Annemler geldiği zaman salonda otururlarken Ada, Seçil ve ben mutfağa girdik ve çay suyu koyduk.Bir yandan da sürekli konuşup, şakalar yapıyoruz birbirimize.Çay suyunu koyduktan sonra Seçil suffle yapma fikrini öne sürdü. Üçümüz beraber yapmaya koyulduk. Kimimiz yumurta çırpıyor, kimimiz unu hazırlıyorduk. Toprak yanımıza geldi. Hiçbir şey söylemeyip, benimle uğraşmadan direkt bir bardak su içip gitti. Garip hissetmiştim, çünkü benimle uğraşmasına ya alışmıştım ya da hoşuma gidiyordu. Annemler içeride sohbet ediyordu. Çaylar ve suffle ler hazır olunca tepsiyle beraber içeriye götürdük. İçerideki muhabbet baya koyuymuş anlaşılan, çünkü elinize sağlık bile demediler. Salona girdiğim sırada kapının hemen yanındaki koltukta sadece Toprak oturuyordu. Ben de umursamadan yanına oturdum. Ailelerin sohbeti ne zaman küçüklük anılarımıza gelmişti anlamıyorum. Babam sürekli bana da anlattığı şeyi, yani Ada ile beraber sürekli mutfağa girip su ve yemek kaplarıyla oynadığımızı anlatıp duruyordu. Bir yandan da hoşuma gidiyordu bize dair detayları hatırlaması. Toprak elindeki suffle yi yerken hafifçe bana doğru eğildi ve kısık ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Senin elinin değdiği belli, çok güzel olmuş."dedi. Hafif tebessüm ettim,
-"Yalakalık yapıyorsun şuan, yapma."dedim ve elimdeki suffle tabağını yemeye koyuldum. Çayından bir yudum aldıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.
"Çay da çok güzel olmuş, suyunu kalbinin sıcaklığı ile mı kaynattın ?"dedi ve sırıtmaya başladı.
-"Hoşuna gidiyor beni sinir etmek değil mi Toprak?" Cevap vermedi. Dikkatli bir şekilde yüzümü inceliyordu. Ne oldu der gibi baktım.
"Dudağının kenarı çikolata olmuş."dedi. Tam eliyle çikolata bulaşığını düzeltecekti ki babam Toprak'a seslendi. Hızla önüne döndü,
"Efendim Tarık amca ?" dedi babama bakarak.
-"Toprak ile biz zaten 1 senedir tanışıyoruz herhalde ya, En son Halil ile görüşmek için İstanbul'a gittiğimde tanışmıştık." diyerek tanıstıklarını belli eden bir konusma yaptı babam. Hemen Ada ve ben konuşmaya girdik, aynı anda; "Baba!" Dedik. Niye boyke bir şey dedik ve neden aynı anda oldu bilmiyorum ama toorak ile 1 senedir tanısmaları ve Toprak ile Seçil'in kardes olduğunu bile bile bunu söylememesi bizi baya şaşırtmıştı. Bu sefer Hülya teyze konuya girdi ve evlenmeyi düşündüklerini açıkladı. Annemler hem şaşkın hem de mutluydu. Babaların çayı bittiği için tazelemek üzere aya kalktım ve mutfağa geldim. Elinde taylı tabağı ile Seçil ve Toprak da geldi. Seçil tabağını koyup gitti ama Toprak benim çayları doldumamı bekledi. Doldurduğum iki çay tabağından birisini eline alarak salona doğru ilerledi. Amacı yardim etmek mıydı hiçbir şey anlamamıştım. Bazen öyle bir susuyor ki neden bu kadar sessiz olduğunu asla anlayamıyorum.
İçeriye girince yine kapının hemen yanındaki koltukta Toprak'ın yanına oturdum ve bu sefer konuşmayı ben başlattım.
-" Neden öyle bir şey yaptın, bazen kafana göre bir şeyler yapıyorsun, sessiz kalıyorsun neden ?" dedim. Yüzünde hit ifade yoktu, sadece çayına attığı 2 küp şekerin çayında erimesini izliyordu. Bir süredaha sessiz kaldı. Ben de bir şey söylemedim.
" Sadece yardım etmek istedim. Sessiz kalmamın sebebi ise seni rahatsız etmek istemediğim içindi. Sürekli etrafında olmam ve seninle konuşmam seni rahatsız ediyor gibi." dedi. Çay kaşığını eline alıp eriyen küp şekerleri hızlı hızlı karıştırmaya başladı. Acaba çok mu tepki gösterdim ona, çok mu sert davrandım bilmiyorum. Fazla düşünmeden hemen cevap verdim.
-"Beni rahatsız etmiyorsun Toprak, sadece hayatıma yeni giren her insana karşı böyleyim ben. Özür dilerim." dedim. Ciddi anlamda kendimi suçlu hissetmeye başlamıştım. Çünkü onun kötü bir niyeti yoktu ve sadece arkadaş olmak istiyordu. Fazla hırçın davranmıştım, ve artık bu onun canını yakmaya başladı.
"Hayır hayır, özür dilemene gerek yok, ben sadece beni diğer erkekler gibi sanmandan korkuyorum, seni üzmek ve seni korkutmaktan korkuyorum." dedi ve salondan çıktı. Bu kadar kaba davranamama gerek yoktu, benim hatamdı. Bundan sonra ona daha sakin ve nazik davranmaya çalışacağım. Hem zaten Seçil'in kardeşi. Eskisinden daha yakın olabiliriz hatta daha sık görüşürüz. Aynı okuldayız hem. Seçil gibi onunlada yakın arkadaş olabiliriz. Hızla ayağa kalktım ve hangi odada olduğuna bakmak için tek tek odalar baktım, hiçbir yerde yoktu. En son balkona baktım, buradaydı. Yanındaki boş yere oturdum. Hiçbirşey söylemedim. Sadece onun gibi yıldızları izledim. Sessizliği ilk bozan o oldu. Konuşmaya başladı.
"Ben küçükken, yaklaşık 7 veya 8 yaşlarındayım işte. Babamla kaldığımız apartmandan yıldızlar tamamen görünüyor böyle. Her akşam sütümü içerken gelir yıldızları izlerdim. Her yıldız kaydığında sürekli tuttuğum bir dileğim vardı, Lütfen babam yalan söylüyor olsun, annem yaşıyor olsun ve bir gün beraber olalım diye dilek tutardım. İstisnasiz her gün balkona çıkardım, kayan yıldızları kaçırmayım da dileklerim kabul olsun diye. Ama yıldız kaydığında senin gibi bir kızla tanışmayı dilememiştim Açelya, sen benim için bir mucizesin." dedi. Kafasını bana çevirdi ve uzun uzun bakmaya başladı. Üşüdüğümü hissettim. Hava soğuk değildi ama ben üşüyordum. Bakışları ısıtıyordu sanki. Buzulların arasında bir ateşe atılmış gibi hissediyordum. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Daha fazla susmamak adına konuşmaya başladım.
-"Bence her insana göre mucizenin tanımı farklıdır, sana göre mucize ne ki?" dedim. Heyecanla konuşmasını bekliyordum. Ela gözlerinden gecenin yansıması çok güzel görünüyordu. Saçları gecenin içinde kayboluyordu. Uzun süre durdu ve iç çekti, konuşmaya başladı.
"Bence mucizenin tanımı sensin, daha ayrıntılı bir tanım isteme çünkü kendi içimde bile bunu tanımalayamıyorum. "dedi ve ellerini saçlarının arasına aldı ve saçlarını düzeltti. Kahkaha atarak konuşmaya başladım.
-" Seni çözmek hiç de zor değil Toprak, mesela heyecanlandığında veya ne diyeceğini bilemediğin zamanlarda başını önüne eğip saçlarınla oynuyorsun." dedim. Bana bakarak gülümsedi. İlk defa içtenlikle gülümsedi. Konuşmasına fırsat vermeden tekrar konuya girdim.
-" İçeride biraz moralin bozuk gibiydi, benim yüzümden mi? "
"Evet."dedi. Sadece evet dedi.
-"Bak Toprak, seninle yeni tanıştığım için biraz hırçın davranıyorum, aslında ben erkeklere karşı hep böyleyim ama gerçekten özür dilerim ne diyeceğimi bilemiyorum. Yakın zamanda aramızı düzelteceğiz söz veriyorum." dedim. Baya hızlı konuştum galiba.
"Söz mü veriyorsun ?" dedi. Gözlerine baktım. "Evet." dedim. Bir anda hızlıca ellerimi tuttu. Ne yapmaya çalıştığını almadan sessizce fısıladadı.
"Yıldız kayıyor Açelya, dilek tut." Ellerimi hemen ellerinden cektim ve gözlerimi kapattım. Ne şekilde olacağı hiç önemli değildi ama, ben mutlu olmayı dilemiştim. Gözlerimi açar acmaz Toprak'a döndüm ve ne dilediğini sordum.
"Dileğimi söylersem gerçek olmaz, ve ben gerçek olmamasından çok korkuyorum Açelya." dedi. Israr etmedim. Çünkü haklıydı. Uzun süre sessizce karanlıkta oturduk. Oturduğumuz koltukta biraz daha yanıma kayarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Saçlarımı düzeltti, kulağıma eğildi ve sessizce "Benim olmanı diledim Açelya, beni sevmeni diledim. Gözlerini kapat ve söylediklerimi unut ki, dileklerim gerçek olsun..." dedi..................
Sizce ben kendi yazdığım kitap karakterine aşık olmuş muyumdur ? Mdorkofrlpdçrğşe
Keyifli okumalar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA
Teen Fiction17 yaşında hayatının en güzel yıllarını yaşayacağını zanneden Açelya, hem güzel hem de kötü zamanlar geçirir. Bir anda hayatına giren Toprak onun hayatının aşkı olur. İyi kötü tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar...