-9-

5.6K 492 100
                                    







Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



.

.

.

.


Ruhsuzca elimdeki simidi yiyordum. Saat gece on ikiye yaklaşırken ve hava bu kadar soğukken yapılması gereken son şey bile değildi belki. Özellikle benim gibi zayıf bünyeli biri için. Derince bir nefes alarak üstümdeki monta daha sıkı sarıldım, en azından düzgün giyinmeyi akıl edebilmiştim. Daha dün bir operasyon geçirmiştim ki, aslında çok basit olan işlem geçirmiş olduğum hastalık yüzünden bana ağır gelmişti. Gerçi umrumda değildi, hayatımın kısa bir sürede tepe taklak olmuştu ve yaşadıklarımın yanında ufak bir halsizliği dert edecek değildim. Bugün patronumun işten ayrılmam gerektiğini söylemesi de ayrı bir tatlılıktı(!) Objektif bakarsak o da haklıydı, ilk önce aile durumlarından dolayı almak zorunda kaldığım izin daha sonra bu operasyon derken zaten tam zamanlı çalışmadığım yerden atılmam için yeterli nedenlerdi. Kendi kendime omzumu silktim, yapacak bir şey yoktu. İşimi ve çalışma ortamımı seviyordum fakat dünyanın sonu değildi, ağlasam sanki bir şey mi değişecekti? Saatlerdir kemirdiğim simidin son parçasını da ağzıma atarak ayağa kalktım, ellerim donmuştu. 

-

Sakin adımlarla kampüsten çıkarken ne zaman patlayacağımı düşünüyordum. İki gündür üstümde olan sakinlik saçma bir psikolojiye sokmuştu beni. Hah, resmen kullanılmıştım! Sinirle gülüp kafamı sağa sola salladım, düşünmek yoktu. Şimdi bir kaç sokak gezecek ve iş arayacaktım, belki internetten de bir kaç başvuru yapardım. Daha aylık rutin ziyaretlerimi gerçekleştirecektim ve çıkarmam göreken sayfalarca not vardı. Fazla düşünmek eğitim hayatıma zarar verecekti.  

Sırtımda sırt çantam ve elimdeki poşetlerle 'Sümbül Çocuk Yuvası'  yazan tabeleya baktım. Kapıdan içeri girerken gördüğüm Ali abiye kafamla selam verdim, Ali abi yuvanın güvenlik görevlisiydi, bana da sürekli yaptığım ziyaretlerden alışmıştı. Yavaşça merdivenlerden çıkarken afacanları ortada göremeyince yemekhanede olduklarını anlayarak ilk önce Yeliz hanımın yanına gitmeye karar verdim, hem çocukları görmeden haber vermem daha doğru olurdu. Hemen sağa dönünce karşıma çıkan kapıyı çalıp 'gel' komutunu alınca içeri girdim, beni gören Yeliz hanımda ayağa kalkmıştı. 'Ruhan Hanım bu ne güzel süpriz, bu ay her zamanki tarihte gelmeyince çocuklar gelmeyeceğinizi düşünüp üzülmüştü' söylediklerine tebessüm ettim, 'Bir kaç şeyi yoluna koymam gerekiyordu sadece' kısa cevabımdan sonra beni onaylamış bir şey içip içmek istemediğimi sormuştu. Her zamanki ufak sohbetimizden sonra yemek saatinin bittiğini söylemiş çocukların yanına gitmek üzere yanından ayrılmıştım. Bir kat daha yukarı çıkarak yavaşça içeri girdim, beni fark eden çocuklar da koşarak yanıma gelmişti. 'Bakın sizlere neler getiridim' neşeli sesimle konuşup aldığım zeka oyunlarını ve peluş oyuncakları çantalarından çıkartmaya başladım. Geçen ay ihtiyaç ayıydı ve kıyafet, ayakkabı tarzında hediyeler almıştım, bu ay ise onların şekil verilmeye müsait zihinlerine uygun olduğunu düşündüğüm, kendilerini geliştirmelerine yönelik oyunlar almaya çalışmıştım. Çantaları açarak içinden çıkanları büyük bir coşkuyla inceleyen çocuklara baktım, her şeyin en iyisini onlar hakediyordu. Burukça tebessüm ettim, tek dileğim gelecekte de iyi insanlarla karşılaşmalarıydı. 

Bunalmış bir ifadeyle girdiğim yuvadan yüzümde kocaman bir gülümseme ile ayrılmıştım. Ruh halim ne olursa olsun, onların yanında mutsuz olmak mümkün değildi. Sırtımdaki çantanın saplarını tutarak on dakikalık mesafede olan durağa yürüyordum, eve gidecek ve ders çalışacaktım.

Sıcacık duşumu almış ve birden bire soğuyan havalara inanamayarak yumuşacık pijamalarımı giymiştim. Küçük mutfağıma girerek kendime bitki çayı hazırlamaya başladım, aslında tadını sevmiyordum fakat bitki çayı içmek bana garip bir haz veriyordu. Böyle ufak tefek şeylerle kendimi mutlu etmeye çalışıyordum. Kendi kendime gülümseyerek orta sehpaya yığdığım kitaplarım ve bilgisayarımın başına oturdum, ders çalışmam için gereken her şey hazırdı.

Çalan telefonumla bakışlarımı önümdeki kitaptan çektim, kaç saattir çalışıyorsam gözlerim yanmaya başlamıştı. Sıkıntıyla telefonumu elime aldım, ne zaman telefonum çalsa üzülüyordum. Ekranda gördüğüm Hilal hanım yazısıyla yanılmadığımı anlayarak aramayı cevapladım, 'Ruhan, kızım. Nasılsın?' şaka mı yapıyordu acaba? hiçbir şey olmamış gibi hal hatır mı soracaktık yani? 'İyiyim Hilal hanım, siz nasılsınız?' daha az muhatap olmak için ne gerekiyorsa onu yapmalıydım. 'Bende iyiyim canım teşekkür ederim, ben yarın akşam ailecek bir yemek yiyebilir miyiz acaba diye aradım.' e ailecek yiyeceklerse benim orada olmamam lazımdı, 'Müsait değilim Hilal hanım, kusura bakmayın.' , 'Lütfen, ısrar ediyorum.' sakince bir nefes alarak onayladım. Yarın o yemeğe gidecektim.

-

Sabah kalkmış ve okuluma gidip derslerime girmiştim, dün akşam bulduğum bir kaç işe de başvurmuştum. Şimdi de evden çıkmaya hazırlanıyordum, ailemle yemek yiyecektik. İki gündür olduğumdan daha da sakindim bugün, gidip yemek yiyecek ve evime dönecektim.

Beklediğimden daha da gergindim, hiçbir şey olmamış gibi davranan aile üyeleri tiksinmemi sağlamıştı. Üstelik +1 olarak Atalay da buradaydı, odası falan da var mıydı acaba? Halıya odakladığım gözlerimi Hilal hanımın konuşmasıyla ona çevirdim 'Ruhan hastaneden neden öyle habersizce ayrıldın kızım?' gerçekten alay ediyordu, 'Dalga mı geçiyorsunuz?' sinirden kasılan bedenimle tuhaf bir ses tonunda sormuştum, 'Neden dalga geçeyim kızım? Sabah hastaneden ayrıldığını öğrenince çok şaşırdık.' kendimi tutamayacaktım artık, 'Hadi ya, sabah yanıma gelmeye tenezzül edebildiniz yani?' alaylı konuşmamla ortam iyice gerildi, Hilal hanım ağzını açmıştı ki değerli abim Ahves konuştu, 'Annemle düzgün konuş.' , 'Siz toplandınız da bana şaka mı yapıyorsunuz acaba? Operasyondan çıkayım, odada kimse yok, kimse gelmeye zahmet etmemiş ama ben niye haber vermedim öyle mi? Siz ne tuhaf insanlarsınız ya.' yükselen sesimle söylediklerim üzerine daha da sinirlenmişe benziyordu, 'Hah, Rahdan'ı bırakıp yanına mı gelseydik? Kıkançlık mı yapıyorsun birde? Nesin sen, ilgi budalası falan mı?' sinirden bütün bedenim titremeye başlamıştı. 'İlgi budalası öyle mi? Sizin yalnız hissetmesin diye tüm gece başında beklediğiniz kardeşinizin yattığı odada ben on dört yaşında tek başıma yatıyordum! Sen kendini ne sanıyorsun?! Ne biliyorsun hakkımda? Saçlarımı tek başıma kazırken yanımda mıydın?! Bir tek siz önemlisiniz ama değil mi? Çok sevgili kız kardeşiniz üvey çıktı aman nasıl yıkıldınız! Her şeyi söyleme hakkına sahipsiniz dimi?' sona doğru daha da yükselen sesimle konuşmuştum, Ahves'in dibinde olduğumu görünce geri çekildim. Nasıl kalktığımı bile anlamamıştım. Hala titreyen ellerimle koltukta duran çantama uzanıp Hilal hanımın verdiği anahtarı çıkartıp sehpaya koydum, 'Bu bana verdiğiniz anahtar, artık bende durmasına gerek yok.' gözlerimi yavaşça odadakilerde gezdirdim, şok olmuş gibilerdi. Gözlerim Hilal hanımı buldu, ağlıyordu, hafifçe yüzümü buruşturdum. Çok samimiyetsizdi. 'Bundan sonra asla ama asla sizinle görüşmek istemiyorum. Sizin yapmacık hareketlerinize ne tahamaülüm ne de ihtiyacım var. On dört yaşında da tektim, yirmi bir yaşında da tekim.'  Kimseyle göz teması kurmadan evin çıkışına yöneldim, çok bile dayanmıştım. 

Adı ev olan fakat o hissi asla yaşatmayan yapıdan çıktığımda derin bir nefes aldım, rahatlamıştım. Rahatlamıştım ama içimde kocaman bir delik açılmış gibi hissediyordum. Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatıp sertçe yutkundum, bunu da atlatırdım ben. Bağırmaktan ve sinirden ağrı giren başımla taksiye bindim, tek yapmam gereken minik evime gitmekti. En azından orada ağlayabilirdim.




.

.

.

.

.








Selamlar, nasılsınız? Umarım her şey yolundadır :* Ruhan'ın çıkışını nasıl buldunuz? Sizce şimdi ne olacak? Ahves'in küstahlığı peki? Düşüncelerinizi yorumda belirtmeyi unutmayın lütfen..

Birde Ruhan için aklımda bir kaç karakter var, sizinle paylaşmamı ister misiniz? yoksa 'biz kafamızdakiyle devam edelim' mi diyorsunuz? Yeni bölümde görüşmek üzere °-°

ruhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin