5. BÖLÜM

21 22 0
                                    

KARAKTER TANITIMI:

BELLYA : Genelde en aklı başında olan ve hep araya kaynayan olur. Tülay Arslan'ın 2. Kızıdır. 19 yaşında. Disiplinli ve sert bir yapısı vardır. Mesafeli davransada sevdiklerine karşı aşırı korumacıdır. Arada kızlara uysa veya kural dışına çıksada genelde her zaman kurallara uyar. Uykuya aşırı düşkün bir yapısı vardır.

1.62 boyunda. Belinde siyah düz saçları vardır. Beyaz tenli ve koyu renk gözleri vardır. Zayıftır ve vücuduna rağmen daha şişik ve şirin yanakları vardır. Sincaba benzer

***

"Offf kafayı yemek üzereyim heralde! Nerde bu zıkkım?" Dedim ve önüme gelen saçları hışımla geriye attım. "Yok işte bütün kitaplık raflarını en az 3 4 kere baştan taradık. Yok!" O sırada telefonuma Elen'den mesaj geldi

Müvekkilim:

Anneanne içeri geliyor. Mutfağa geçin hemen!

"Elis! Annanne geliyor hadi mutfağa!"

***

"Yok işte hiç bir yerde şu si-" Elen Elis'in ağzını kapatmıştı tam küfür etmek üzereyken. Yavaşça elini Elis'in ağzından indirdi ve konuşmaya başladı Elen "e o zaman ne yapacağız?" Bilmiyorum anlamında birkaç mimik kullandım ve oturduğum sandalyede kendimi geriye yasladım. "Bir bok yapamadan eve döneceğiz. Hadi anneanne ve büyükbaba ile vakit geçirelim geldiğimizden beri sadece iki üç kelime konuşmuşuzdur." Bellya'yı onaylayıp salona anneanne ve büyükbabamızın yanına geldik. "Polta'şkım naberr" dedim ve anneannemin yanındaki koltuğa oturdum. Bellya'da öbür tarafa oturdu. Diğer ikili ise büyükbabanın yanına. 

"Ananişşş bize isminin hikayesini anlatsanaaaa!" Diye şirinlik yaparak konuştu Elis. Anneannem onun bu haline güldü ve başıyla onaylayıp söze girdi " Annem hamileyken köye birtane kadın gelmiş ve bir hikaye anlatmış. Hikayede Polte diye çok ama çok güzel bir prenses varmış. Annemde etkilenmiş ve eğer kızım olursa ismini polte koyacağım demiş. Kadında ona bu ismi vermemesini söylemiş çünkü bu isme sahip olan prensesin başına çok kötü olaylar gelmiş ama annem dinlememiş koymuş"

***

"YA LES ORAYA GELIRSEM O SUYLA BOĞARIM SENİ!" Elen ablanın dediklerini umursamayıp hortumu üstüne tutmaya devam ettim. Oda kendini sudan korumak için elini oraya buraya sallayıp duruyordu. "Kızlar birbirinizi ıslatmak yerine Bellya ve Elis'e yardım etsenize. Bakın benim uslu kızlarım nasıl güzel çiçek dikiyor." Dedi büyükbabam. Anneannem ne zaman toprağa bir şey dikme, ekme işi olsa Bellya ile birlikte yapardı çünkü Bellya'nın eli o kadar bereketliydi ki her zaman çiçekler çok güzel açar, ekinler daha güzel mahsul verir, ağaçlar ise normalin iki katı meyve verirdi. Ama Elen tam tersi hangi ekine, ağaca, çiçeğe dokunsa akşamına sanki yanmış gibi olur kururdu. Bu yüzden Elen'e hep sulama görevi verirlerdi. Bizde Elis ile birlikte getir götür yapardık.

***

Anneanne ve büyükbabamızın evinde 3 gün kaldık ve ne yalan söyleyeyim dedektiflik macerası dışında çok güzel geçmişti herşey. Beraber yemek yapmıştık bahçeyle uğraşmıştık, masal anlatmışlardı bizle çok güzel ilgilenmişlerdi. Şimdi ise hastanede Sürünüyorduk. Elen muhasebe departmanında annem ile, Elis satış departmanında Tülay teyze ile, Bellya insan kaynakları departmanında Volkan dayı ile ve en son bende yönetim kurulu departmanında Erhan dayı ile staj görüyordum. Aslında teyzelerim dayılarımın ve annemin asıl mesleği doktorluk ama kendileri farklı departmanlardalar. Geçen sene satış da ben yönetimde Elis ve insan kaynaklarında beliya vardı ama şuanki pozisyonlarımıza bizi daha uygun gördükleri için değiştirmiştik. Bizim aksimize Elen ilk staj yılından beri hep muhasebedeydi.

Elimdeki hisse devir dosyasını incelerken dayımın ayaklanması ile bakışlarımı ona çevirdim oda bana bakarak "hadi küçük hanım saat 10'a 5 dakika kaldı toplantı odasına. Başımla onayladım ve kapıdan çıkan dayımı takip etmeye başladım. 4 büyük kendi aramızda istediğim kadar laubali olsak da büyüklerin yanında veya dışarda daha sert daha oturaklı davranırdık. Bunun sebebi onların uyarması yada başka birşeyden değildi sadece saygıdan böyle davranırdık.

Her cuma yapılan bizi değerlendirmek için yapılan toplantıda bitmişti. Ve hepimiz tam puan almıştık. Yaniii şimdi kim olsa bizim gibi mükemmel insanlara tam puan verir. Tamam tamam egoyu kestim.

En sonunda işim bitmişti ve kendimi şirketten dışarı atmıştım. Beni bekleyen arabama doğru yaklaşıp bindikten sonra şoför sürmeye başlamıştı. Maalesef İzmir'de ki kendi evimizde şoförümüz yoktu ama reşit olanların -yani ben hariç bizim bütün ekibin- arabası vardı. Ve benimde seneye kadar Elen ablam vardı. Kendisi yazık beni oraya buraya götürdüğü için bir an önce ehliyetimi almam için reşit olmamı istiyordu. Eve vardığımda arabadan inip kapıya doğru ilerledim. Kapıyı çaldıktan 1 2 dakika sonra açıldı ve içeri girdim.

Kızları salonda göremeyince sedef hanıma sordum oda Bellya'nın daha gelmediğini diğer ikilinde havuzun ordaki çardak da olduğunu söyledi. Yukarı çıkıp gri salaş bir Nike t-shirt ve altıma siyah Nike tayt ve yine Nike marka gri spor ayakkabı giyip kızların yanına inmiştim. Nike takıntım olduğunu daha önce söyledim mi? Sanmıyorum, o yüzden söyliyeyim. Benim Nike takıntım var.

"Naber" ortaya soruyu atıp çardakda oturan kızların yanına oturdum. "Kötü, anam ağladı." Elis de katılır homurtular çıkardı ve esnedi.

Biz muhabbete dalmış hastanede ki olayların dedikodusunu yaparken birden Elen'in telefonu çaldı. Biz merakla Elen'i dinlerken gözleri fal taşı gibi açılmış telefonun diğer tarafında ki kişiyi dinliyordu. Sadece konuşma boyunca en sonda tamam dedi ve kapattı.

"Ben gidip uçak biletlerini yarına çekiyorum, sizde gidin hazırlanın erken çıkıcaz"


YAZAR: FATMA C. A. : mexfa46

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin