"Bu günlük uğraşlarınız yeterli kızlar. Yarın kaldığınız yerden devam edersiniz."
Bize tiskinen gözlerle bakan bu adam...
İnsanlardan nefret etmemi sağlıyor. Oysa ben insanın ne kadar muhteşem bir mekanizmaoluşu ve her insanın farklı bir işlemciye sahip olmasındandan ilginç bulduğum için herkese ayrı bir hayranlıkla bakan biriyim. Fakat bu adam benim bütün düşüncelerimi, merakımı, tüm haranlığımı yerle bir ediyor.
"Yarın görüşmek üzere Buğra Bey." Öykünün sesiyle kendime geldim. Sonunda bitmişti.
Geldiğimizden beri tek kelime etmedim. Kızlar sesimin kısıldığını hasta olduğumu söylediler. Bunun üzerine ne dese beğenirsiniz. 'Benden mümkün olduğunca uzak dur.'
Bende çok meraklıydım zaten sana. Şu an içimden suratına kusmak geliyor. Neden diye sorarsanız. Ev iğrenç derecede alkol kokuyor. Hatta kızlar adama bilgi verirken o kristal bardağından içkisini yudumluyor ve dinliyormuş gibi davranıyor. Gerçekten miğde bulandırıcı.
Toparlanıp evden çıktık. Ciğerlerime dolan temiz havayla bir an gözlerim karardı ve bir çığlık duydum. Kapının önünde diz çökmüş kulaklarımı çınlatan sesi engellemek için ellerimle kapatıyordum. Duyabildiğim tek ses şu an bu çığlıktı. Ses çok derinlerden geliyor fakat bir okadar tanıdık ve rahatsız edici. Çığlığın arasından birinin kendine gel deyişlerini duyabiliyordum. Gözlerimi açmaya çalışıyorum fakat çabalarım boş çıkıyor. Ses gittikçe yükselirken bu acıya daha ne kadar dayanabilirim bilemiyorum. Biri bu çığlıkları kesebilir mi artık...
~~~~~
Uyandığımda boş bir odada yatıyordum. Bayılmış olmalıyım. Buda neyin nesiydi böyle. Nerden geliyordu bu çığlık ve neden beni bu kadar derinden etkiledi. Bu ses dışardan gelen bir ses değildi. Bu benim beynimin bana yaptığı bir oyundu sadece. Bir travma gibi. Çok derinlerden geliyorsdu ses ama çok yüksek bir frekanstaydı. O anları düşünmek bile başımı ağırtıyor.
Yattığım yerden kalkarak odayı bir kaç kez turladım. Odada sadece bir yatak ayna ve çalışma masası vardı. Gayet sade, siyah ve beyazın hakim olduğu bir odaydı. Bu kasvetli havadan kurtulmam ve kendime gelmem gerek. Ağır adımlarla odadan çıktım. Kızlar nerede acaba ve burası neresi merak ediyorum.
Odadan çıktığımda etrafa tüyler ürpertici bir sessizlik hakimdi. Evde kimse yok mu ne den burası bu kadar sessiz. Korudorda biraz daha ilerlediğimde derinlerden gelen bir piyano sesi duyulmaya başladı. Çalan her kimse çok güzel çalıyor. Bu melodi nedense çok tanıdık geliyor fakat daha önce dinlemediğime adım gibi eminim. Sesi takip etmeye başladım. Ses alt kattan geliyordu. Evin içini dolduran tek ses buydu ve gerçekten büyüleyiciydi. Merdivenleri indiğimde bu ev bana daha da tanıdık gelmeye başladı. Merdivenlerin sonuna geldiğimde piyano sesi de kesildi. Neden durdu harika çalıyordu oysa ki. Kenardaki aynanın üzerinde duran resimler dikkatimi çekti bu kez. Bu kasvetli ortam içinde tek renkli şey onlar çünkü. Resimlere baktığımda bunların kokuşmuşun evinde gördüğüm resimlerin aynısı olduğunu fark etmem uzun sürmedi.
Dur bir saniye burası zaten onun evi. Fakat bu kapıyı burada daha önce fark etmemiştim. Kapıyı açtığımda bembeyaz bir oda ve simsiyah bir piyanoyla karşılaştım. Piyanonun başına geçmiş iki çocuk vardı. Erkek olan elindeki kitabın sayfalarını hızlı hızlı çeviriyordu. Çalacağı şarkıyı seçmeye çalışıyor olmalıydı. Sonunda birinde karar kıldığında kitabı önündeki bölmeye yerleştirdi ve yanındaki kıza dönerek yüzünü avuçlarının içine alarak konuşmaya başladı..
"Bu bizim parçamız olsun Rana sadece bizim ben bunu sadece senin için çalacağım."
Rana mı? Duyduklarım karşısında hızla iki çocuğun yanına ilerledim ve ikisinide sert bir şekilde kendime çevirdim.
"Hayır bu olamaz. Hayır. Hayır. Hayır. Haayııııır."
Kan ter içinde uyandım. Yaptığım ilk şey nerde olduğumu anlamaya çalışmak oldu. Etrafıma baktığımda rüyamda gördüğüm odaya çok benzediğini anladım. Bu rüya gerçek olamaz değil mi. Öyle olsaydı bunu hatırlardım. Bu bilinç altımın bana yaptığı bir oyun sadece. Gerçek değil.
Yataktan hızla kalkıp odadan fırladım. Lanet olsun aynı oda ve koridor. Koşar adımlarla koridorun sonuna ulaştığımda kızların merdivenlerden çıktığını gördüm. Fakat benim baktığım şey onlar değil aynanın yanında bir kapının olup olmadığıydı. Çok şükür yoktu. Tuttuğum nefesimi bıtakarak merdivenlere oturdum.
"Rana iyi misin bizi çok korkuttun canım."
"İyiyim hadi gidelim burdan."
"İyi olduğuna emin misin betin benzin atmış ne oldu."
"Hiç. Hiç bir şey olmadı."
"Rana iyi misin?"
Bu ses Kerem'in sesinden başkası değildi. Arkamı dönüp baktığımda bir an gözümün önüne o küçük çocuk geldi. Rana sadece bir rüya gerçek değil. Unut o rüyayı.
"Hı hı iyiyim bizde gidiyorduk şimdi."
"Saat gecenin 12'si bu saatte nereye gitmeyi düşünüyorsun."
"Çüüşşş."
"Ranaa." Öykünün uyaran sesini duyduğumda açık olan ağzımı kapadım ve kendimi toparlayarak ayağa kalktım.
"Affedersin yaa boşluğuma geldi. Gecenin 12'si mi ne zamandır baygınım ben acaba."
Onca saat baygınmıydım yani. İnsan bir doktora götürür ben olsam öldüm sanardım.
"Yaklaşık 9 saattir. Her neyse bu gece burada kalıcaksınız odalarınız hazır. Kızlar siz ikiniz Ranayı yatırdığımız odanın karşısındaki oda, sende aynı odada yatarsın."
Başımı aşağı yukarı sallayıp onu onayladım ve geri odaya döndüm.
~~~~
Odaya geldim gelmesine ama gözüme uyku girmedi. Ne kadar süredir bu yatakta dönüp durduğum hakkında hiçbir fikrim yok.
Gözümü her kapadığımda aynı rüyayı tekrar tekrar görüyorum. Sanki bilinç altım bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibi ve beni buna inandırmaya çalışıyor.
Yatakla olan mücadeleme bir son verdim ve yatakta oturur pozisyon aldım.
Ağzımın kuruduğunu o an fark ettim. Biraz su içsem hiç fena olmaz. Yavaş adımlarla yataktan kalkarak kapıya doğru ilerledim. Elimden geldiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Şimdi kokuşmuş uyanır falan bide onun ağzını çekemem.
Evet istikamet mutfak. Peki ya mutfak nerede. Alt katta olduğu kesin. Artık şansımıza tüm kapıların ardına bakacağız.
Aşağıya indiğimde ilk girdiğim oda mutfak değildi, ikincisi de değildi, üçüncü kapının önüne geldiğimde artık susuzluktan öleceğini düşünmeye başladım.
Kapıyı araladığımda İçerisi kapkaranlıktı. Duvarda ışığı açabilmek için bir anahtar arıyordum fakat ensemde hissettiğim nefesle birlikte irkilerek arkamı döndüm.
"Burada ne arıyorsun?"
"Beni öldürmek istemediğini söylemiştin fakat böyle yapmaya devam edersen bir gün korkudan öleceğim."
"Sana bir soru sordum."
"Tamam sert çocuk sakin ol mutfağı arıyordum sadece."
"Bir daha bu odaya girme."
"Bu eve tekrar geleceğini sanmıyorum."
"Neden?"
"Çünkü burası bana hiç iyi gelmiyor."
"Anlamadım?"
Kerem bana anlamayan gözlerle bakarken benim aklımdan geçen tek şey o odada ne olduğuydu. Bir yolunu bulup o odada ne olduğunu öğrenmem lazım.
"Boşver yaa önemli değil şu an merak ettiğim tek şey ne biliyor musun?"
"Neymiş?"
"Bu odada ne olduğu."
Söylediğim bu sözün ardından hızla odaya girerek ışığı açtım. Gördüklerim karşısında gözlerim kocaman olmuş bir şekilde kaldım. Bu gerçek olamaz değil mi? Delirmeye başladım diyin, halüsinasyon görüyorsun diyin ama bunlar gerçek demeyin ...
![](https://img.wattpad.com/cover/33774047-288-k717044.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
RomanceYani bir yaşa merhaba diyordum. O ana kadar her şey gayet güzel ilerliyordu. En yakın arkadaşlarım bana 21. yaş günüm için güzel bir parti düzenlemişler. Ta ki o ana kadar... Nereden bilebilirlerdi ki 21. yaş günümde karanlığa mahkum olacagımı...