Kuş olmak istemişti. Kuş olup özgürce uçmak. Sahiden özgürlük diye bir şey var mıydı? Ya da nefretin olmadığı bir dünya?
Levi x Aelin
Aelin kendi yarattığım bir ana karakter. Fakat ismi farklı bir seriden aldım.
Seriye uygun ilerlemeye çalıştım. Hat...
"Deliği vücudumla kapatmak mı?" diye sordu Eren. Bu plan çılgıncaydı.
"Oluşum maddeleri birbirinin aynısı. Yani, düşündüğümün tersine çevirdiğinde geride kalan ne varsa fosilleşip, büyük bir heykel haline gelecek. Bu, ne buharlaşacak ne de yok olacak. Bunu yapmak mümkün mü diye düşünüp durdum." dedi Hange.
"Bu olasılığı göz önüne almakta fayda var. Üstüne bir de bunu sık sık kullanabilirsek Maria Duvarı'nı ele geçirmedeki şansımız da çok artar. Peki ya duvar dışındaki yapacağımız operasyonları geceye alsak?" dedi Armin.
"Gece mi?"
"Evet! Titanlar geceleri hareket edemiyorlar! Meşalelerin tam hızda gitmekte faydalı olmayacağını biliyorum ama yavaş ve ufak bir grubun gün doğmadan Maria Duvarı'na varma şansı daha yüksek. "
İki dahi plan yaparken biz izliyorduk.
"Durumumuz hiç olmadığı kadar ümitsiz olsa bile hâlâ umut var." dedi Hange-san elindeki kalıntı taşı sıkarak.
"Evet. Yalnız her şey Eren'in duvardaki deliği kapayabilmesine bakıyor." dedi Armin.
Evet, yine bütün sorumluluk Eren'deydi. Bu durum bu yaştaki bir çocuk için fazlaydı ama yapabileceğim bir şey yoktu. Eğer başarırsa tüm gidişat değişebilirdi.
Levi, zaten her zaman çatık kaşlarını daha da çatarak, "Yap. Yapmak zorundasın, başka seçeneğin yok. Hepimizin içinde bulunduğu durumun farkındasın. Şu anda birliğin elinden hiçbir şey gelmiyor. Bu yüzden başarmak zorundasın." dedi Eren'e.
"Evet efendim! Deliği kesinlikle kapatacağım!" dedi Eren ve devam etti. "Neler olup bittiği hakkında bihaber olmaktan bıktım. Önce Rose Duvarı'ndaki deliği kapatacağım. Sonra Maria Duvarı'ndaki ve sonra da bodruma gideceğim." Eli her zaman boynunda asılı olan anahtara gitti. "Eğer babamın dediği gibi her şeyin cevabı oradaysa onun nerede olduğu hakkında da birkaç ipucu vardır herhalde. Tüm cevaplar orada. Biliyorum bunu. Oraya ulaştığımda bu içimdeki öfkeyi nereye yönlendirmem gerektiğini bulacağım!" Bodrum. O bodruma gidebilirsek...
"Hm? Hermiha bölgesi... Neredeyse vardık." dedi Hange.
"Bizim duracağımız bölgeye gelmişiz. Papaz ve benim, sizinle yollarımız burada ayrılıyor. Her şeyi size bırakıyorum. Sizler Erwin tarafından seçilmiş kişilersiniz ne de olsa. Rolünü anladığını umuyorum Armin. Daha önce de yaptığın gibi, Hange ile beraber fikir üretmeye devam edin." dedi Levi. Aslında ne yapacağımı bilmiyordum. Savaş bölgesine mi gidecektim yoksa kaptanın yanında mı kalacaktım? Ne yapmam gerektiğini Levi söyleyecekti ve daha söylememişti.
"E-evet efendim!" dedi Armin kaptana. Levi devam etti. "Mikasa, tüm yeteneklerinle Eren'i koru."
"Evet, efendim! Korurum!" diyerek cevapladı Mikasa hızlı bir şekilde. Normalden daha kararlıydı ve Eren'in ilgisini çekmişti çünkü Eren ona garip bir şekilde bakıyordu.
"Eren'e neden bu kadar bağlısın bilmiyorum ama kendini kontrol etmeyi unutma. Bir başka büyük hata daha yapma." dedi Levi.
"Evet efendim. Olmaması için elimden geleni yapacağım."
Hâlâ bana gelecek emirleri bekliyordum ancak Levi bana dönmedi. Ona sorarcasına baktığımda derin bir nefes aldı.
"Aelin. Sana emir vermeyeceğim. Ne yapacağına sen karar vereceksin." dedi. Herkes bize bakarken araba durdu ve inmeye başladık.
Biraz bölgeye doğru yürüdüğümüzde merkeze doğru her yer insan kaynıyordu. Levi, papazla ilgilenirken ben Eren'lerle yürüyordum.
Ağlayan çocuklar, dua eden yetişkinler. Kaos. Tam anlamıyla bir kaos.
Atların olduğu karargah gibi bir yere geldiğimizde durdum. Ne yapmalıydım bilmiyordum. Levi ile kalırsam onunla olacaktım ama bu bahane sayılamazdı. Ondan ayrılmak istemesem de savaşmam gerekiyordu. Ne olursa olsun. Savaşmalıydım. Öylesine dikilirken yanıma gelen birini işittim. Levi'dı.
"Sanırım kararını verdin." dedi. Demek anlamıştı.
"Evet. Savaşmalıyım. Orada işe yarayacağımı düşünüyorum." dedim.
"Anladım." dedi ne hissettiği belli olmayan ses tonuyla.
"Ekip lideri, acele etmemiz gerek!" diye Hange-san'a seslendiklerinde Levi'ya dönüp asker selamımı verdikten sonra onlara doğru yöneldim.
Kolumda hissettiğim sıcaklık ile birlikte gelen güçle sarsılarak durdum. Levi, kolumdan sımsıkı tutup beni durdurmuştu. Titanlara karşı uyguladığı gücü üstümde uygulamasını beklemiyordum. Ona döndüğümde garip bir şekilde bakıyordu bana.
"Dikkatli ol." dedi.
"Merak etme. Olacağım." diyerek içini rahatlamaya çalıştım. Takıma olanlardan sonra benim için endişelenmesi normaldi.
"Fikrini değiştirdin mi sonunda?! Vakit kalmadı artık! Bunun farkındasın değil mi?! Konuşup konuşmayacağına karar ver! Yalvarırım!" diye papaza bağıran Hange-san'a baktık. Bu sırada Levi elini kolumdan çekti. Boşluğa düşmüştüm. Tam anlamıyla bir boşluğa.
"Sana hiçbir şeyden bahsedemem. Diğer üyelerin de konuşmamasını bekliyorum." dedi Papaz. İlk defa konuşmuştu.
"Çok sağol be! Bana bunu söylemek için bir sürü çaba gösterdin! Çok faydası oldu!" Artık Hange-san bile sinirlenmişti.
"Bu benim çok zor aldığım bir karardı. Üstümüze aldığımız yük çok büyük... Bu kesin söz sistemimiz jenerasyonlardır devam ediyor ve duvarların sırlarını ancak kan bağımız bulunan bir kişiye emanet edebiliriz. Hiçbirimiz size bir şey diyemez. Ancak sana bu sırları anlatabilecek birisinin ismini verebilirim." dedi Papaz.
"Sorumluluğu başkasına atarak organizasyonu ve kendinizi korumak, ha?"
"Evet. 5 sene önce o kişi akrabaları arasındaki bir olaya sürüklendi. Bu nedenle de kendisini sahte bir isimle saklamak zorunda kaldı. Kız henüz bu konuda bilgi sahibi değil ama onun duvarların sırlarını halkla açıklama hakkı var. Duyduğuma göre bu sene keşif birliğine katılmış. Adı Krista Lenz. Gerçek adı Historia."
"Eh?!" diyerek şaşırdı Armin.
"Herkes dururken o mu? Nasıl?!" dedi Eren. Mikasa bile şaşırmıştı bu duruma ama konuşmadı.
"Gidip onu bulun. Bizlerin bile bilmediği gerçeklerden haberi olabilir. Bildiklerini anlatmak ona kalmış bir şey. Onun adını sizlere söylemek, yapabileceğim tek fedakarlık. Geri kalanı sizlere bırakıyorum." diyerek sözlerini bitirdi Papaz Nick.
"O kız... Eğer 104. Acemi Birliğinde ise, şu anda ön safhalarda olmalı." dedi Hange. Şimdi hatırladım. Bu kız sarışın olandı. Ama oldukça saf ve iyimser biri gibi gözüküyordu. Sırlardan nasıl haberi olabilirdi ki? Ve bunca zamandır saklamış mıydı? Nasıl?
"Çabuk olalım! Deliğin bulunduğu bölgeye en kısa zamanda ulaşmamız gerek zaten!" diyerek atına yöneldi Eren.
"Bekle biraz! Sizin birlikten gelen acemilerin isimlerini tam bilmiyorum, o yüzden..." diyerek Eren'i durdurmaya çalıştı Hange.
" O ufak kız vardı ya!" dedi Eren.
"Uzun sarı saçları var. Ah, güzel bir de! Sürekli Ymir ile takılan kız."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.