Kapının zil sesiyle gözlerimi açtım. Dün gece sabaha kadar kitap okuduğum için ölü gibi uyumuşum. Zorlukla gözümü açarak anneme bağırdım.
-"Annee gelen kimmiş?"dedim.
"Toprak gelmiş kızım, seni soruyor." dedi. Telaşla ayağa kalktım ve saçlarını düzelttim. Toprak la buluşacaktım ama sabahın bu saatinde değil ki! Telefonumdan saate baktım. 14.28 olmuş. Çüüşş dedim içimden. Hemen elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Üzerimde pijamalarım olduğunu unutmuştum ve aceleyle kapıdaki misafirimin yanına gittim. Toprak'ın Üzerinde bebek mavisi, tatlı bir tişört vardı. Kumral rengi saçlarına cok yakışmıştı bu renk. Allah aşkına neler düşünüyorum ben... Hemen düşüncelerimi bir kenara bırakıp elindeki çiçeklere dikkatimi verdim . Hoşgeldin bile demedim çünkü çiçekler çok güzeldi. Çiçeklere baktığımı farketmiş olacak ki hızla konuşmaya başladı.
"Açelyalar. Sana Açelya aldım, senin kadar güzel değiller ama seveceğini düşündüm." diyerek kısa bir açıklama yaptı
-"T-teşekkür ederim. Ayakta kalma içeriye geç ben hemen üzerime bir şeyler giyip geliyorum." dedim ve elindeki çiçekleri alıp ona salonu işaret ettim.
Hızlıca odama çıkıp dolabımdan papatyalı kırmızı gömleğimi, altına da siyah kotumu giydim. Aceleyle saçlarımı at kuyruğu yaptım ve kırmızı dudak nemlendiricimden sürdüm. Tam odamdan çıkacaktım ki, şeker kokan parfümümden de sıktım. İşte şimdi tamam oldu. Koşar adımlarla salona girdim ve Toprak'a tekrardan adam akıllı bir hoşgeldin dedim. Ada ile oturduğu için yalnız kalmamıştı.
-" Ben hazırım, istersen çıkabiliriz." dedim.
"Tabii siz nasıl isterseniz hanımefendi." dedi ve eliyle çıkış kapısını göstererk önceliği bana verdi. Dış kapıya geldiğimiz sırada çiçek saksılarımın yanındaki taş kaldırımda benim kırmızı bisikletim, ve yanında lacivet renkli bir bisiklet duruyordu. Bir bisikletlere bir de Toprak'a baktım. Konuşmaya başladı.
" Genelde bu havalarda bisiklete binmeyi seviyorsun, gideceğimiz yere bunlarla gideriz diye düşündüm." dedi. Hadi ama beni bu kadar da tanıyor olamazdı, kesin Ada söylemiştir. Hiçbir cevap vermeden yanından geçtim ve bisikletime bindim.
-"Çiçekler için teşekkür ederim, çok güzeller." dedim.
"Rica ederim ama senin kadar güzel değiller." dedi. Yine sırıtmaya başlamıştı.
-"Eğer sürekli böyle yapacaksan, ben şimdiden eve döneyim Toprak." dedim sitemli bir ses tonuyla.
"Tamam tamam bir şey demiyorum." " Şeker kokan parfümünden sıkmışsın, bu güne özel olarak algılıyorum. Teşekkür ederim." dedi. Hiçbirşey söylemedim, sadece kahkaha atmakla yetindim.
-"Bizim mahallenin hemen altındaki parka kadar yarışalım mı, kim daha güzel bisiklet sürüyormuş bakalım." dedim, meydan okur bir bakış attım. Biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı.
"Yarışırsak eğer kesin kazanırım zaten ama, seni yenmeye gönlüm el vermez." dedi, sırıtmaya başladı. Bisikletimin pedallarını çevirmeye başladım, aramızdaki mesafe biraz artınca bağırmaya başladım.
-"Parkta görüşürüz o zaman." dedim. Hâlâ kahkaha atıyordum. Toprak'ı yenme düşüncesi beni istemsizce mutlu ediyordu.
"Görüşürüz küçük hanım." dedi.10 dakika sonra
-"Ya Toprak ben senin önündeydim, üstelik senin beni geçtiğini hiç görmedim. Sen nasıl benden önce geldin ? Kesin hile yaptın sen ara sokaklardan falan geldin kesin dimi. Pislik." dedim. Bu yarışı o kadar kazanmak istiyordum ki kazanamamış olmak beni deli etmişti. Hiçbir şey söylemeden öylece karşımda benim kaybedişimi izliyordu. Çok sinirlendim. Hızla saçımdaki tokayı çıkartıp tekrar daha sert bir at kuyruğu yapmaya karar verdim. Bir anda elinden tokayı aldı.
"Sen şimdi sinirden saçını da toplayamazsın ahahaha." dedi.
-"Haha çok komik sanki. Çek şu elini, toplarım ben saçımı."dedim. Bir adım geri geldim saçlarımı toplamaya başladım. Daha doğrusu toplayamamaya. Bir türlü toplayamıyordum. Elimdeki lastik sürekli saçımın tellerine takılıp canımı acıtıyordu. En sonunda elimdeki tokayı yere fırlatıp çimlerin üzerine oturdum. Biraz sonra toprak yanıma geldi.
"Sinirlenince küçük çocuklar gibi oluyorsun, çok tatlısın."dedi. Bir yandan da elindeki toka ile saçlarımı topluyordu. İtiraz etmedim. Bazen onunla vakit geçirmek benim de hoşuma gidiyordu. Bunu inkar edemezdim.
-"Beni yaklaşık 1 yıldır tanıyor, 6 aydır uzaktan takip ediyormuşsun. Bir açıklaman var mı?" diye sordum. Sabırsızca cevap vermesini bekliyordum.
"Bilmiyorum Açelya. Seni takip etmek, seninle ilgilenmemek isterdim ama elimde değildi. Sürekli seni düşünüyordum. En son barda görünce de oradaki görevli ile anlaşıp numaranı aldım. İstesem Umut'dan da alırdım ama doğal yollarla bi tanışma olsun istemiştim ne bileyim." dedi. Daha fazla açıklama yapamayacak gibiydi.
-"Peki neden uzak duramıyorsun ki, istesen yapardın." dedim.
"Istemedim." dedi. Gözlerine baktım, sadece bana bakarken koyulaşıyordu rengi. O bana baktı ben ona baktım.
"Hadi." dedi. Ayağa kalktı, ellerini bana uzattı ve ayağa kalkama yardım etti. Basketbol sahasını işaret etti.
"Seninle basketbol oynamayı çok isterim." dedi.
Şaşırmış bir şekilde " Şaka yapıyorsun dimi?" dedim. Neden der gibi baktı gözlerime. Tekrar konuşmaya başladım.
-" Senin boyun 1.90 olabilir ama benim boyum 1.60 Toprak. Ben nasıl basket atayım. Oynayamam ben." dedim. Gülümsedi.
"Ben senin basket atmana yardım ederim, lütfen kırma beni." dedi. Tamam der gibi başımı salladım. Topu eline aldı. Pota ile aramızda baya bir mesafe vardı, ona rağmen uzaktan bile basket atabilmişti. Topu elinden aldım. Potanın dibine kadar geldim. Topu attım, ama basket atamadım. Birdaha elime aldım, yine atamadım. Hızla topu Toprak'a doğru fırlattım.
-"Al işte, dedim ben sana atamam diye. Gördün mü atamadım. Mutlu musun ?"
"Dur ya hemen sinirlenme, yardim edeceğim dedim ama yardim etmeme izin vermiyorsun ki..." dedi. Yanına gittim, elinde tuttuğu basket topunu aldım. Hızla potaya gittim. Tam topu atacaktım ki ellerini belimde hissettim. Beni havaya kaldırmıştı. Hemen topu fırlattım. Bu defa basket atabilmiştim. Basket atmama rağmen beni indirmiyordu. Yüzümü kendi yüzüne çevirdi ve beni hâlâ kucağında tutuyordu.
-"Bıraksanaa!" diye bağırdım ve bacaklarımı sallamaya başladım.
"Bırakmazsam ne yaparsın?" dedi
-"Döverim seni Toprak, indir beni aşağıya." Gözlerime baktı, gözlerine baktım. Sırıtmaya başladı. Ellerimle omuzuna vurmaya başladım. Aradan 2 saniye kadar kısa bir süre geçmişti. Ayaklarımı yerde hissettim. Tam arkamı dönüp basket topunu almaya gidiyordum ki elleriyle beni durdurdu. Dudaklarını dudaklarımda hissettim. İlk başta ne olduğunu anlamadım için tepki veremedim. Heyecandan saniyeleri sayıyordum galiba, tam 3 saniye sonra dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Öylece bakakaldım. Neden böyle yaptığını sorgularcasına gözlerine baktım.
-" Neden böyle bir şey yaptın Toprak, bir anda neden böyle bir şey yaptın?"
"Ben sadece, ilk öptüğüm kadın aşık olduğum kadın yani sen ol istedim. Özür dilerim Açelya bunu yapmamam lazı-" Cümlelerini kesen şey, benim duraklarım oldu. Onun boyuna uzanabilmek için ayak uçlarımda yükseldim ve bir anda dudaklarını öptüm. Hemen geri çekildim. Toprak' ın yüzüne bakamayacak kadar utanç içerisindeydim. Gözlerinin içine bile bakmadan arkamı döndüm ve bisikletime bindim, hızla oradan uzaklaştım...................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇELYA
Teen Fiction17 yaşında hayatının en güzel yıllarını yaşayacağını zanneden Açelya, hem güzel hem de kötü zamanlar geçirir. Bir anda hayatına giren Toprak onun hayatının aşkı olur. İyi kötü tüm zamanlarını birlikte geçirmeye başlarlar...