Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sabah alarma değil, telefonumun zil sesine uyanmıştım, beni kimse aramazdı ki? Önüme gelen saçları elimle iterek telefonuma uzandım.
-İyi günler, özel sahra hastanesinden arıyorum. Ruhan Işık ile mi görüşüyorum?
-Evet, buyrun benim. Aileme mi bir şey olmuştu?
-1999 yılında hastanemizde gerçekleşen doğumlarda iki bebeğin karıştığını düşünüyoruz. Gün içinde sizi DNA testi için hastanemize bekliyoruz Ruhan Hanım.
Ne diyordu bu kadın? Bebekler karıştı ne demekti? Onca yıl yalnızlığım boşuna mıydı? Ayaklarımın beni daha fazla taşımayacağını hissederek koltuğa çöktüm, ne yapacaktım? Neyi soruyorsam, tabi ki hastaneye gidecektim. Öz ailemi görmem, daha da önemlisi buna kimin sebep olduğunu öğrenmem lazımdı. Titreyen ellerimle telefonumu sıkıca kavrayarak ayaklandım, bir yandan da taksi numarası bulmaya çalışıyordum. Aylık bütçem şu an düşüneceğim son şey bile değildi.
-
Vezneden öğrendiğim numarayla asansöre ilerliyordum. Ellerim stresten terlemiş, midem bulanmaya başlamıştı. Bugünü atlatırsam kendime hediye almaya söz verdim. İçimden konuşurken ne zaman geldiğimi anlamadığım kapıya baktım. Derin nefes alarak kapıyı tıklattım, İçeriden gelen komutla, önce başımı daha sonra bedenimi yavaşça odaya soktum. Odada uzun zamandır görmediğim ailem ve kuvvetle muhtemel karıştığım düşünülen kız ve ailesi vardı. Bir şey söylemeden annemin yanına çöktüm, ne yapacağımı bilemez şekilde etrafa bakarken doktor hafifçe boğazını temizledi,
'Evet, bugün yapıldığını düşündüğümüz çok büyük bir hatayı düzeltmek için buradayız. Öncesinde Işık ve Korhan ailesinden özür dilemek isterim, bu sorumsuzluğu yapan kişiye dava açılacağına emin olabilirsi-' doktor sözünü bitiremeden Korhan ailesinden biri konuşmaya başladı,
'Emin falan olmamıza gerek yok, bizzat ben ilgeneceğim davayla. Daha fazla uzatmadan testi yapalım.' Test pozitif çıkarsa babam olacağını tahmin ettiğim adamın sert sesinden biraz ürkmüştüm. Genel olarak çekingen, korkak yapım sayesinde kedi miyavlamasından bile ürkerdim zaten. Adamın konuşmasıyla ona dönen gözlerim yavaşça yanındakilere kaydı. Karısı olduğunu tahmin ettiğim bana oldukça benzeyen kadın da bana bakıyordu, yüzündeki tereddütlü ifadeyi görünce kafama dank etti. Belki de kızlarını çok seviyorlardı, beni istemeyecek, bana kötü davranacaklardı. İçimden güldüm, beni büyüten aile bile istememişti ki. Zaten kurulu bir düzenim vardı, sadece bir kez daha istenmemek kırardı o kadar. Ona da alışmıştım zaten. Kendi halimde düşüncelere dalmışken içeri giren hemşireyle bakışlarım ona döndü, önce benden sonra karşıki kızdan kan alıp sessizce odadan çıkınca doktor tekrar söze girdi,
'DNA testleri normalde bir haftadan önce çıkmaz fakat bu süreci hızlandırmak her iki taraf içinde iyi olacağından bir iki saat içinde sonuçlar elimizde olur.' dedikleriyle herkes ayaklanırken yavaşça odadan çıktım. Koltuklarda oturan ailemin yanına ilerlerken onların çoktan konuşmaya başladığını fark ederek hastanenin bahçesine çıkmaya karar verdim, temiz hava almak iyi gelecekti. Ne demişti sözde annem 'Ruhan zaten bizim ailemize ait değil, kendi kızımızı almamaız isabet olur. Hem görmedin mi ne kadar da güzeldi.' Ben çirkin miydim? Çirkin olduğum için mi istememişlerdi beni? Gerçi yıllar öncesinde bırakmıştım suçlu aramayı, sadece beni sevmiyorlardı. Bu fikre alışmıştım, alışmak zorundaydım. Ben sevilmeyen taraftım.
-
Adım sesleri duymamla başımı kaldırdım, odadaki kadın ne yapacağını bilmez bir ifadeyle bana bakıyordu.
'Kızım, test sonuçları çıkmadan sana bunları söylemek belki de doğru değil fakat aramızdaki benzerlik göz ardı edilecek gibi değil. Ben annen Hilal, odada gördüğünde baban Hikmet. Eğer test sonucu pozitif çıkarsa, ki çıkacağına inanıyorum bizimle yaşamanı çok isteriz.' Hilal Hanımın sözleriyle şaşırdım, odadaki kızla gayet samimiydi halbuki. Kendi yetiştirdiği kızı bırakacak mıydı? Boşta bulunarak düşündüklerimi dile getirdim, 'Kızınızı bırakacak mısınız? Nasıl bu kadar çabuk kabullenebildiniz durumu?' burukça gülümsedi. 'Kafanın karıştığını anlayabiliyorum. İnan Selin'le sandığın gibi bir anne kız ilişkimiz yok. Olmasını çok isterdim ama maalesef, buna müsade etme- sözlerine devam edecekken eşinin seslenmesiyle sustu. 'Hadi gel sonuçları öğrenelim.' Ne yapacağımı bilemez halde, akmak için hazır bekleyen gözyaşlarım ile Hilal Hanımı takip ettim.
-
Doktorun odasından çıkmış, içim bomboş bir şekilde kapının önüne çökmüştüm. Ailem diyerek uzaktan da olsa yıllarca sevgi beslediğim insanlar yüzüme dahi bakmadan kızlarıyla çekip gitmişlerdi. Şimdi ne olacaktı? Hilal Hanımın dedikleri zihnimde canlandı, onlarla yaşamamı istiyordu. Kabul edecek miydim? Ne kadar inkar etmeye çalışsam da içimdeki aile sevgisine hasret küçük kızın varlığı kendini çoktan belli etmeye başlamıştı. İçimdeki karmaşayı adımın seslenilmesi böldü, Hilal Hanım biraz ilerimde durmuş, dolu gözleriyle yüzüme bakıyordu. Ne zaman aktığını anlamadığım gözyaşlarımı silip ayağa kalktım, iyi veya kötü onlarla konuşmalı bir karara varmalıydım.
-
İçimde var olan korkuya rağmen kabul etmiştim Hilal Hanımın teklifini. Nasıl kabul etmezdim ki? Ne demişti sahiden, 'Kızım bir ikizin var, Rahdan. Lösemi hastası. Bebeklerin karışıtığını da bu şekilde öğrendik, Selin'in donör örneği Rahdan'a uymuyordu. N'olur bizimle gel, sen ikizinin son umudusun.' şimdi nasıl gitmezdim? Bile bile bir insanı nasıl ölüme terk ederdim? Evimin önünde duran taksiyle hızla inip evime çıktım. Hilal Hanıma eşyalarımı toplamam gerektiğini, bana adresi söylemelerinin yeterli olduğunu söylemiştim. Dün fazla gülmüş olsam gerek bugün gözyaşlarım durmuyordu. Şimdi de ikizime ağlıyordum. Ara ara vücudumda ağrılar hisseder, geceleri uykumdan uyandığım olurdu. Tabi kan testi yaptırmış, sonuçlarım temiz çıkınca ruhsal sıkıntıların sebep olduğunu düşünmüştüm. Nasıl dayanıyordu? Daha fazla oyalanmadan hızlıca hazırladığım valizleri ve sırt çantamı aldım, kapıyı kilitlediğime emin olup apartmandan çıktım. Buraya geride dönebilirdim, nasıl insanlar olduklarını bilmiyordum. Üstelik güven sorunlarım beni iyice geriyordu. Bu minik ev bana dedemden kalmıştı, ailemin aksine beni sever, bana değer verirdi. Öldüğünde on sekiz yaşındaydım, ailemin bana olan davranışlarının farkındaydı ve ölmeden bana 'kendi ayaklarının üstünde dur, kendini kimseye ezdirme. Bu ailen olsa bile.' diyerek ev anahtarı vermişti. Aklıma dedem gelince ağlamam şiddetlendi, bugün ağlanacak ne çok şey vardı!
-
Son bir kez derin nefes alarak önünde durduğum büyük fakat mütevazi evin kapısını çaldım. Şu saatten sonra tek isteğim mümkünse onlarla birlikte huzurlu olmaktı.
·
·
·
Merhabalar! Nasılsınız? Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. Okuduğunuz için teşekkür ederim.