10

1.8K 226 20
                                    


Dena itiraf etmeliydi ki Dhazra saraya çok yaklaştık dediğinde ona inanmamıştı. Arcas şehrinde olduklarını öğrendiğinde yaşadığı şok hala etkisini sürdürüyordu.

Dhazra'nın ejderhayken görüp de çok yakında dediği şehre yürüyerek öğleden sonra anca varmışlardı. Yaptıkları ilk şey Dena'nın elini bir hekime göstermek ve tedavi ettirmek olmuştu. Sağ eli gerçekten de Dena'nın düşündüğü gibi çıkmıştı. Acı dolu bir işlemden sonra yerine geri oturan bileği hala deli gibi sızlıyordu. Hekim ona iki tane merhem vererek bileğinin birkaç güne toparlayacağını söylemişti. Tedavi edildikten sonrası çok da ciddi bir şey değildi.

"Ben geldim Dhazra!" diyerek odaya girdi Dena. Bileğini gösterdikten sonra oldukça boşalmış olan cüzdanını fark etmiş ve vekiline bir mektup göndermek için ulak aramaya çıkmıştı. Dhazra'yı da oda tuttukları handa kalması için ikna etmişti.

"Nerede kaldın?" diye kızdı Dhazra pencerenin önünden.

"Anca hallettim Dhazra" diyerek odanın kapısını kapattı Dena. Gelirken bir terzide durup Dhazra'nın geçen seferki ölçülerini de verip en acilinden birkaç parça kıyafet dikilmesini istemişti. Alması gereken de birkaç eksik vardı ama kararan havayla ve ağrıyan koluyla onlarla uğraşmayı hiç düşünmemişti. Ayrıca her şeyi taşıması için Dhazra'nın da onunla olması gerekliydi.

Dhazra onun yorgunluğunu yüzünden anlamış olmalıydı ki üstüne gelmedi. Dena üzerini değiştirmeden önce karınlarını doyurmaları gerektiğini hatırlayarak Dhazra'ya döndü.

"Hadi gidip aşağıda bir şeyler yiyelim" dedi sessizce. "Odaya istesek gelene kadar çok zaman geçer."

"Hıh."

Dhazra surat asarak onun peşine takıldı. Dena onun ormanda olmayı handa kalmaya tercih ettiğini biliyordu. Dena'ya bunu söylemese de davranışlarıyla her şeyi belli ediyordu.

Hanın salonu şimdiden dolmuştu. Oturacak sakin bir yer bulamadıkları için tam salonun ortasında kalan boş bir masaya geçtiler. Dena yemeklerinin çabuk gelmesi için ellerinde ne varsa onu getirmelerini istedikten sonra huysuzca etrafına bakan Dhazra'ya döndü.

"Yemek yiyip çıkacağız Dhazra" dedi Dena kaşlarını çatarak. "Sakın olay çıkarma."

Dhazra dediklerine sadece dik dik bakmakla karşılık verdiğinde Dena onun üstüne gitmedi. Yemekleri istediği gibi kısa sürede gelmişti. Dhazra'yı tatmin edecek kadar büyük iri et parçalarıyla dolu iki yahni tabağı, salata ve şerbetli bir tatlı tabağıyla donatılan küçük masaya bakarken ağzının sulandığını hissetti. Kaşığı sol eline alırken Dhazra'nın donuk bakışlarla ona baktığını fark etti.

"Endişelenme" dedi kaşığını çorba gibi görünen yahniye daldırarak. "Sol elimi de çok iyi kullanırım."

"Senin için endişelenen kim?!" diye kızdı Dhazra, kendi yahnisine saldırarak. Dena ona içinden güldü ve yavaşça yemeğini yemeye odaklandı. Karnı doymaya başladığında kulakları da hanın gürültüsüne açılmıştı.

"Lordun hazırlıklara başladığını duydum.." dedi arkalarındaki masada oturan kalın sesli biri.

"Haftaya geleceklermiş.." diye konuştu başka biri. "..benim kız prensleri göreceğim diye evde konuşup duruyor."

"Sorma ya benim kız da öyle.." dedi başka biri lafa karışarak. Prensler kelimesi dikkatini çektiğinden Dena iyice onlara odaklandı.

"Görsünler bakalım" dedi ilk konuşan adam. "Aslında ben de o çocukları merak ediyorum. Birbirlerinin aynısı olduğunu söylüyorlar. Ayırt etmek çok zormuş.."

DHAZRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin