YEDİNCİ BÖLÜM
"KRİZ TOHUMLARI."bölüm şarkıları:
dominic lewis - hawthorne abendsen.
imminence - erase.
❅
VII.IKalbimin yarısını bıraktım ardımda ve trene binip Prag'a gittik. Orada Ernst'in arkadaşı olan Miroslav karşıladı bizi, ardından geçici bir süre kalacağımız evimize götürdü. Burası duvarları özensiz, çirkin bir kâğıtla kaplanmış olmasına karşın eşyaları son derece yeni görünen, küçük, iki odalı şirin bir evdi. İçeri çekingen adımlarla girip salonu incelerken camlı dolapların içini süsleyen fotoğrafları görünce yüreğim burkuldu istemsizce, kim bilir neredeydi şimdi sahipleri.
Başındaki şapkayı çıkartıp saçlarını düzeltirken Miroslav "Masanın üstünde birkaç dilim ekmek, biraz haşlanmış patates ve su var. Lenka yemek hazırlayınca size de getireceğim," diyerek mutfağı işaret etti. Yalnızca çocukken annesinin öğrettiği kadarıyla bildiği Almancası yıllar içinde zayıfladığı için zaman zaman duraksayarak konuşuyordu. Birkaç saniyeyi tekrar kelimeleri düşünerek harcadıktan sonra hafifçe gülümseyerek "Lenka, benim eşim, aynı zamanda dünyadaki en güzel çorba tariflerinin de sahibidir," diye ekledi. Tebessüm çiçeklendi dudaklarımın tedirgin kıyılarından, bir de cılız teşekkürümün minnet dolu sesi.
Miroslav gittikten sonra tahmin ettiği kadar erken bir zaman diliminde geri dönemedi ve biz de Nikola ile birlikte dakikaların saatlere uzanan voltalarına eşlik ederek onu beklemeye devam ettik. Akşam olduğunda ekmeğin bir kısmını paylaşmaya karar verdik ancak öyle gergindik ki hiçbir şey yiyemedik ikimiz de. Kelimelere dokunmaya çekinir olduk zaman akıp gittikçe, zehirli aynalara dönüşmüş pencerelerden dışarı bakamamaya başladık ay bulutları zalimce sindirdiğinde. Kapımız hiç çalınmadı, karanlığın içinde cılız bir mumun gölgesine sığındık o gece.
Uykunun zihnimin tek bir köşesine dahi uğramadığı uzun saatlerin ardından kış güneşinin ilk ışıkları perdelere dokunurken Miroslav ve Lenka ellerinde birkaç torbayla geldiler. İçlerinde hem dün bahsedilen yiyecekler hem de ikimize uygun olabilecek kıyafetler olsa da getirdikleri hiçbir şey aklımdaki soruyu unutturacak kadar ilgimi çekmedi. Mutfaktan çıkıp küçük salondaki koltuğa oturduğunda Miroslav'a "Ernst'ten bir haber var mı?" diye sordum çekinerek.
"Maalesef sana iyi bir haber veremiyorum ancak yakında geleceğine eminim."
"Bizi istasyonda uğurlamaya geldiğinde bana son kez bakar gibiydi gözleri," derken bakışlarımı Nikola'ya çevirdim kısa bir an için, o da benden kaçmak ister gibi başını eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavantalar Öldüğünde
Science FictionÇocukluğundan beri hayatını kontrol eden mental sorunlarla aldığı her nefeste mücadele etmekte olan Eylül, bir gün zihninde duyduğu sesler ile kendisinden başka kimsenin göremediği kişilerin aslında basit bir sanrıdan ibaret olmadığını öğrenir. Kend...