Annem saçlarımı okşarken odamın kapısı iki kere tıklatıldı. Odamın kapısını tıklatacak tek insan vardı bu evde... ''Gelebilirsin Fatma abla.'' Sesimle Fatma abla içeri girdiğinde eli başörtüsündeydi ve düzeltiyordu. Annemin dizinden kafamı kaldırıp bağdaş yaparak yatağımın üstünde oturmaya başladım. Fatma abla anneme selam verip bana döndüğünde gözünde endişeli bir ifade vardı. Kahve gözlerdeki ifadeye alışkındım.
Kaşlarım çatılırken bu durumun sadece babamdan dolayı olacağını biliyordum. ''Ağam, Kendal ağam seni çağırıyor.'' Yutkunup anneme bakarken yüzünde ufak bir gülümseme olmuştu. ''Hayırdır sultanım dayak yicem diye çok mutlusun?'' Annem gülerken eliyle omzumu dövdü. ''Paşam benim, baban iyi bir iş için çağırıyor seni.'' Yüzümü buruşturup ''Hah.'' dedim.
''Babam tövbe ki bir kere beni iyi bir şey için çağırdıysa.'' Söylene söylene yataktan kalkarken konuşmaya devam ettim. ''Bir kere çağırdı gülerek, sevecek sandım. Halbuki Hasan ağanın bahçesinden üzüm çaldığımdan dolayı çağırmış. Korkup kaçmayayım diye gülüyormuş meğerse. Eşek gibi dayak yedim... '' Fatma abladan duyduğum gülme sesiyle gücenmiş şekilde ona baktım. ''Gül ablam gül... Bir sen vurmamıştın zaten...''
Eşarbının uçlarıyla gülüşünü saklarken üstümdeki kazağa baktım. Pek laf edeceği türde değildi. Duştan sonra kestiğim sakallarıma da laf edemeyeceğine göre hazırdım galiba.
Yani inşallah...
Fatma abla ve anneme son bir mahsun bakışlarımı atıp odadan çıktım. Merdivenlere vardığımda telefonun sesli şekilde titremesiyle durdum ve tamamen sessize alıp bildirimlere bakmadan cebime sıkıştırdım. Şimdi babamın önünde ses gelse felan... Aman allah korusun.
Aşağı inip kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp kapıya vurdum. ''Tu dikarî werî( gelebilirsin)'' kapının kolunu yavaşça indirdim ve korku filmindeyimiş gbi ses çıkaran kapının verdiği aksiyonla içeri girdim. Başım hafif yere inikken ''Te dixwest bi min re bipeyivî (benimle konuşmak istemişsin.)'' diye mırıldandım.
Ses vermediğinde kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Uzun bir süre ardından ilk defa onu bu kadar keyifli görüyordum. ''Gel otur şöyle.'' eliyle masanının karşında duran sandalyelerden birini göstermesini şaşkınlıkla izledim. Doğrusu duyduklarıma da emin olamıyordum. Evde bana Türkçe konuşmayı yasaklayan adam şu an yüzünde hoşnut bir tavırla Türkçe konuşuyor ve bana iyi davranıyordu?
Gözlerim şaşkınlıkla kırpışırken kendime gelmeye çalıştım. Hızlıca kendimi toparlayıp sandalyeye oturduğumda ''Buyur baba.'' dedim hızlıca. Elleriyle bıyığını tararken merakla yüzüne bakıyordum.
''Mehmet evleniyor biliyorsun.'' dedi ağır ağır. Sesindeki şive az çok belli oluyordu. Kafa salladım usulca. Evet kardeşim evleniyordu, fakat benimle alakalı kısım hangisiydi?
Lan yoksa babam kızı kaçırmada parmağım olduğunu mu öğrenmişti?
İçim içimi yerken yine o o Hasan ağa olayına dönmemek için dua ettim. Belli yaşa geldikten sonra tokat yemek çok koyuyordu anasını satayım. Çocukken unutmak ve onları yaşanmamış gibi yapmak çok daha kolaydı.
''Senin de yaşın geldi. Malum Mehmet ve Baran oğlumdan ayca büyüksün.'' Baran'dan bahsederken gözlerindeki sevgi ve onun hakkında konuşurken oğlum diye bahsetmesi koysa da yutkunarak kafamı eğdim.
Mavi kotum sanki daha koyu geliyordu artık gözüme. Harbiden dünyam kararmıştı sanki bir anda...
Evlilik diyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN DALGALAR (GAY)
Romantik"Hani diyordun ya ben sevemem seni, işte orada biraz koptuk seninle. Çünkü ben zaten istememişken gelmemiş miydin hayatıma? Neden şimdi, neden ?" Gözlerine baktığımda pişmanlık gördüm. Peki ya ne için? Benim için mi, yoksa dedikleri için miydi bu hi...