Nereye gideceğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Az önce yaşadığım saçma şeyler beynimin içinde dönüp duruyordu. Hızlıca okulumuzun kütüphanesine indim ve kulaklıklarımı takıp kitap okumaya başladım. Toprak yüzünden Matematik kursumdan da geri kalmıştım. Ama ona gereken dersi verdiğimi düşünüyorum. Elimdeki Romeo ve Juliet kitabını defalarca okumuş olmama rağmen, her zaman yanımda taşırım. Ne zaman kafam dalgın olsa, ne yapacağımı bilemesem açar bu kitabı okurdum. Çoğu zaman bana çok iyi gelirdi çünkü.
Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum fakat Ada'nın benim yanımda olduğunu gördüm. Bana bakıyordu, ve konuşmaya başladı; "Ne zaman ortalıktan kaybolsan seni hep kütüphanede bulurum, üstelik hep de bu kitap olur elinde. Ne buluyorsun ki bu kitapta?"
-"Hiiç bir şey bulduğum yok başım ağrıyordu dersten çıktım öyle okuyordum." Dedim ve hızla kitabımı çantama kaldırdım.
"Hadi eve gidelim o zaman. Okulda taadilat olacakmış bugün ve yarın okul yok mecburen. Sıraları falan yenileyeceklermiş."dedi Ada.
Telefonumu çıkardım ve hemen Seçil'i aradım. Umut ile beraber Kantinde olduklarını söyledi ve ada ile onun yanına gittik. Umut yine her zamanki gibi oldukca sert bir yüz ifadesiyle oturuyordu. Ama ne zaman Seçil'e baksa yüz ifadesi bambaska olurdu. Bunu herkes farkediyor ama Seçil ısrarla farketmemek için çabalıyordu. Seçil'in telefonu çaldı ve dikkatimi o yöne topladım. Telefonu kapatır kapatmaz uzun sapsarı olan saçlarını hızla bir at kuyruğu yapıp konuşmaya başladı.
"Kızlar kalkalım mı annem benimle önemli bir şey konuşacakmış ne olduğunu anlamadım ama sesi biraz endişeli geliyordu."dedi. Sanki Seçil de biraz endişelenmişti. Tamam anlamında başımızı sallayıp üçümüz birden okuldan çıktık. Seçil annesine, biz de evlerimize gittik.3 saat sonra
Çalıyor... Çalıyor... Çalıyor...
Seçil' den hâlâ bir haber alamamıştım. Kaç kere aramama rağmen telefonlarımı da açmamıştı. Annemden izin alıp Ada ile beraber Seçillere doğru yola çıkmıştık. Yolda tekrar ardım ve bu sefer açtı. Telaşla konuşmaya başladım.
-"Seçil saat kaç oldu senden bir haber alamadık arıyorum açmıyorsun da. Elime geçersen pataklayacağım seni kızım!"
Telefonun diğer ucundan konuşmaya başladı. "Açelya çok güzel şeyler anlatacağım. Yani benim açımdan güzel gibi biraz da kızgınım ama neyse işte bak dinle."
Tam konuşmaya başlıyordu ki lafını kestim. "Yoldayız gelince anlatırsın."Zile basar basmaz kapı açıldı. Ama bu defa kapıyı açan Hülya teyze de, Seçil de değildi. Kapıyı açan kişiyi kenara ittirip hızla içeri girdim ve bağırmaya başladım.
"Ne oluyor Allah aşkına Seçil. Kapıdaki herifin burada ne işi var ?"
Verdiğim tepkiye herkes güldü. Ama ben hiç komik bulmuyordum. Seçil sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Herif değil o kuzum, Toprak. Kardeşim. Öz kardeşim. İnanabiliyor musun Açelya. Benim bir kardeşim varmış. Toprak. Benim kardeşim."
Bence Seçil tamamen saçmalıyordu. Böyle bir şeyin imkanı var mıydı? Şaşkınlığımı korurken Hülya teyze ye döndüm ve "Doğru mu Hülya teyze, nasıl yani?"
Hülya teyze hızlıca başını salladı ve konuşmaya başladı. "Doğru kızım doğru. Hatta babası da burada."
İçeriden çıkan takım elbiseli adama baktım. Arkamdan Ada'nın sesini duydum. "Aaa Halil amcaa" dedi ve koşarak adamın yanına gitti. Anlaşılan ben hariç herkesin bir şeylerden haberi vardı. Şaşkınlıkla Ada' ya döndün ve olan biteni anlatması için bir bakış attım. Beni anladığını gösterir bir şekilde başını salladı ve konuşmaya başladı.
"Halil amca ile 1 ay önce babamın ofisinde tanıştık. Babam gibi ben de avukat olmak istediğim için sürekli ofise gidiyordum ya. Halil amca da babam gibi Avukatlık yapıyormuş ve yıllardır İstanbul'da çalışmış. 1 aydır Ankara'da çalışıyor. Babamın eskiden de yakın bir dostuymuş. Hatta Hülya teyze ve Halil amcanın evli olduğu zamanlarda bile annemler birbirlerine sık sık gelip giderlermiş."dedi ve sustu.
Tanıştığıma memnun olduğumu söyleyen ufak bir tebessüm ettim ve Halil amcayla tanıştım. Hülya teyze kahve yapmak in mutfağa gitti. Halil amca da onun peşinden gidince salonda Seçil, Toprak, Ada ve ben kaldık. Hızla Seçil'in yanına gidip boynuna sarıldım ve kulağına fısıldadım: "Senin adına çok mutlu oldum kuzum, hep mutlu ol." Konuşmam biter bitmez arkamda bir el hissettim. Toprak konuşmaya başladı.
"İzin verirsen ben de sarılabilir miyim?" Dedi.
-"Tabii sarılabilirsin Toprak, o senin kardeşin."dedim ve Seçil ile sarılmayı bırakıp aramızdaki mesafeyi açtım. Toprak Seçil'e sarılmak yerine tekrar konuşmaya başladı.
"Seçil'e sarılmak istesem izin almam zaten. Ben sana sarılmak istiyorum Açelya." dedi ve sessiz sessiz yüzüme bakmaya başladı. Ne alaka şimdi neden bana sarılıyor ki? Seçil bana kaş göz yaptı ve bu defa Seçil konuşmaya başladı. "Hadi ama Açelya bugün çok mutluyum. Hadi sarılın da aranızdaki şu gerginlik bitsin, lütfen." Seçil bana o kadar masum ve mutlu bakıyordu ki onu kırmayı hiç istemezdim. Ama Toprak'a sarılmayı zerre kadar istemiyordum. Hızla Toprak'ın boynuna sarıldım ve hemen geri çekilecektim ki ellerini belimde hissettim. Beni bırakmamak için can atıyor gibiydi. Hafifçe omuzuna vurdum ve 'bıraksanaa' diye söylendim. Beni bırakmak yerine başını saçlarıma gömdü ve fısıldamaya başladı.
"Şeker."dedi. Duraksadı. Tekrar kokladı. Nefesini içine çekti ve bir süre daha bekledi. Yine konuşmaya başladı.
"Şeker kokuyorsun, artık en sevdiğim koku bu galiba." Dedi. İçten içe sırıttığını hissediyordum. Hızla omuzlarından ittirdim ve Adaya dönerek konuştum.
-"Kimsenin kardeşi senin gibi olmuyor Ada. Sen çok akıllı ve laftan anlayan bir kardeşsin, teşekkür ederim kardeşim." Dedim ve saçlarımı düzelterek kanepeye oturdum. İçten içe derin bir nefes aldım. Seçil bana bakarak gülüyordu. Hatta gülümsemesi giderek kahkahaya dönüşüyordu.
"Sen heyecanlandın mı ne?"dedi Seçil. Ters bir şekilde cevap verdim.
-"Ne alakası varmış, heyecanlanacak ne var"dedim.
"Yanakların Açelya, kızarmışlar. Heyecanlandın işte."dedi. Seçil beni gerçekten çok iyi tanıyordu.
Cevap veremedim, haklıydı. Başımı Toprak'ın oturduğu kanepeye çevirdim. Gülümsüyordu. Elime kanepenin yastığını alıp ona fırlattım.
-"Sırıtma Toprak, Seçil'in hatırına sabrediyorum sana. Sırıtma."dedim. Daha fazla sırıtmaya başladı. Ayağa kalktım ve hızla mutfağa gittim. Hülya teyze benim ne soracağını tahmin etmiş olacak ki konuşmama izin vermeden kahveleri tepsiye koydu ve, " Gel Açelya, içeride her şeyi anlatacağım."dedi. Onların peşinden salona geçtim. Kahvelerimizi alınca Hülya teyze anlatmaya başladı.
"Bundan 19 yıl önce, Halil amcanızla çok mutluyuz. Çünkü hamile olduğumu öğrendim. Toprak'a, ilk çocuğuma hamileydim."dedi. Duraksadı ve bir yudum kahvesinden aldı. Göz ucuyla Toprak'a bakıyordum. Kendi hikayesini öyle tatlı bir heyecanla dinliyordu ki, bazen ona kızdığım için kendimden nefret ediyordum. O kadar masum ve sakindi ki. Hülya teyze tekrar konuşmaya başlayınca dikkatimi ona verdim. " Artık Toprak'ın doğmasına 2 veya 3 ay kaldı, sürekli yağmur yağıyor. Yağmur damlaları yere düştükçe toprak kokuyor. Halil amcanızla balkondayız, canım çilek çekti diye Kış günü çilek bulup geldi, oturduk çiçeklerimi yerken yağmurun yağışını izliyorum. 'Toprak' dedim bir anda. Toprak olsun onun adı. 29 Aralık günü geldi. Kar yağıyor dışarda. Benim kucağımda küçücük bir çocuk, Toprak. Minicikti, yıllar geçti aradan. Kocaman delikanlı oldu şimdi." Tekrar kahvesinden bir yudum aldı ve derin bir nefes aldı. Neredeyse ağlamak üzereydi, duygulandı galiba. Yutkunduktan sonra konuşmaya başladı. " Aradan 2 sene geçti, Toprak 2 yaşında artık. Bir gün bi kadın geldi kapıya. Halil nerde, ben onu arıyorum dedi. Halil avukat olduğu için heralde onun müvekkillerinden birisidir diye düşündüm. Halil'i bulamayınca geri gitti." Halil amca Hülya teyzenin lafını kesti, kendisi konuşmaya başladı.
"Hülya buraları anlatmasan mı?" Hülya teyze onu dinlemedi ve konuşmaya devam etti.
"Meğersem beni aldatıyormuş. Akşam eve geldiğinde bir valiz hazırladım, kapı dışarı ettim. Halil inatlaştı oğlumu almadan gitmem diye. O kadar sinirliydim ki bi çanta da toprak için yaptım. Sinirle bağırmaya başladım, 'Al oğlunu da git burdan, istemiyorum seni.' Dedim. Toprak'tan ayrılmak o kadar zordu ki benim için. Geceleri Toprak yanımda olmadığı halde onun ağlamalarını duyuyordum. Onu çok özlüyordum ama stres yapmak artık benim için yasaktı. Çünkü 1 aylık bir yavrucak varmış karnımda. Defalarca aldırmak istedim. Halil'den bana hiç bir şey kalsın istemiyordum. Ama yapamadım. Zorlukla bir şekilde doğurdum ve tek başına büyüttüm Seçil'i. Birbirimize arkadaş olduk. Babasının Seçil den hiç haberi olmadı. Haberi olsun istemedim. 2 ay önce aradım. Yıllar sonra konuştuk. O zaman söyledim. Halil de hemen Ankara'ya gelmiş. Bir kızı olduğunu öğrenince çok sevindi. Sizlere güzel bi haberimiz var ki, biz Halil ile tekrar bir aile olmaya karar verdik. Yıllar sonra saçma olabilir belki ama ben Halil'e çok aşıktım. Hâlâ aşığım ama ihaneti kaldıramadım işte." Hülya teyze yavaşça gözündeki yaşları sildi. Yanına gittim ve sessizce sarıldım. "Sen çok güçlü bir kadınsın Hülya teyze." Seçil ayağa kalktı ve babasına sıkı sıkı sarıldı. Toprak da annesine sarılmak için annesinin yanına gelince ben kenara çekildim. Ada yemyeşil gözleriyle Hülya teyzeye bakmaya başladı. Bir anda hevesle konuşmaya başladı. "Hülya teyze bilirsin böyle dekorasyon, işlerinde falan hepimiz bir araya gelince süper şeyler yaparız. Düğün hazırlıkları ne zaman ?" Hülya teyze mutluluktan kahkaha attı. Telefonu eline aldı ve "Beyza ile Tarık'ı da arayalım da onlar da gelsin, bi çay içelim hep beraber." dedi. Annem ve babam da gelecekti ve cok güzel bir akşam geçirecektik. Şimdi hep birlikte aile olmuşlardı işte. Hepsi adına çok mutluydum........................
Hatalarım varsa, özür dilerim. Bölüm hakkında düşüncelerinizi yorumlarda bekliyorum. Keyifli okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA
Teen Fiction17 yaşında hayatının en güzel yıllarını yaşayacağını zanneden Açelya, hem güzel hem de kötü zamanlar geçirir. Bir anda hayatına giren Toprak onun hayatının aşkı olur. İyi kötü tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar...