~MARDİN~
Eve Ali'nin Merve ile döndüğünü gören Dilan yüzünde hem üzgün hem asibi bir tavırla odasına geçti. Aslında bilmez ki Ali'nin içinde bir art niyet olmadığını. Ama sabahki o konuşmadan sonra sözler boğazına düğüm olmuştu. Hani bir laf söylemek istersiniz boğazınızdan çıkamaz ya düğüm düğüm olur haykırmak istersiniz,tam da öyle işte.Elden ne gelirki, beklemekten başka?.
Miraç ve Sıraç konağa dönmüşlerdi.Tabi Sıraç'ın içindeki acı gözlerinde nefrete bürünmüştü.
Babası da avluda ki sedirde bekliyordu onları.
Kapıdan girdiklerinde babasının yanına gelen Sıraç lafa girmesiyle babasından tokadı yemesi bir oldu.-"Ulan hergele sen kendini ne sanıyorsun şerefsiz. Koca Mardin de kız mi kalmadi da gittin onların kızına takıldın it".
Bu sözlerinin karşında Sıraç göz yaşlarına hakim olamıyordu. Ve babasına;
-"Nasıl bu kadar vicdansız olursun baba. Görmüyormusun nasıl acı çektiğimi.
Bu laflarının üstüne iyice sinirlenen Miran ağa bir tokat daha attı. Zavallı Sıraç'ın gözlerinden dökülen yaşlar ağzından gelen kanlara bulaşmıştı. Kâmil'den kırbacı istedi. Tabi herkes şaştı kaldı, Kâmil cevap bile veremedi.
-"Kamilll.. Duymuyormusun beni kırbacı getir dedim sana". Diye bağırdı avlunun ortasında.
-"Agam yapma etme o senin oğlum yazıktır günahtır" dedi Kâmil.
Bunu dinler mi hiç vicdansız adam. Tam o sırada Miraç da konuşur;-"Baba Kamil haklı yapma"dedi Miraç.
-"Günahı sevabı sizden mi öğrenecem hem buna az bile, Kâmil sende dayak yemek istemiyorsan dediğimi yap çabuk hayde".
Her ne kadar Kamil'in ayakları geri geri gitsede getirmek zorunda kaldı. Sıraç iki büklüm olmuştu. Ne yapsın ki hem karşındaki babasıydı.
Kâmil kırbacı getirmişti, o sırada Miraç babasının yanına geldi.-" Baba yapma yapmış bir cahillik hem o da anladı hatasını degilmi abim" diye döndü Sıraç'a. Sıraç;
-"Ben hata yapmadım abi sadece sevdim".
Bu sözlere iyi ce öfkelenen Miran Ağa Miran'ı itti ve ilk kırbaç darbesini vurdu.
"Şlakk"
Hem vurup hem laflarına devam etti;
-"Sen yürek mi yedin lan şerefsiz senin neyine sevmek! Haddini bileceksin bilmezsen böyle dayak yersin işte".
Kırbaçla vurmaya devam etti. Tabi Sıraç ağlıyor ama sesini çıkartamıyordu. Kimse sesini çıkartamıyordu. Hem çalışanlar hem annesi ağlasa da fayda etmedi. En son kırbaç darbesinde Miraç tuttu babasının kolundan;
-"Baba yeter öldüreceksin çocuğu" bu sözlerden sonra Miran ağa elindeki kırbacı bırakıp oturdu sedire. Ve döndü Sıraç'a;
-"Artık Zelal felan yok yarından tezi yok sana birini bulup evlendirecem. Yoksa senin adam olacağın yok"
Sıraç kısık ses tonuyla ağzındaki kanı silerek;-"Ölsem de Zelal'den başkasına varmam;
-"Görecez varır mısın varmaz mısın; gıcık verir gibi bir gülme ile sözünü bitiren Miran ağa;
-"Alın çıkarın şu serseriyi yukarı gözüm görmesin" dedi. Kâmil koluna girerek çıkarttı yukarıya. Sıraç'ın yukarı çıkması ile Miraç'ı yanına çağırdı Miran ağa;
-"Oğul nerde bu itin telefonu çıkart hele";
-" Ne yapacan baba sen Sıraç'ın telefonunu?;
-"Ara şu kızı bana ver telefonu; dedi Miran ağa.
Ve dediğini yaptı Miraç. Zelal açtı telefonu ürkek ve bir o kadar da korkmuş bir ses tonuyla;
-"Sıraç nerdesin kurban olayım nereye gittin sabahtan beri seni arıyorum iş yerinde de yoksun;. Tabi karşındaki Miran ağa olduğunu bilmiyordu. Alaylı bir tavırla cevap verdi Zelal'e;
-"Sıraç yok artık. Gerekeni yaptı ve bitti. BAba ocağında, sende ne halin varsa gör;
dedi ve kızın yüzüne kapattı telefonu. Duydukları karşısında ne yapacağını bilemedi kızcağız. Kalmıştı bir çare ortada. Ne yapacaktı şimdi koskoca şehirde kime gidecekti.
Ve asıl önemli olan Zelal 1 aylık hamile idi. Ama daha kendisinin bile haberi yoktu.
Bundan haberi olsa Miran Ağanın, böyle yapar mıydı. Onun için yeter ki erkek torun olsun.
Zelal'in kaldığı yerde bir de komşusu vardı İkbal teyze. Zelal'in ağlayarak eve yürüdüğünü gördü.
Tam yanına gidecekken Zelal birden yere düştü, bayıldı. Heme başına giden İkbal teyze ne olduğunu anlamadan yardım istemeye başlamıştı.
Apar topar hastaneye kaldırdılar kızcağız.
Gözlerini açtığında tepesinde bir ışık yanında da komşusu İkbal teyze vardı. Ne olduğunu anlamadan;-'Ne oldu bana, İkbal teyze neden burdayız?
-"Bayıldın yavrum benim hem ne oldu sana neden ağlıyordun öyle,Sıraç oğlum nerde?"
Ve gözlerinden yine yaşlar dökülmeye başladı Zelal'in;-"Gitmis İkbal teyze meğer herşey yalanmış beni burda bırakıp gitti; dedi. Tam o sırada doktor odaya girdi;
-"Evladım nesi var Zelal'imin?"
diye sordu Ikbal teyze. Doktor yüzünde hafif bir tebessümle cevap verdi;-"Korkulacak bir şey yok teyzecim hatta haberler iyi hastamız 1 aylık hamile" diye bitirdi lafını ve odadan ayrıldı doktor. Zelal bu duruma sevinsin mi üzülsün mü bilemedi. Bir yandan karnında can diğer yanda can dediği adamın onu bırakıp gitmesi. En acısı da bu ya nerden bilsin sevdiği adamın zorla götürüldüğünü?
Ali odaya girdiğinde Dilan'ı pencerenin dibinde oturmuş, elini çenesine katmış uzun uzun dışarıyı seyrederken gördü. Anlamıştı tabi bir şey olduğunu. Ali'nin odaya girdiğini fark eden Dilan hemen ayağı kalktı;
-"Hoş geldin" dedi gözlerini kaçırarak sessiz bir tonla.
-"Hoş buldum. Yemeğe gelmeyecek misin?"dedi Ali
-"Aç değilim sen in istersen"
-"Neden ne oldu sabahki sözlerim mi incitti seni?" Dedi Ali.
-"Beni yanlış anlaman incitti."diye lafını bitirdi mahsun gözlerle.
Ali de haksızdı bir yandan. Dilan'ın ona karşı hislerini biliyordu. Bu ona iyi mi geliyordu kötü mü geliyordu anlamamıştı, çünkü kaybetme korkusu kaplamıştı yüreğini.
-"Eğer seni kırdıysam affet, seni bilerek üzmek istemedim" diye söyledi Dilan.
Ali'nin yüreğinden bir şeyler kopmuştu sanki. Dilan'ın mahçup hali yüreğini dağlamıştı. Dilan'ın yanına gitti. Gözlerini kısarak bir tebessüm etti Dilan'a;
-"Önemi yok biliyorum tabi asıl ben seni kırdıysam affet" bunu duyan Dilan'ın kalbi yumuşacık olmuştu. Çünkü ikisi de birbirlerine değer veriyor, saygı gösteriyorlardı.
-"Merve ile nereye gittiniz?; hafif bir sinirli tavırla sorusunu sordu Ali'ye;
-" Ben dışarı çıkıyordum kafa dağıtmak amaçlı o da geldi bir şey diyemedim. Ne o kıskandın mı yoksa?;
Hadi buyur burdan yak. Ne cevap verecek şimdi Dilan. Gayet sakin bir tavırla;
-" Hayır tabiki de merak ettim sadece, hem o senin kuzenin değil mi?" Diye meraklı gözlerle Ali'den cevap bekledi. Ali de havalı bir tavırla;
-" Tabi ki canım kuzenim başka ne olabilir ki?"
Ohhh işte Dilan'ın yüreğine su serpilmişti. Bu durum da Ali'nin öyle bir hoşuna gitti ki, tabi içten içe güldü ama belli etmedi:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLAN
RomanceMardin'den bir aşk hikayesi... Zorla Mardin Ağasının oğluyla evlendirmek istenilen Dilan ondan kaçmak için başka bir adamla evlenir.Bakalım bu adamla mutlu olabilecek mi?.....