3. İLHAM

263 24 28
                                    

Patron çıldırdı! Yazmayı durduramıyorum biri beni durdursun!

Medyada Kaya ve gözleri var dlwlskqjwk

****

"Kimmiş bu parlayacak yıldız?"

Babam dirseklerini masaya dayayıp parmaklarını birbirine dayadı. Ciddileşmişti, yorgun havasından uzaklaşmıştı. Kaşları sorgularcasına havalanmış alnında hafif kırışıklıklar oluşmuştu. Hafif beyazlamış saçlarına sabahları özenle şekil verse de dağılmıştı tutamları. Babam diye demiyorum ama yaşlansa bile karizmatikti be!

"Dur sana baştan anlatayım, hem de biraz gülmüş olursun." Kıkırdayarak konuştuğumda babam anlatacaklarımı iyice merak etmişti. Çok geçmeden söze girdim.

"Ben sanal arkadaşımla buluşmaya gidecektim ya bugün...Hah! İşte yanlış otobüse binmişim, çok ıssız bir yerde indim. Arkadaşıma sordum, yanlış gittiğimi söyledi. Güneş tepede, ortalıkta bakkal bile yok. En azından gölge bir yerde bekleyeyim diye iki binanın arasına gittim. Sonra bir ses duydum. Bahsettiğim kişi gitar çalıp şarkı söylüyordu. Kendi bestesi olduğu belliydi, sözleri de müziği de harikaydı. Ben de hemen sesin kaynağını bulup iş teklifi yaptım."

Babam anlattıklarımı dikkatle dinlerken bazı yerlerde kaşlarını çatmış bazı yerlerde de gülümsemesini engelleyememişti. Sustuğumda bana acır gözlerle baktı. "Neden bizim şoförlerden biriyle gitmedin?"

"Etrafa bakındım kimse yoktu. Ben de gecikmek istemedim. Bilsem başıma gelecekleri hiç hareketlenmezdim bile. Beklerdim şoförlerden birini lobide."

"Peki...parlayan yıldızın ne dedi teklifine?"

"Düşüneceğini söyledi. Ama azıcık analiz yeteneğim varsa kabul edeceğine kesin gözle bakıyorum. Senin adını duyunca gözleri parladı. Adı Kaya bu arada."

Babam dudaklarını birbirine bastırıp takdir eder bir edayla kafasını salladı. Daha sonra kafasını yana yatırıp boynunu kutlatmaya çalıştı. "Dediğin gibi iyiyse kabul etmesini ben de senin kadar çok isterim kızım."

Umutlu bir şekilde gülümsedim. Önüme doğru gelen saçlarımı geriye attım. "Göreceksin, sizi de büyüleyecek yeteneği."

Babam ben sözümü söyledikten sonra önündeki kağıtlara iğrenir bir bakış atıp göz devirdi. Sonra da bana döndü. "Saat 4.30'a geliyor. Ben sabahtan beri yemek yemedim. Kurt gibi açım. İş de bitti zaten. Hadi beni yemeğe çıkar Beste Solpan."

Kıkırdayıp ayağa kalktım ve yanıma doğru yürüyen babama kolumu uzattım. Babam koluma girdiğinde gülerek odasından çıktık. Sekreterine gittiğini haber veren babam yanıma döndüğünde sahte bir ifadeyle düşünüyor gibi yaptım. "First Lady'nizi de yemeğe davet edelim mi beyefendi? Bitmiştir belki işi."

Annem, babamın kurduğu bir hayır kuruluşunun başındaki kişiydi. Günlük olarak yemek dağıtılan, evsizlere yuva olan ve girdiğinizde içinizi huzurla dolduran harika bir yerdi. Sadece bu bile babama hayran olmam için yeterliydi.

Babam söylediğimi onayladı. Tam çantamdaki telefonuma uzandığım sırada işaret parmağını havaya kaldırdı ve durmamı istedi. "Ben arayayım, sonra 'Beni bir kez bile aramıyorsun gün içinde!' diye trip atıyor bana."

Telefonunu çıkarıp annemi aradığında birbirleriyle iletişimlerini gülümseyerek dinlemekle meşguldüm. Annemin sesi az da olsa duyuluyordu. Babama söylendiğini de anlayabiliyordum yani. Ama konuşmanın galibi babam olmuştu. Annemi tatlı diliyle ikna etmişti. Sürekli gittiğimiz restorana gideceğimizi söyleyip birkaç veda sözcüğüyle telefonu kapattığında elinin üstü alnına götürüp alnındaki teri siliyormuş gibi yaptı. Bu "Uğraştım ama başardım." demek oluyordu. Ona bir şey söylemedim, beraber restorana geçtik. Restoran zaten şirkete yürüme mesafesinde olduğundan hızlı bir şekilde varıp her zaman oturduğumuz masaya oturduk. Deniz kenarındaydı masamız, denizden gelen rüzgar yüzümüzü okşuyordu. Bir süre ikimiz de konuşmadık. Gözlerimi yumup dalgaların sesini dinlemiştim. Sonrasında gözümü açmama sebep olan şey babamın konuşması olmuştu.

MELODİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin