yar saçların lüle lüle seda sana güle güle

14.4K 1.2K 206
                                    

Odadan içeri ellerim kollarım dolu bir şekilde girdiğimde, Burak önce bana bakmış ardından hızlı adımlarla kalkıp yardım etmek için yanıma gelmişti. 

Sehpaya bıraktığım laptop ve kağıtlara kaşlarını çatarak baktığında büyük ihtimalle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Yarım saatte ne güzel kendimi koruyacak duruma getirmiştim ama.. Aferin kız Nil.

"Bu kağıtlar neyin nesi böyle? Yemek yemeyecek miyiz?" diye soran Burak'a kısaca bir bakış atıp koltuğa sırtımı yasladım. Benimle aynı anda kendisi de oturmuştu ama bakışlarını hala getirdiğim şeylerden çekmemişti.

"Benimle ne konuşmak istiyorsun önce onu konuş, sonra yemeği yeriz." diye konuştuğumda sesim düşündüğümden daha da soğuk çıkmıştı.

"Tamam konuşalım." diyen Burak oturduğu yerden kalkıp kendi masasındaki laptopunu almaya gitti.

Bakma Nil, bakma arkasından..

Canım o beyaz gömlek sırtında çok güzel duruyor.. Bunu sesli söylemeyi çok isterdim ama şu an benimle konuşacağın konuya göre değişecek bu durum. Geri gelip yanıma oturduktan hemen sonra laptopu sehpaya bırakıp bana kısa bir bakış attı. 

Bakışları yüzümde dolaştıktan sonra bir süre kilitlenmiş gibi baktı.

Bana öyle bakma Burak, anlayacaklar..

"Bugün Seda bir mail attı." dediğinde gülümsedim. Maili açtıktan sonra, ekranı benim de görebileceğim şekilde döndürdü.

"Ne diyormuş?" dediğimde yüzümdeki gülümsemeye baktı.

"Senin kredi verdiğin tüm şirketlerin babanla çalışan şirketler olduğundan bahsetmiş, birçok raporunu bana yollamış. Sabah onları inceledim." dedikten sonra bana kısa bir bakış attı. "Seda'nın seninle derdi ne?" dedikten sonra bakışlarını tamamen laptopundan bana çevirdi.

"Nasıl yani?" diye sorduğumda kalbimin heyecanla çarpmasına gülümsemek istedim.

"Seda, neden seninle bu kadar uğraşıyor? Geçmişte olan tüm maillerinizi inceledim. Kadın sana eziyet çektiriyormuş resmen, neden gelip bunu öncesinde şikayet etmedin? Bu resmen mobbing." dediğinde gülümsedim. 

Laptopun ekranını açıp, kendi kendime yolladığım mailleri açıp ekranı Burak'a çevirdim.

"Bugüne kadar onay çıkardığım tüm şirketler bunlar, kendime her seferinde mail atıyorum. İlerde problem çıkarsa bulmak için.." dedikten sonra sistemden çıkardığım kağıtları uzattım. "Bunlar da şirket sisteminde gözüken, benim onay verdiklerim." dediğimde üzerini fosforlu kalemle çizdiğim şirketlere baktı. 

"Bunlar neden çizili?" dediğinde bana bakmaya devam ediyordu.

"Çünkü onlara ben onay çıkarmadım. Onaylar hep gece çıkmış." dedikten sonra elimdeki diğer kağıtları uzattım. "Tahmin et gece onay çıkan bilgisayarın ip adresi ile kimin ev adresi uyuşuyor?" dediğimde kağıtlara bakmaya gerek bile duymadı.

"Seda'nın." dediğinde kafamı salladım. 

"Sabah benimle konuşmak istediğin konu bu muydu?" dediğimde gözleri kısa bir anlığına kısıldı.

"Senden şüphe duyduğumu düşünmedin umarım." dediğinde sesi sert çıkmıştı.

Kardeşim bir saniye bana gider yapabilecek bir konumda değilsin sen şu an.

"Hayır gayet düşündüm, kendimi temize çıkarmak için uğraşıyorum son yarım saattir." dediğimde sinirle güldü.

Maşallah, subhanallah sinirle gülmek bile yakışıyor adama.

"Nil." dedikten sonra elindeki kağıtları sehpaya fırlatıp koltukta tek bacağını yukarı çekip yönünü tamamen bana döndü. "Seda sana niye böyle davranıyor söyleyeyim mi?" dediğinde yüzüne baktım. 

Pardon, odağım tamamen boynuna kaymıştı da..

"Niye?" dediğimde kafasını sağa yatırıp bana gülümseyerek baktı. 

Elini yanağıma koyup baş parmağını elmacık kemiğimin üzerinde gezdirirken gözlerim kapanmamak için çok zor duruyordu.

AY NOLUYO, NOLUYO?

"Farkında değilsin belki ama.." dedikten sonra elini boynuma indirdi. "O kadar güzelsin ve işinde o kadar başarılısın ki, yönetici koltuğunun sallanacağını çok önceden beri hissediyordu. Şimdi koltuğu gitmedi ama ondan daha yüksek bir konumdasın." dediğinde yüzüne bakakaldım.

"Saçmalama istersen." dediğimde kafasını iki yana salladı.

"Bir de şirkette şu an dedikodumuz dönüyor." dediğinde gözlerimin içine baktı. "Dergi çekiminden sonra." dedikten sonra bana yaklaşmak için koltukta hareket etti.

"Ne demek dedikodumuz dönüyor?" dediğimde sesim fısıltı gibi çıkmıştı.

Çok yakındık.

Çok, çok yakındık.

"Dergi çekiminde tüm pozlarımız bir çift olduğumuzu haykırıyordu." diye fısıldayarak konuştuğunda dudakları o kadar yakınımdaydı ki, tek dikkat ettiğim şey dudakları olmuştu. "İnsanların boş konuşmasını sevmem." dedikten sonra sol elini belime attı. "Dedikoduları gerçeğe çevirmeye ne dersin?" derken sesini iyice kısmıştı.

Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter büyüleri bile senin kısık sesin yanında halt etmiş be adam!

"Bir şey demeyecek misin?" diye fısıldadığında yapabildiğim tek şey gözlerimi kapatmak olmuştu.

Koşulsuz bir teslimiyetti artık benimki.

"O zaman gerçeğe çeviriyorum.." dedikten sonra burunlarımızın birbirine değdiğini hissettim. Dudaklarımın üzerine değen sıcacık dudakları ile kalbim gerçekten yerinden çıkacaktı. Ellerimi kollarımı hareket ettiremiyor, sadece dudağımın üstüne konan dudakları hissetmeye çalışıyordum.

Yavaşça alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında yapabildiğim tek şey derin bir nefes almaya çalışmaktı.

Maaşım kadar olan parfümü burnuma dolduğunda, aklıma gelen mesajları ile gülümsemeye başlamıştım. Dudaklarımın üzerindeki dudakların da aynı anda kıvrıldığını hissetmeye başlamıştım. 

Birbirimizi öpüyor olsak bile, yüzümüzde git gide büyüyen bir gülümseme vardı.

Dudaklarından yavaşça çekildiğimde, göz kapaklarımı yavaşça açarken bana gülümseyerek bakan bir Burak ile karşılaşmak kalbimi iyice hızlandırmıştı.

Bakışları tekrar dudaklarıma kaydığında, dudağıma hızlı bir öpücük kondurduktan sonra geldiği hızla geri çekilmişti.

"Haydi şimdi Seda'nın çıkışını yaz. Altına imzamı çakayım." dedikten sonra kahkahamız odada yankılandı. 

Ben delirecektim.


Vadeli Mevduat | yarı texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin