Hayat bazen size o kadar ani şeylerle gelir ki, elinizden hiç bir şey gelmez. Elinizden bir vazonun kırılıp tamir olamayacak şekilde parçalanması gibi, aniden gelişir.
Benim hayatımın kırılma noktası da tam olarak aynı şekilde olmuştu. Çok değer verdiğim bir şey ellerimden kayıp parçalara ayrılmıştı.
Toparlamaya çalıştığım her parça canımı oldukça fazla yakıyor. Geçtiği yerde yarıklar bırakıyordu. Yine de inatla o parçaları toparlamak istedim. Ne yaparsam yapayım onsuz olamayacağımı biliyordum.
Aşk insanın başına bir kez gelir diyorlar. Bu sözün ne kadar doğru olduğuna emin değildim. Fakat karşıma öyle biri çıktı ki, daha önce hiç aşık olmadığımı fark ettim. Kimse beni bu kadar yakamamıştı en azından.
Acılar, sevgiler, mutlu dolu anılar ve en sonunda ise ayrılık. Çoğu ilişkime nasıl olsa bir gün bitecek gözüyle bakardım. Ama o aşk gözümü o kadar kör etti ki ayrılma düşüncesinden ödüm kopuyordu. Herhangi bir şeyden çok korkarsan başına geleceği söylenirdi. Öyle de oldu, en acı verici şekilde.
Aşık olduğunuz insan size resmen sizden nefret ettiğini söylese ve aslında bunca şeyin yalandan ibaret olduğunu ispatlasa onu bırakır mıydınız?
Muhtemelen çoğu kişi bırakırdı. Ben ise bunu yapmadım. Beni sevdiği yalanına kendimi o kadar çok kaptırdım ki, onu yıllar boyunca ne bırakabildim ne de unutabildim.
Şu an ise bu dediklerimin kanıtı olarak onun üniversitesi önünde duruyordum. Nasıl oldu nasıl başardım bilmiyorum ama aşk beni hem batırıp hem de yükseltebiliyordu.
Rüyam da bile önünden geçemeyeceğim o en pahalı üniversiteyi burslu bir şekilde kazanmıştım. Küçük adımlarım yavaşça içeri giriyor, meraklı bakışlarım tek bir çehreyi arıyordu.
"Hadi ama nevi nerdesin?"
Hem onu görmek hem de görmemek arasında gidip geliyordum. Daha önce hiç göremediğim yüz için yanıp tutuşurdum. Hâlâ aynı şekilde öyleyim. Ama onu görürsem kendime nasıl sahip çıkabileceğimi düşünüyorum.
Şu an aynı üniversite de olduğumuzu düşünmek bile kalbimin göğüs kafesimi delecek şekilde atmasını sağlarken onu görürsem direkt olarak bayılabilirdim.
Heyecandan nefes dahi alamıyordum. Çantanın kayışına daha sıkı sarılırken son kez etrafı kolaçan ettim. Beni şu an görmesini istemiyordum. Onun karşısına tamami ile yeni bir ben olarak çıkmak istiyordum.
Ayrıldığın insana dön bir bak gibisindendi. Ama bu kesinlikle gurur değildi. Ya da pişman olması için değil. Bir umut bana aşık olması içindi.
Derin nefeslerimin ardından rektörün yanına gitmek için rektörlük binasına doğru yöneldim. Artık kayıt işlemlerimi yaparak tamamiyle bu okula ait olmak istiyordum.
Etrafa bakınarak neşeyle gülümsedim. Cidden üniversite farklı bir yerdi. Çok elit bir havası vardı. Tek bir tane cahil insan bulamazdın ve kesinlikle çok eğlenceliydi. Her yerde farklı türde insanlar vardı.
İnsanları izlemek bile benim için bir hobiyken onun her saliseni ezberlerdim. Sadece bir kez de olsun görmek istedim. Nasıldı ne yapıyordu? Hâlâ aynı mıydı? Habire değiştirdiği saçı şu an nasıldı?
Her saçını kestiğinde sadece küpelerle dolu kulağını ve saçlarını çeker atardı. O kadar hoşuma giderdi ki, saçının her telini okşayasım gelirdi.
"Ah nevi seni çok özledim"
Nevi, normal ismini söylemeye o kadar çok utanıyorum ki hep o şekil seslenirdim. Hâlâ da aynı ona her zaman Nevi diyeceğim. Bundan pek şikayetçi değildi. Hatta çok hoşuna giderdi. Bebek gibiymişim ona göre, onun bebeği.
Peki nasıl bu kadar paramparça edebilirsin bir bebeği? Porselen miydim ben? Benim her yerim bir yere dağılmıştı.
Tamam kabul ediyorum. Ona aşıktım ama bu yine de onu o kadar kabul edeceğim anlamına gelmezdi. Yumuşardım ama yaptıklarını tek tek yüzüne vururdum.
Kafamda ki düşüncelerimin yüzüme yansımasıyla suratımın asılması bir olmuştu. Etrafta bakışlarımı gezdirirken çalan telefonum ile arka cebimden telefonumu çıkarmıştım.
Ekran da yazan isimle gülümseyip kabul ete kaydırarak telefonu cevapladım.
"Efendim kanka?"
"Ne yaptın lan görebildin mi?"
Bahsettiği kişi ile gülümsemem çoğalırken derin bir nefes almıştım. Armin Levi'dan nefret ederdi.
"Hayır daha görmedim. Yurda gidiyorum. Yarına görebilirim umarım."
"Oğlum hala inanamıyorum. İnat edip harbi kazandın ha"
Kahkaha atmamak için yanaklarımı şişirirken eski anılarım aklıma geliyordu.
"Sen martı olsan o üniversitenin yanına gidemezsin amk. Cama çarpar düşersin onu göreceğim diye."
Suratım büzülürken yan taraftan sırıtmıştım.
"Ha aq birde onun sınıfındakine"
"Oğlum ne dalga geçiyordunuz. Göt ettim mi?"
Armin biraz durarak ardından cevap verdiğinde kahkaha atmadan duramadım.
"Harbi göt olduk amına koyayım senin"
Yaşaran gözlerimi kırpıştırarak, üniversitenin hemen yanında ki yurt kapısından girmiştim. Armine kısa bir veda edip telefonu kapattım. Bahçeye baktıktan sonra yurdun içine girip etrafa bakınmıştım. Burası bile ultra lükstü.
Dudaklarım hayranlık ile aralanırken yöneticinin odasına giderek oda numaramı öğrenmiştim.
Asansöre binerek 6.kata basmıştım. 31 numaralı odaya bakarak aldığım anahtarı kapı deliğinden sokarak kapıyı açmıştım. İçeri bakınıp direkt olarak cama yöneldim. Camı açarak içeriyi havalandırdım.
Oda arkadaşım gelecekmiş, bu yüzden en beğendiğim tarafı kendime alarak eşyalarımı yerleştirmeye başlamıştım. Son şeyleride çekmeceye atarak yatağın üzerine uzanmıştım. Telefonu elime alarak sosyal medya da biraz tür atarak uzun zamandır oynadığım oyunu açarak ona odaklanmıştım.
Çok geçmeden ondan da sıkılınca telefonu yan tarafa atıp tavanı izlemeye başladım. Tavan... çok kötü bir şey tavan ile ilgili anımız bile vardı. Nereye baksam onu görüyordum.
İlişkimiz sanaldan ilerledi çoğunlukla ama her şey ile ilgili anımız vardı. Osakalıydı. Ve ben osakalılardan cidden çok çekmiştim.
Sasha bile benimle dalga geçerek bir ülke olsan osakalılar sana darbe yapardı diyordu. Ne kadar komik olsa da çok üzücü.
"Ah be levi kalbime darbe yaptın!"
Dediğim şey ile yüzüm aniden buruşurken yeniden konuşmuştum.
"Iyy ergen gibi ne dedim ben aq"
Kafamı iki yana sallarken kapıdan gelen anahtar sesi ile başımı duvara çevirip gözlerimi kapatmıştım. Bunu neden yaptım bilmiyorum ama, baskıcı bir aileniz varsa bunu yapmanız çok normaldir. Alışkanlıktan yapmıştım.
Kapı yavaşça açılırken gözümü hafifçe kısıp bakmaya çalışıyordum. Duyduğum ses ile gözlerim tamamen kapanırken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Hayır şimdi sırası değildi.
"Hay senin gibi kapıya sokayım."
Evt riren kitabı yoonkook yapacaktım ama riren yazmadığım aklıma geldi. Kesinlikle bu kitabı yazmalıydım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Foreign-Riren
Hayran Kurgu"Anlamıyorsun Armin. O üniversiteye ne olursa olsun girmem gerek." Ya yıllar önce ki eski sevgilinizi hala seviyor olsaydınız? Onun okuduğu üniversiteye gitmek için uğraşır mıydınız? Ben yapardım. Onu kendime yeniden aşık etmek için her şeyi yapardı...