31. Bölüm - yönetim

13.9K 1K 53
                                    

Günlerden bir gün, yine ve yine Seda'ya sövmemek için döner merdivenlere döşenmiş olan yumuşak halılara, spot ışıkların sarı olmasına asansörün asla gelmemesine kırk iki kere küfrettikten sonra sonunda alt kata inmiştim.

Seda Hanım, kendi krallığında.. pardon masasında oturuyordu. 

Masanın her tarafına sanki çok yoğun çalışıyormuş gibi göstermek için yapıştırdığı rengarenk post itlerin dört yıllık olduğuna kalıbımı bile basardım.

"Seda Hanım?" diye seslenerek masaya yaklaşırken yakın gözlüklerini saçlarına çıkarıp kafasını bana doğru kaldırmıştı.

Kalıbımı basarım yakın gözlüğü olarak kullandığı şey numarasız gözlüktür.

Yeter ki çok çalışıyorum, yoruluyorum imajı çizebilsin.

"Nil.." diye karşılık verdikten sonra masanın önündeki sandalyeyi oturmam için işaret etti.

Ya canım ben sana iki dakikadan sonra katlanmaya çalışsam midem katlanmıyor, otur falan deme bana şimdi. Allah'ım ne olur kısa bir şey için çağırmış olsun..

"Otur lütfen.." diye devam ettiğinde derin bir nefes aldım.

Dua daha gitmesini istediğim yere ulaşamadan ret yedi resmen be kardeşim. Sandalyeye oturduktan sonra bacak bacak üstüne atıp yönümü Seda'ya çevirdim.

"Buyurun Seda Hanım?" derken yüzümde yalancı bir gülümseme vardı.

"Nil, seni çok severim bilirsin.." diye söze başladığında kafamı hafifçe eğip yüzüne baktım.

Konuşmaya seni çok severim diye girmek mi?

Ablacığım, benimle dalga mı geçiyorsun?

"Beni mi?" diye sorduğumda duymaza gelmişti.

"Evet ancak yönetim katına çıktıktan sonra yazdığın tüm raporları tekrar tekrar inceledim ve aslında çok büyük tutarsızlıklar olduğuna şahit oldum." dediğinde dikkatle dinlemeye başladım. "Babanın iş yaptığı tüm şirketlere kredi çıkartıp, beraber çalışmak istediğimiz holdinglere kredi çıkarmamışsın." dediğinde yüzüne hayretle baktım.

Kardeşim o olay tam tersidir, deli misin sen?

Babama ekmek yedirir miyim ben?

"Ne demeye çalışıyorsunuz?" dediğimde gözlüğünü çıkarıp masaya koydu. Tanımasam sanki benim için çok üzüldüğünü düşündürtecek bir ifade vardı yüzünde. "Gerekli bilgilendirmeyi maalesef Burak Bey'e yaptım. Sanırım bugün çıkışını vereceğiz. Yüklü bir tazminat için durumu hukuk birimine de iletmesini söyledim." dediğinde kafamı salladım.

"Bilgilendirmeniz için teşekkür ederim Seda Hanım. Kolay gelsin." dedikten sonra aniden ayağa kalkıp, neredeyse koşarak yönetim katına çıktım.

Burak.. Buna inandıysan seni geberteceğim..

Koşarak bilgisayarıma geçip şirket mailinden değil, kişisel hesabımdan kendime attığım mailleri açıp hızla göz gezdirmeye gerek duymadan yazıcıya yolladıktan sonra şirketin sisteminden kredilerini onayladığım şirketleri yazıcıdan çıkardım.

Yazıcıya koşarak gittiğimi gören stajyerlerden biri ne olduğunu sorsa da duymaza gelip tekrar masaya geçtim.

Tüm şirketleri karşılaştırırken, aslında gerçekten benim kredi çıkartmadığım ama kredi çıkmış olan şirketlerin varlığını görünce kaşlarım hayretle havaya kalktı.

Şirket mailini açıp kontrol ettiğimde, adı geçen şirketlerin neredeyse hepsine gecenin kör yarıları onay çıktığını fark ettim.

Kardeşim, öldürseniz o saatte çalışmam ben.

Sabit hattı elime alıp it birimini tuşladıktan sonra ayağımı yere vurarak beklemeye başladım.

"Alo, IT?" diye konuşan çocuğun adını hatırlayamasam da konuşmaya başladım.

"Merhaba, ben Nil. Yönetim katına it biriminden birisini yollayabilir misiniz? Acil." dedikten sonra cevabını beklemeden kapattım.

Kaç dakika geçmişti bilmiyorum ama IT biriminden genç bir çocuk geldiğinde, maillerin ip adresinin bulunup bulunamayacağını hayat memat meselesi olduğunu söylediğimde kısaca bana baktı.

O sırada yönetim katında herkes ayaklanmış, çıkmak için hazırlanıyordu. 

Laptobuma doğru eğilip, genelde atılan maillerin ip adresini ve benim onaylamadığım ancak onaylı gözüken şirketlerin onay maillerini tek tek ip adreslerini bulduktan sonra hepsini yazıcıya yollamıştı.

"Sen IT departmanında ne olarak çalışıyorsun?" diye sorduğumda bana dönüp gülümseyen çocuğa baktım.

Taş çatlasın 18 yaşındaydı.

"Stajyerim ben." dediğinde kocaman gülümsedim.

"Şuraya ismini yaz." derken masadan bir bloknot uzattıktan sonra tekrar yazıcıya koşup çıkardığı ip adreslerine baktım. Masaya geri döndüğümde çocuk ayakta bekliyordu.

"Bir soru daha sorabilir miyim?" dediğimde işaret parmağı ile ekranı gösterdi.

"Farklı çıkan IP adresinin şirkette çalışan birisinin ev adresi ile uyuştuğunu da buldum. Sanırım onu soracaktınız." dediğinde yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.

"Sen yemin ederim harcanıyorsun." dedikten sonra yanağından bir makas aldığımda utangaç bir şekilde bana gülümsedi.

O sırada telefonum titrediğinde bakışlarımı telefonuma indirdim.

Zeytinyağı Burak: herkes çıktı, artık odama gelebilir misin?

Finans Nil: geliyorum.


Vadeli Mevduat | yarı texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin