17

698 120 97
                                    


Dena uykusundan irkilerek kalktığında onu kaldıran sese doğru döndü. Güneş doğmak üzereydi ve ateşi sönmüştü. Ağaçların arasına dikkatli bir şekilde bakarken yaralı omzuna dikkat ederek ayağa kalktı ve yanı başına koyduğu kalın sopayı eline aldı.

Bu hışırtıları çıkaranın Dhazra olmasını umarak seslendi.

"Dhazra? Sen misin Dhazra?"

Karşılığında bir cevap alamayan Dena yine yanına biriktirdiği yumruk büyüklüğündeki taşlardan birine uzandı ve sesleri duyduğu tarafa hızlıca fırlattı. Taşın bir şeye çarpması ile bir inilti sesi duyuldu ve Dena sopayı daha sıkı kavrayarak kendini hazırladı.

Bu kesinlikle Dhazra değildi.

Ağaçların dibindeki çalılıklar hareket etti ve bir tilki dişlerini göstererek Dena'ya baktı. Dena karşısına sopayla korkutabileceği bir hayvan çıktığı için tuttuğu nefesini vererek tilkiye bağırdı.

"Git buradan!" dedi elindeki sopayı savurarak. Ne kadar gürültülü olursa hayvanı o kadar çok korkuturdu. Daha önce de yollarda tilkilerle karşılaştığı olmuştu ve hemen ondan ürküp kaçmışlardı. Tilkiden gözünü ayırmadan eğilip bir taş daha aldı ve yaralı omzunun acımasına aldırmadan ona doğru yaklaşmaya çalışan tilkiye fırlattı.

Taş tilkinin bacaklarından birine çarptı ve tilki geri çekilmek yerine hırıltılar çıkararak Dena'nın üzerine atıldı. Dena sağlam koluyla kavradığı sopayı tilki kendisine yaklaştığında hızla savurdu ve tilkinin boynuna vurdu. Tilki geriye doğru savrulurken Dena da birkaç adım geriye giderek tekrar bağırdı.

"Git dedim sana!"

Tilki vazgeçmeyerek ona hırıldadığında Dena onu kaçıramayacağını anlamıştı. Saldırgan bir tilkiye denk gelmiş olmalıydı çünkü tilkinin yüzünde ve bedeninde kurumuş yaralar vardı. Diğer hayvanlarla da kavga etmiş olabilir ya da başka insanların da üzerine böyle saldırmış olabilirdi. Bu da Dena'nın şanssızlığıydı.

"Ne istiyorsun sen benden ya?!" diyerek bağırdı Dena kaşlarını çatarak, kendisine kızgınca hırıldayan tilkiye. "Beni yiyecek değilsin ya!"

Tilki tekrar üzerine atılacakken yan taraflarındaki ağaçlardan gölge gibi bir şey hızlıca açıklığa atıldı ve tilkiye çarptı.

"Ne oluyor burada?!"

Dena güneşin o anda doğarak ilk ışıklarını Dhazra'nın altın rengi saçlarına düşürmesini şaşkınlıkla izledi.

Sonunda gelebilmişti.

"Canını seviyorsan git" diye konuştu Dhazra tilkiye sakince. Dena'nın bağırmalarına kulak asmayan tilki Dhazra'nın karşısında sindi ve ağaçların arasına atlayarak kaçtı. Dena elindeki sopayı bırakarak gerilmiş olan yaralı omzunu tuttu ve yavaşça yere oturdu.

Gözlerini Dhazra'nın parlayan altın rengi saçlarından ayırmamaya çalıştı çünkü Dhazra çıplaktı.

"İyi misin?" diye sordu Dhazra ona dönerek. Dena bakışlarını yere çevirdi ve başını kaldırmamak için tüm iradesini kullandı. Dhazra önünde mükemmel vücudunu sergilerken kim ondan gözlerini ayırabilirdi ki?

"İyiyim" dedi Dena homurdanıp arkasını dönerek. "Sonunda gelebildin."

Dena yatağını toparlamaya çalışırken Dhazra'dan ses çıkmadı. Hatta o kadar sessizdi ki Dena onun gerçekten gelip gelmediğini anlamak için yan dönerek gözünün ucuyla ona baktı. Uzun, altın rengi saçları açık olduğundan vücudunun çoğu yerini kapatıyordu. Dena yakındaki köyden onu düşünerek kıyafet aldığı için kendini övdü ve eşyalarını toparlamaya devam etti.

DHAZRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin