Kuş olmak istemişti. Kuş olup özgürce uçmak. Sahiden özgürlük diye bir şey var mıydı? Ya da nefretin olmadığı bir dünya?
Levi x Aelin
Aelin kendi yarattığım bir ana karakter. Fakat ismi farklı bir seriden aldım.
Seriye uygun ilerlemeye çalıştım. Hat...
Dişi titanı yakalama planında yerim yoktu. Levi'ın olmadığı gibi fakat plan kısmen başarılı olmuştu. Olmuştu olmasına da dişi titan Annie Leonhart kendisini kristalleştirmişti ve istediğimiz bilgilere kavuşamamıştık. Her şeyden önce ihtiyacımız olan bilgiydi. Öğrendiğimiz tek bir şey vardı. O da duvarın içindeki uzun titan! Armin bunu bana toplantı öncesinde söylemişti. Duvarın içinde uyuyan bir titan yüzü görmüşler. Hareket etmiyormuş. Halk görmeden yüzünü büyük bir örtüyle kapatmışlar. Bu epey ilginç bir bilgiydi.
Bizim gibi alt birliklerin neden bu toplantıda olduğu hakkında fikrim yoktu. Üst yöneticiler ve Komutan Erwin Smith konuşuyorlardı. Ben ve Armin'de Kaptan Levi'ın yanında duruyorduk.
"Diğer bir deyişle her şey bir hiç içindi." Üstlerden biri bunu diyince içimden histerik bir şekilde güldüm. Her şey bir hiç için miydi gerçekten? Bu insanlar farkında mıydı onlardan birini yakaladığımızın?
"Hayır, ben öyle düşünmüyorum. Bence, onlardan birisini canlı yakalayabilmemiz bile yeterince önemli. Çünkü bu, aramızda bu tarz kişilerin olduğuna dair en büyük kanıt. Hepsini tespit edip köşeye sıkıştıralım. Bu duvarların ardında saklanan tüm düşmanları. Her birini." Komutan Erwin'in ilk defa bu karanlık ses tonuyla konuştuğunu duymuştum. Tüylerim diken diken olmuştu. Bu adamın etkileyemeyeceği kimse yoktu gerçekten.
Kapı çalınmadan içeriye askerin biri pat diye girdi.
"Komutan Erwin! Kötü haberler var! Rose duvarı!"
Titanların görülmesinden 20 saat sonra
At arabasında artık titan bölgesi olan bölgeye doğru gidiyorduk. Arabada Armin, Mikasa, Eren, Hange-san, Levi, ben ve nedense Papaz Nick'te vardı. Sıkış tepiştik. Yani en azından ben. Levi'ın yanında oturuyordum çünkü Eren'lerin oturduğu tarafa ekipmanları yığmışlardı. Levi'ın yanında ise Papaz Nick vardı, papazın yanında ise Hange-san.
"Şimdi ne yapacağız? Rose duvarı bir anda delindi ve ben ne yapsam bilmiyorum." dedi Armin ve devam etti. "Eren'i ön saflara götürebilsek bile bir fark yaratacağından şüpheliyim. Ayrıca duvar tarikatından bir papazın bizimle ne işi var?"
"Ah... O. Nick'le arkadaşız biz. Değil mi Nick?" Hange gülerek cevaplamıştı fakat tehditkar bir havası da vardı. Devam etti. "O duvardaki titanların varlığını biliyordu. Yalnız bu olağanüstü durum hakkında sessizliğini korumakta kararlı. Nedenini bilmiyorum ama ölümü dahi göze alarak, duvarın sırlarını korumakta kararlı. Dediğine göre, tarikatındaki üst düzey yetkililer duvarlar hakkında daha çok bilgiye sahipmiş."
Bu papazların duvarlar hakkındaki gerçeği bildiğini gerçekten hiç düşünememiştim. Kimin aklına gelirdi?
"Nasıl?!" diyerek tepki gösterdim. Tek tepki gösteren ben değildim. Eren bağırarak, "Ne?! Ne oluyor böyle?! Of!" Bu biraz aşırı bir tepkiydi. Mikasa hemen Eren'in omzuna dokunarak sakinleştirmeye çalıştı. "Sakin ol! Titana dönüşme! Yan etkileri hala geçmedi."
"Bu yetkililere sorular soracaktım ama kendi isteğiyle bizimle gelmek istedi. Durum değişti. O nedenle, olanları gördükten sonra kuralları uygulamaya devam edip etmemesi konusunda ikileme düştü. Bu yüzden de olayları kendi gözleriyle görmek istiyor." dedi Hange-san papaz hakkında.
"Bekle biraz, bekle... Bu çok garip, farkında mısınız? Eğer bir şey biliyorsanız lütfen bize söyleyin! İnsanlığın tamamen yok olmasını engellemekten daha önemli ne olabilir?"
Papaz, Eren'in dediklerini görmezden gelerek sadece önümüzdeki küçük masaya bakıyordu. Hange onun yerine söze girişti.
"Bilmiyorum artık. Papaz bana sıradan, namuslu bir insan gibi geldi. Bu nedenle belki de insanlığın yok olmasını önlemekten daha önemli sebepleri vardır."
"Peki ya tarikattaki diğer fanatikler? Hepsinin bu şekil bir cesaret gösterebileceklerinden şüpheliyim." diyerek araya girdi Levi. Daha sonra eliyle ceketindeki silaha giderken, "Neyse, ne de olsa birisini konuşturmanın birden fazla yolu var." dedi. Son derece tehditkardı. Devam etti. "Şu anda savaş için uygun bir durumda olmayabilirim ama yaşlı bir adamı konuşturabilecek durumdayım. O nedenle ikimize de bir iyilik yap ve vücudunda fazladan delikler açmamızı engelle. Bu arada Hange böyle taşlarla oynadığını ilk defa görüyorum." Hange-san ters köşemde oturduğu için bir taşla oynadığını falan görmemiştim.
"Ah. Evet. Öyle ama bu sıradan bir taş değil. Bu, dişi titanın kendisini katılaştırmasında kullandığı artık bir deri."
Levi hariç herkes şaşkınca sesler çıkarırken "Yok olmadı mı o?!" diye sordum.
"Hayır. Onu halatlarla bağlandığımızda koptu. İnanılmaz ama... Buharlaşmadı ya da yok olmadı! Sonrasında bana bir anda ilham geldi. Bu parçayla duvarın kırık parçalarını karşılaştırdığımda, kristal oluşumlarının çok benzer olduğunu fark ettim. Diğer bir deyişle, duvarın kendisi devasa titanların duvar kolonları olmasıyla oluşmuş."
"Demek aynı... Armin'in dediği gibiymiş" diyerek mırıldandı Mikasa.
Armin heyecanlı bir şekilde "Ah... Öyleyse... Öyleyse!"
Hange elini Armin'in ağzına geçirdi. "Dur bakayım! Bırak da ben söyleyeyim!" Armin kıpırdanmayı kesince yerine geçip devam etti. "Şu anda Rose duvarındaki deliği kapatmak zor olacak, değil mi? Çünkü orada yeteri kadar büyüklükte taş yok. Ama ya Eren dönüşüp o deliği titanların kendini katılaştırmada kullandığı teknikle kapatırsa nasıl olur?"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.