"Burak.." diye mırıldanırken tuttuğum parmaklar sanki bana güç veriyormuş gibi daha çok sıkmıştım.
Merdivenlerden aşağı inerken, gördüğüm kalabalık hayır dememe yetecek kadar heyecan vericiydi.
"Efendim?" derken karşıya bakan yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
Merdivenleri iniyorduk, gazeteciler yarınlar yokmuşçasına şık şık şık deklanşöre basıyordu ve ben flaştan artık göremiyordum.
Burak bunu fark etmiş gibi elini elimden yavaşça çekip belimden tutarak beni ilerletmeye başlatmıştı..
Helal olsun ya cidden çok havalı giriş, gelin kör olduğu için damat belinden tutup götürüyor..
Nikah masasına ilerlediğimizde, babamın ateş çıkan gözleriyle bizi izlediğini görebiliyordum. Demek ki tam kör olmamışım..
Benim şahidim Semih'ti, Burak'ın şahidini tanımıyordum..
Allah bilir en yakın arkadaşı falandı, işte hayat arkadaşını tanımak desen bende, evlenecek kadın olmak desen bende..
Nikah memuru misafirlere hoş geldiklerine dair kendince komikli konuşmalar yaptıktan sonra bana döndüğünde istemsizce gerildim.
Memur bey, ben 2 sezon 90 bölüm Yahşi Cazibe izlemiş insanım, çok dikkatli bakmasanız olur mu, gerildim çünkü şu an..
Klasik evlilik prosedürlerini, başvurduğumuzu falan anlatırken kafamı salladım onay verircesine..
Canım ben sadece onay için imza attım, geri kalan hazırlıkların hiç birinden haberim bile yok ama sen bilirsin..
"Siz Mine kızı Nil Bektaş, iyi günde, kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta Burak Ulutürk'ü eşin olarak kabul ediyor musun?" dediğinde salonda çıt çıkmazken, ben bakışlarımı Burak'a çevirmiştim.
Ayakta duruyorken elimi bir saniye olsun bırakmamış, bana sevgi dolu gözlerle bakıyordu.
Attığım mesajların nereye gideceğini düşünmeden kendim gibi davranmış, hayatımda ilk kez kendim gibi davrandığım için bir başkası tarafından sevilmiştim.
"Evet.." diye Burak'a bakarak cevapladığım an, sanki bahçedeki tüm insanlar yıllardır bu anı bekliyormuş gibi delicesine bir heyecanla alkışlamaya başladı.
Ben hala bakışlarımı Burak'tan çekemezken, aynı soru Burak'a sorulmuş, bakışlarını benden çekmeden gür ve tok sesiyle evet demişti..
Şimdiye kadar duyduğum en güzel evetti, bunun aksini iddia eden Türkçe bilmiyordur..
Ne ara piste getirilmiştim, ne ara dans etmeye başlamıştık bilmiyorum ama sarhoş gibi hissediyordum.
"Ben bugün içtim mi?" diye mırıldandıktan hemen sonra pişman olmuştum.
İlk dansta ne konuşulmamalıdır tedx konuşmam ile yakında YouTube'da olacağım, hiç merak etmeyin.
Dudaklarında git gide büyüyen bir gülümseme ile, sanki çok güzel bir şey söylemişim gibi parıl parıl parlayan gözleri ile bana bakmaya başladı.
"Kendini sarhoş gibi mi hissediyorsun?" derken bir elimi belimden çekip, yüzümde saç olmamasına rağmen sanki saçlarımı arkaya itiyormuş gibi parmak uçlarını yüzümde gezdirmişti. Yüzünü hafifçe eğip, kulağıma yaklaştığında sanki sır veriyormuş gibi fısıldayarak konuşmaya başlamıştı. "Bende senden farksız değilim.." dediğinde sanırım gülüyordum.
İnşallah ağzım yüzüm kaymış gibi gülmüyorumdur.. Adam karşımda heykel gibi durdukça, bana bir haller oluyordu çünkü..
Asla evlenmem diye konuşup konuşup, üç gün içinde evlenmeye karar veren kimmiş? Aaa, benmişim.
Kafamı, tam omzuna yaslayıp gözlerimi kapatarak dans edecekken babamın sesiyle yerimde gerildim.
"Kızımla dans edebilir miyim?" diyerek yanımızda dikildiğinde, bakışlarımı sinirle babama çevirdim.
Burak hala elimi bırakmamış, ne diyeceğimi bekliyordu. Belimdeki eli sanki beni korumak ister gibi daha da sıkılaşmıştı.
Babamı delirtmek ister gibi, cevap vermeden bana dönen Burak, ne düşündüğümü anlamak ister gibi bana bakmaya başladığında gözlerimi yumarak onay vermiştim.
Babamın kollarına geçtiğimde, sanki yabancı birisine bırakılmış hissiyatı tüm yüreğimi sarmıştı.
Evlendiğim adamın kollarından, babamın kollarına geçmiştim halbuki..
"Ne yaparsanız yapın, ne kadar kaçarsanız kaçın.." dedikten sonra beni önce kendinden uzaklaştırıp, sonra tekrar kendisine çeken babam dans ederken şov yaptığını sanıyordu..
Baba çok af edersin ama senin müzik kulağın da rezalet..
"Burak, üzerine yıkmayayım diye uğraştığı tüm kirli dosyaları üzerine almaya çalışsa da, seni o deliğe tıkacağım.." dediğinde adımlarım yere çivilenmiş gibiydi.
"Anlamadım?" diye fısıldadığımda yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.
Midemi bulandıran bir gülümseme..
"Seni o hapse, ne yaparsanız yapın.." dedikten sonra alnıma bir öpücük bıraktı. "Yollayacağım." dediğinde müzik bitmiş, biz pistin ortasında kalakalmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vadeli Mevduat | yarı texting
Literatura Feminina{TAMAMLANDI}+905436: Nil hanım, sanırım mail bulut sisteminde bir sıkıntımız var, mesai başladığından beri dört kez mail attım ancak size iletilmiyor, sabit telefonu da açmıyorsunuz. + 905436: Bugün kredi verdiğimiz şirketin yıllık bilançolu gelir t...