.
.
.
Mideme giren kramplarla salona doğru yürüyordum. Kapıyı çalar çalmaz Hilal Hanım bunu bekliyormuş gibi kapıyı açmış, büyük bir neşeyle beni içeri almıştı.
Geniş salona girince gözlerim ilk önce koltukta oturan dört adama kaydı. İlk günden birilerini mi davet etmişlerdi? Yavaşça içimde tuttuğum nefesi bırakıp Hilal Hanımın yönlendirdiği tekli koltuğa oturdum. Ellerime diktiğim gözlerimi koktuklara çevirince başında bonesi ve yüzündeki maskeyle oturan birini gördüm. İkizim olmalıydı, tereddütle tebessüm ettim. Yüzündedki maskeden anlamadığım ifadeyle bana bakıyordu. Kimsenin bir tepki vermemesi iyice gerilmemi sağlarken Hikmet Bey söze girdi, 'Evine hoşgeldin kızım, koltukta oturanlar abilerin. Sırasıyla Affan, Ahves, Adar ve Aral abin. Yanlarında oturanda ikizin Rahdan.' konuşmasıyla Hikmet Beye dönen gözlerim duyduklarımla kocaman açılmıştı, abim mi vardı? hemde dört tane! Alık alık Hikmet Beye baktığımı farkedince yüzüm yanmaya başladı, nezaketen gülümsedim 'Memnun oldum, beni biliyorsunuz zaten.' Hilal Hanım kocaman gülümsemesiyle konuştu, 'Kızım istersen ben sana odanı göstereyim biraz dinlen, akşam yemeğinde konuşuruz zaten.' kafamla onayladım. Ortam zaten gergindi birde bomboş suratıma bakan abiler beni iyice huzursuz etmişti. Hilal Hanım ayaklanınca onu takip ettim. Merdivenlerden çıkarken konuşmaya başladı, 'İlk katta salon ve mutfak var birde misafir odaları, ikinci katta baban ile benim odam, üçüncü katta ise abilerinin ikizinin ve senin odan var kızım. Nelerden hoşlandığını bilmediğim için odanı kendi zevkime göre düzenledim, beğenmediğin bir şey olursa değiştiririz.' sevimli bir şekilde gülen yüzüne çevirdim bakışlarımı, gülümsemekten yorulmuyor muydu? benden cevap beklediğini fark edince sakince konuştum, 'Zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim. Her şeyi beğeneceğimden eminim. Akşam yemeğini kaçta yiyorsunuz acaba?' 'yedide yiyoruz güzel kızım.' başka bir şey demeden merdivenlere yöneldi, bende gösterdiği odaya girdim.
Oda çok güzeldi, kadı ki güzel olmasaydı da sesimi çıkartmazdım. Çekingen yapımdan ziyade burada kalıcı olduğumu sanmıyordum, abilerin boş bakışları yeterince belli ediyordu durumu. Ya üvey kardeşlerini çok seviyorlardı ya da nefret ediyor ve birinden kurtulmuşken diğerini istemiyorlardı. Hangisini tercih ederdim bilmiyordum. Benim için sorun değildi, buraya gelmeyi bu kadar çabuk kabul ettiysem tek sebebi ortada bir can olmasıydı. Kulağa çok saçma geliyordu ama ikizim olması fikri bile beni gülümsetmeye yetiyordu. Kim ikiz istemezdi ki? Düşüncelerime burukça gülümsedim, ikizim vardı fakat hastaydı. Kim bilir ne kadar acı çekmişti, yine ağlamaya başlıyacağımı anlayınca toparlandım. İlk önce uzunca duş almalı ve kendime gelmeliydim. Daha kıyafetlerimi yerleştirmem lazımdı. Hızlıca valizimden elime ilk gelenleri aldım, çok sevdiğim gül kurusu renginde eşofman takımımdı. Bu bile beni mutlu etmeye yeterdi.
Saçlarımın nemini elimdeki havluyla alırken akşam yemeğine çok bir zaman kalmadığını gördüm. Açıkçası çok stres yapmıştım, ters davranırlarsa ne yapardım? Her şeyi boşverip gülümsemeye çalıştım, aşağı inmeden tepkilerini öğrenemezdim.
Merdivenlerden inerken konuşma sesleri geliyordu, 'Baba bu kadar çabuk nasıl kabullenebilirsiniz?'
konuşan hangisiydi acaba? Umursamadan sesin geldiği yere gittim, tahmin ettiğim gibi yemek odasıydı. Geldiğimi gören Hikmet Bey gülümsedi, 'bizde seni bekliyorduk güzel kızım, gel otur.' hafifçe tebessüm ederek boş sandalyelerden birine oturdum, dalga geçer gibi bütün abiler karşımda dik bir şekilde bana bakıyorlardı. Duyduklarımdan sonra beni istemediklerine emin olmuştum, çokta umrumda değildi. Evet, onlarla iyi anlaşmayı çok isterdim ama kimseye minnet edecek değildim. Bugüne kadar tek başıma dimdik durmuştum, bugünden sonra da bir şey değişmezdi.Yemeklerimizi yemiş, yardımcı ablanın getirdiği çayları içiyorduk. Gergin ortamı Hilal Hanımın sesi böldü, 'kızım kendinden bahseder misin biraz? neler yapmayı seversin, ne okuyorsun? seni tanımayı çok isteriz.' söze girecekken Ahves olduğunu hatırladığım abim söze girdi, 'biz tanımak istemiyoruz anne, mutlu aile tablosu çizmemize hiç gerek yok.' Hilal Hanımın yüzü düşmüştü, Hikmet Beyde boğazını temizleyerek kendince Ahves'i uyarıyordu. Umursamadan Hilal Hanıma döndüm, 'adım Ruhan, biliyorsunuz zaten. yirmi bir yaşındayım, özel yeşiltepe üniversitesinde bilgisayar mühendisliği okuyorum. kitap okumayı ve kendimi vakit ayrımayı severim, genellikle sakin ve anlayışlı bir insanımdır' anlayışlı derken özellikle abilerime bakmıştım, 'kimyona ve tarçına alerjim var, onun dışında yemek seçmem fakat pirinç pilavını çok severim. eğer merak ettiğiniz başka bir şey varsa sorabilirsiniz.' Hilal Hanım konuşacakken Ahves tekrar söze girdi, 'demek özel üniversite, kendi başarınla okuyamadın mı?' açığımı aradığı çok belliydi, histerik bir şekilde gülümsedim. 'kapsamlı bursluyum ve psikoloji ile çap yapıyorum, ayırca özel üniversiteyi başarısızlık görecek kadar dar görüşlü olman komik.' bunu beklemediği çok belliydi. Ters ters bakmakla yetinirken Hikmet Bey konuştu, 'maşallah kızım, başarılarınla gurur duydum. sen abilerine bakma hiçbirimiz için kolay bir süreç değil. hep beraber alışacağız.' ne diyeceğimi bilemezken Adar konuştu, 'ailen seni hemen nasıl bıraktı?' art niyetle mi soruyordu bilmiyordum, 'siz kardeşinizi nasıl bıraktınız?' bana nasıl gelirlerse onlara öyle giderdim. bu saatten sonra kimseye gerektiğinden fazla değer verecek değildim. konuşmayınca devam ettim, 'eski ailemle aramız iyi değildi zaten üç yıldır onlardan ayrı yaşıyorum. anlaşamamızın bir nedeni yok. beni sevmezlerdi o kadar.' Hilal Hanımın gözleri doldu, ne sulu göz bir kadındı böyle? ona hafifçe tebessüm ettim, beni üzen herhangi bir şey yoktu. hastanede duyduklarıma kırılmıştım ama onu düşünmenin sırası değildi. Adar dikkatle beni inceliyordu, 'niye sevmiyorlardı seni?' ne duymak istiyordu? 'ne duymak istiyorsun? bir sebep bulma çaban neden? ben kardeşinizi neden sevmiyorsunuz diye irdeliyor muyum?' sözlerimden sonra sustu, haklı olduğumu biliyordu. Onlarla oturmak güzeldi ama kafamı toplamam lazımdı. gözlerimi Hilal Hanım ve Hİkey Beye çevirerek konuştum, 'izninizle biraz dinleneceğim, yoğun bir gündü.' cevaplarını beklemeden merdivenlere yöneldim. İki günde hayatım alt üst olmuştu. Ama ne demişti Şems-i Tebrizi, Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
.
.
.
Selam! Ruhan daha ikiziyle konuşmadı, sizce ikizi nasıl tepki verecek? Ruhan'ın cevaplarını nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşmayı unutmayın lütfen. Bu arada Ruhan'ın odasını merak edenleriniz varsa;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruhan
Ficción GeneralTek dileği ailesinin olması olan Ruhan, dileğinin kabul olacağını nereden bilebilirdi?