha algılayamazken telefonu suratıma kapattı. Şaşkınlıkla yatağımın karşısındaki aynaya bakarken beynim tüm yaşananlardan dolayı pelte kıvamına gelmişti. Gözlerim loş ışıktaki yansımamla kesiştiğinde gözlerimdeki şişkinliğe baktım.

Bok gibiydim. Kelimin tam anlamıyla. 

Elimdeki telefon yavaşça yatağa kayarken yutkundum. 

Ne demek istemişti? 

'Gemiler karadan da yürütülür' ne demekti ?

hello kısa bir bölüm ama olsun. Bir kaç gün bölüm gelemeyecek çünkü yarın yola çıkıyorum.  düğün var maalesef. 

Düğünden sonra tam gaz yazıp bitireceğim. Zaten diğer kitaptan daha kısa bir kitap olacak. 




HIRÇIN DALGALAR  (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin