Huzur, bulduğunuzda asla kaybetmek istemeyeceğiniz o güzel his...
Huzursuz hissettiğin anlarda pusulan şaşar, yolu kaybederdin. Bazen evde de olsa öyle hissedemezdin. Gidecek hiçbir yerin olmazdı, hayat neşe vermezdi. O anın içinden çıkartıldığında ne pahasına olursa olsun kendini korumak isterdin.
Ben öyle istemiştim...
Öngördüğü şey gerçekti, huzursuz hissettiğim yolumu şaşırdığım zamanlar olmuştu. Çok değer verdiğim birini kaybetmiştim, bu gerçek acıtıyordu.
"Herkesin bir yaşanmışlığı vardır." dedim kaçamak bir cevap vererek. Şu anda konuşmak istemiyordum çünkü kaçmaya çalıştığım bir konuydu. Önüme çıkınca aklım uçuyordu.
Araba duruyordu, Kaya başka bir şey söylemeyince arabayı tekrar çalıştırdım ve toparlamaya çalıştığım zihnimin düğümleri arasında kayboldum.
Geçmiş, gelecek ve bugün. Biri huzursuz hissetmek istediğinde elbet ki biri sebep oluyor. Benim geçmişti, belki de gelecek. Ama bugün değildi. Çünkü günümü kontrol etmek kolaydı. Ama geleceği öngörmek çok zordu. Bazen zorlanıyordum, sanki yaşamasını bilmiyordum.
Yaşayarak öğrenmek acıydı, keşke bilerek doğsaydık...
Kaya'nın evinin olduğu yere geldiğimde sessizliğimi hala bozmamıştım. Kaya'nın konuşmaması beni ne düşündüğünü sorgulamaya itmişti. Tahminleri doğru çıkabiliyordu. Analizi iyi yapıyordu, hatta gereğinden fazla iyiydi.
"Geçmişi önüne getirip moralini bozduysam özür dilerim. Tek istediğim seni anladığımı bilmendi. Bazen insan anlaşılmak istiyor."
Sesi yumuşaktı, gözlerinin içine baktım. Ben yıkılmaz değildim, eskiydi tuğlalarım. Ama kalındı demirlerim, sağlamdı temelim. Çökmezdim ama yana doğru yıkılırdım. Temeli sağlam olanlar başkalarının üstüne yıkılırdı, bu bir fizik kuralıydı.
"Sorun yok Kaya, kendini kötü hissetme. Ben iyiyim."
Biraz sarsılmıştım, beklemiyordum. Ama kötü değildim. Sadece yeterince iyi hissetmiyordum.
Kaya'nın inanmadığını biliyordum ama inanmış gibi yaptı. Beni zorlamak istemiyordu. Bunun için ona minnettar olmuştum. "Tamam, iyi akşamlar o zaman."
Arabanın kapısını açarken kurduğu cümleye karşılık gülümsedim ve "İyi akşamlar." dedim. Kapıyı kapatıp binaya doğru yürüdüğünde arkasından bakarken kafamı iki yana salladım. Her söylediğinde haklıydı.
İnsanları bu kadar kolay okuyan insanları sevmezdim, sanki zihnim şeffaf duvarlarla kaplıydı. Onlarla görüşürken hep böyle hissederdim.
Eve döndüm, kafamdakileri atmaya çalıştım. Bu sebeple stüdyoya girdim. Not defterim çekmecedeydi. Hızlıca oradan çıkardım ve kalemimle yazmaya başladım. Ne hissediyorsam onu yazdım.
Suçluluk hissi bütün bedenimi bir dost gibi sararken hıçkırdım. Ağlamıyordum ama ağzımdan bir hıçkırık kaçmıştı. Devam ettim, belki rahatlardım.
Ben...suçluydum. Ben anlamadığım için suçluydum, ben elimi uzatamadığım için suçluydum...
Ben daha çok küçüktüm. Anlamamıştım, peki ya o? Onun yaptığı bencillik değil miydi? Sadece 13 yaşındaydım, 13...
Herkesin kaçtığı bir şeyler vardı, herkes acı içindeydi ama acılarla başedemeyenler başkalarına zulmediyordu.
Başımı yavaşça aşağı indim, yazdığım şarkıya baktım. Kirpiklerim titriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELODİ
Teen FictionBabası bir kayıt şirketi sahibi olan ve babasının izinden giderek şarkı yazarlığı ve yapımcılığı yapan Beste tesadüfen gizli bir yeteneği keşfeder. Bu kişi sesi ve müzik besteleme açısından onu oldukça etkileyen Kaya'dır. İkisini bir araya getiren b...