kafa nereye biz oraya

883 42 22
                                    

*
iyi gelmez mi hiç deniz havası
bi göz oda bulur sokarız başımızı
bi de koyarız iki kadeh
kafa nereye biz oraya

çadırın şeffaf tavanından sabahın ilk ışıkları vururken berk uyanmıştı, ne kadar olduğunu bilmediği bir süredir aybike'yi izliyordu. bir yandan da "acaba gidip bir daha mı uyutsam şunları, aybike'yi daha fazla izlerim hem" diye gayet yaratıcı ama ömer'in tıbbi yardım almasına yol açabilecek düşünceler geçiyordu aklından.
aybike'yi izlerken az önceki kendisine göre gayet "mantıklı" olan planının dışında başka düşünceleri de vardı. nasıl bu hale geldiği gibi... önceden başka biriydi ama şu anki hali o kadar da yabancı değildi, bu süreçte öyle gelmemişti hiçbir zaman berk'e. sanki "iyi hali" -her ne kadar şerefsizliği bırakamasa da- yani ayarında şerefsizlikle harmanlanan iyi hali içinde hep vardı. o naptığını bilmeyen; tek isteği, tek keyif aldığı rastgele insanlara eziyet etmek, onları aşağılamak olan "kötü" hali üstünde etten kemikten bir kapıydı da aybike anahtarını almış-- pardon o kadar da kibar değil o kadar şeyden sonra demi? anahtarla değil gayet bodoslama bir şekilde o kapıyı kırmıştı aybike. bu iyi mi olmuştu? berk'e sorarsanız hayatında olmuş en iyi şey buydu.. aybike çok farklıydı, çok değerliydi onun için. ilk arkadaşı, aynı zamanda da ilk oyun arkadaşı, tabularını alt üst eden ilk kişi, ona inatla karşı çıkabilen ilk kişi ve en önemlisi ilk aşkı...
aybike berk'in kendini tanımasını sağlamıştı. bütün olanlar da bunu üzerine gelişmişti zaten. bu durum aşk konusunda da geçerliydi. berk melisa'ya aşıktı, daha doğrusu "öyle sanıyordu". ama aybike'nin gelişiyle zamanla hayatına giren hisler bunun tam tersini söylemişti. berk aşk ne demek bilmiyordu. melisa yakınındaydı, (berk'in her ne kadar ihtiyacı olmasa da) zengindi yani ona uygundu, onu seviyordu ve en önemlisi berk'i şefkatle tanıştırmıştı.. bunların hepsi berk'e ona aşık olduğunu düşündürtmüştü. ama bu hiçbir zaman olmamıştı bunu da aybike sayesinde anlamıştı.
şöyle bir düşününce aslında aybike ona ne çok şey katmıştı dimi? aşk da bu değil midir zaten? sadece "seni seviyorum, aa ben de seni seviyorumdan" ibaret olan şey gerçekten aşk mıdır? birbirini karşılıksız sevip ama aynı zamanda karşılıklı alışverişler yapılan şeyin adı aşktır bence. ve berk ve aybike de tam olarak öyle bir aşkın içine düşmüşlerdi. daha doğrusu bunu kendileri için yavaş yavaş kurmuşlardı...
aybike yüzüne gelen güneşten rahatsız olarak kıpırdanırken berk gülerek elini aybike'nin yüzüne doğru tutmuştu. birinin gölgelik görevi yaptığını fark edecek kadar uyanmış olan aybike bir yandan dün geceki anlar da aklına gelirken gülümseyerek gözlerini açmaya çalıştı. berk gayet normal bir şey yapan sevgilisine neden şu durumda bile yeniden hayran olduğuna anlam veremiyordu. içinden kendisine sırıtarak "aptal aşık" teşhisi koyması dışında...
-birileri beni izlemek için erken mesaiye başlamış ha?
berk gülüp kafasını eline yaslarken konuştu.
-evet öyle yaptı ve aynı performansı bir dahakine sizden de bekliyor, benden söylemesi..
aybike de tamamen kendine gelip aynı pozisyonu aldıktan sonra konuştu.
-aslındaa uykumdan taviz verebileceğim biri olup olmadığından emin değilim.
düşünür gibi yaparak söylediği bu şeye berk de ayak uydurmaya karar vermişti.
-o çoktan senin için saçını süpürge etmiş senin şu dediklerine bak... yazık. aşkından bi çöllere düşmediği kalmıştı çocuğun söyleyim de hiç zahmet etmesin. b şıkkı olan bağrına taş basma eylemine geçiş yapsın.
aybike ciddi durmaya çalışıyordu.
-ben nerden bilecektim bu kadar ciddi olabileceğini canım? sadece gönül eğlendiriyodum. demek ben bunları düşünürken o çeyiz düzüyormuş..

aybike sesini şaşırmış gibi yapıp aynı zamanda alçaltarak berk'e doğru yaklaşıp konuşmuştu. berk gülerek oyunu sonlandırma hamlesi adı altında aybike'nin dudaklarına bir öpücük kondurup geri çekilmişti. aybike de gülerken berk devam etti.
-bu iş kan davasına dönmeden adını koy bence, benden duymuş olma ama çocuğun babası mafyaymış.

mama i'm in love with a criminalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin