"Yürü hadi geç kalıyoruz." Bir adım atıp on saniye duraksayan Hoseok'u tekrar uyardığımda, Yoongi ile önden yürümeye devam ettik. Ayağı yüzünden hâlâ yürümekte zorlanıyordu bu yüzden onun koluna girmiştim.
"Sen sus, pis lanet." Ağlar gibi ses çıkararak arkamızdan gelmeye devam ettiğinde yol boyu yaptığım gibi gülmeye devam ettim. "Gülüyor utanmadan ya. Hadi biri saçlarımı görürse? Okulun sitelerine düşerim, üç ay beni konuşur bunlar. Her gün dedikodusunu yaptığım kişiler benimle dalga geçecek anlıyor musun?"
Kendi kendine yükseldiğinde gülmeye devam ediyordum. Yoongi gizlemeye çalışsa da onun da güldüğünü duyabiliyordum. "Abartma Hoseok. Alt tarafı etrafta pamuk şeker gibi gezeceksin. Ayrıca çıkart kafandan şu kışlık şapkayı. Daha çok dikkat çekiyorsun."
Hızla yolda önümüze geçerek gözlerini büyüttü. "Bu şapkayı çıkarırsam hayatım kayar. Evde bile böyle gezdim ben." Yüzünü buruşturarak tekrar ağlar gibi sesler çıkarttı. "Babam beni böyle görürse eve almaz."
Durduğumda Yoongi'de durmak zorunda kaldı. "İddiaya girmek isteyen sendin canım arkadaşım. Ayrıca herkesin içinde rezil olmak nasıl bir duyguymuş tatmış olursun. Lisakarma diyoruz buna?" Tek gözümü kırparak güldüğümde, kıkırdayan Yoongi'ye baktım. "Sen de gülme. Sakatlanan ayağınla beni rezil etmenin cezasını çekiyorsun maalesef."
Kafasını salladı. "Fark ettim ama çaktırmıyorum." Yürümeye devam ettiğimizde, Hoseok tekrar gerimizde kalmış garip sesler çıkarıyordu. Sadece iddianın sonucu olarak dün onlarda, ailesi evde yokken saçını pembeye boyamıştım. Beni vazgeçirmeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Ayrıca gerçekten bu renk ona yakışmıştı ama o herkese rezil olacağını düşünüp duruyordu. Tabi ki rezil olacaktı ama bu pembe renginin ona yakıştığını değiştirmezdi.
Okulun kapısının önüne yaklaştığımızda, kapının hemen önünde bizi bekleyen Jimin ve Taehyung'a gülümsedim. Geziden geldikten sonra evlere dağılmıştık. Gece boyu onunla mesajlaşmıştık fakat Hoseok'un saçını boyadığımızdan haberi yoktu. Sadece iddiaya girdiğimizi söylemiştim. Jimin'in ise hiçbirinden haberi yoktu.
Gözleri Yoongi'yle birbirine geçmiş kollarımıza kaysa da hızla yukarı çıkararak gözlerime kilitlendi. Yoongi'nin sorunsuz yürüyebildiğinden emin olduğumda, yavaşça onun kolundan çıkarak Taehyung'a doğru adımladım. Üzerindeki beyaz okul gömleği ve dar siyah pantolonuyla o kadar çekici duruyordu ki. Dudağını kıvırarak beni incelediğinde önünde durdum. Benim bir şey yapmamı beklemeden elini belime koyarak yanağıma küçük bir öpücük bıraktı.
Sıktığı parfüm kokusu burnuma dolarken, beklenmedik öpücüğünün bıraktığı his karnımdaki kelebekleri havalandırdı. "Günaydın." Geri çekilerek konuştuğunda saçlarımı geriye atarak ona baktım. "Günaydın. Geciktik biraz." Gülerek Hoseok'u gösterdim. O zaten bunu anlamış gibi güldü. "Yine neye söylenip duruyor? Bu havada şapka takmış üstelik." Birkaç saniye Hoseok'a baktığında anlamış gibi bana bakarak kaşlarını kaldırdı. "Şaka yapıyorsun?"
Omzumu silkerek dudaklarımı büzdüm. "İddiaya girmek isteyen oydu."
Diğerleri çoktan okula doğru yürümeye başlamıştı. Duyabildiğim kadarıyla Jimin Hoseok'a neden şapka taktığını soruyordu. Hoseok bir şey demeden birkaç adım onlardan uzaklaşmıştı ki. Bu halleri beni gerçekten güldürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lie to me
Fanfictionbilinmeyen numara: sevmediğini biliyorum ama eğer beni sevip sevmediğini sorarsam umarım bana yalan söylersin. (görüldü ✅✅) Kim Taehyung | Lalisa Manoban