BELLYA
Şuan oturmuş annem, Tubiş teyzem, Ales ve Elis'in Meliş abinin dedikodusunu yapmasını ve Elen ablanın sürekli lafa atlayıp sevgilisini korumasını dinliyordum.
"Elen vallahi kalkar seni döverim!" Diye çıkıştı annem çünkü Elen biraz fazla korumacıydı ve en küçük laflarında itiraz ediyordu haklı bile olsalar. Annemde haklı olarak dayanamadı. "Ya ama anneee! Tubiş teyze bari sen bişey şöyle benimkine iftira atıyor bu iki S" - iki S derken tabiki Ales-Elis ikilisini kastediyordu- Elis göz devirdi "Aman be! Senin sevgilinin dedikodusuna kaldık sanki! Daha iyileri var hem bende, Sisligil holdingin CEO'su Demet Sisligil ile yasak aşk yaşıyormuş!"
******
Bebilerle birlikte resim çizerken Ales yanıma geldi. "Ne yapıyorsunuz?" Dedi hemen yamacıma bağdaş kurmaya çalışarak oturdu. Pek kurduğu söylenemez ama... "Resim çiziyoruz Lamia" Ales gözlerini kapatıp derin nefes aldı ve gözlerini geri açarken bıraktı. "TEYZE ŞU VELEDİNE BİŞEY SÖYLE! SENİN YÜZÜNDEN LAMİA DİYORLAR, ÇOK CİDDİYİM GİDERİM BİR DAHA GELMEM!" Annem umursamaz bir şekilde merdivenlerden inerken "giitt, iki gün sonra paran bitince gelirsin" aşırı haklıydı Ales bu sonuçta. Aşk mı paramı sorusuna aşk diyenlere 'enayiye bak! seçsin aşkı ben gerizekalı değilim ömür boyu bekar kalır bu enayilerin payına da çökerim' tarzındaydı. Ales'de bize katılmıştı ve hep birlikte resim çiziyorduk. Birden Ales'in yanına Elis oturmuştu " Ales resim mi çiziyor bana mı öyle geldi?" dedi hayretler içerisinde. Aslında şaşırmakta haklıydı Ales resimden nefret ederdi kendini bildi bileli ama bu gün resim çiziyordu hem de odaklanmış biçimde. "Günlerdir gözümün önüne gelen bir saray var rüyama da girdi bir kaç kez. Onu çizmeye çalışıyorum" diye yanıtladı Elis'in şaşkınlığını "Nasıl bir saray?"
"Siyaha yakın koyu renkli duvarları var... Çok büyük avizeler var ama avizeden çok ateş gibiler ve sanki gökyüzü kadar uzak olan tavandan aşağı sallanıyorlar, yuvarlak bir salonu var, salon o kadar büyük ki... Camdan bir kutu gibi bir şey var ama çok uzun salonun orta yerinde içinde ise çift taraflı portreler var yüzlerin hiç birini tanımıyorum ama sanki hepsine çok yakınmışım çok seviyormuşum gibi hissediyorum. Halı var yeri kaplayan kırmızı. duvar diplerinde 1 metre kadar beyaz gövdeli siyah çiçekler var. Her yerde şamdanlar, süsler, duvarlar boyunca milyonlarca tavana kadar uzanan kitaplar, kitapların hepsinde isimler ve bir sürü kapı o kadar şehvetli ve korkunç duruyor ki... Ama evimde gibi hissediyorum düşündükçe bile. Birde Portrelerin birinde ben, Elis ve birde adam vardı birinde de Bellya ve Elen... Hepimizde süslü, şatafatlı, gösterişli kıyafetler ve taçlar var. İnsanlarda var onlarda eski kraliyet soyluları ve hizmetlileri gibi giyinmiş oradan oraya koşuşturuyor."
****
ALES
"Plense! Filyuvanse li nesyumna! ( Prensesim! gerçekten ben yapmadım)" yine o krallıktaydım... Yine kasvetli, gösterişli ve ihtişamlı odamdaydım. siyah kaz tüyünden yapılmış bench koltuğa oturmuş bana telaşla masum olduğunu anlatan ve ayaklarıma kapanan kişiyi dinliyordum. "FES! Sİ NESYUM (sus! sen yaptın)" arka sağ çaprazımdaki kadına başımı hafifçe çevirdim ve alimi havaya kaldırdım "Fils. (yeter!) " olayı bile bilmiyordum sadece bilmediğim bir şeyi üstelemek ve yanlış karar vermek istemediğim için bu tepkiyi vermiş ve çekilmiştim
Ayağa kalkıp Gösterişli kabarık zümrüt işlemeleri olan siyah elbisemi düzeltip kapıya doğru dik duruşla adımladım. " Si, li velcid Plense ( sen, beni prensese götür)" rastgele birine söylemiştim. Umarım benden başka prenses vardır çünkü şuan nerede olduğumu, kim olduğumu, hiçbir şeyi bilmiyorum. Emir verdiğim kız başını eğip önümden yürümeye başladığında onu takip ettim. Biz koridorda ilerlerken yanımıza hızla siyah pelerinli, siyah giyimli orta yaşlarda bir adam geldi "Kirla Plensen posemu ( Kral prensesi çağırıyor)" dedi ve eli ile geldiği yönü işret etti bana. Gösterdiği yönü takip ettim. Yolun sonuna gelmiştim.
****
Ve yüzüme sıçrayan kan damlaları. Yaklaşık bir hafta önce gördüğüm rüyayı şuan izliyordum. Az önce şeytanın emri ile Birinin kafasını koparmıştım... Ama koparan kişi ben değildim, benim ikizim gibiydi... duruşumuz, bakışımız, sesimiz, yüzümüz ve nefes alış verişimize kadar. Tek fark o bu yaptığını su içiyormuş gibi karşılamıştı hatta bundan zevk almıştı ben ise korkudan nefes alamıyordum.
anın korkusuyla çığlık atmıştım. Ellerimi ağzıma çıkarmış sesimi kesmeye çalışmıştım. Şaka gibiydi demin oradaki ben masum olduğunu iddia eden adama alay edercesine güldü ve tek hareket ile kafasını kopardı. Gördüklerim yüzünden sendelemiş ve tepeden tırnağa büyük bir korkuyla kaplanmıştım. Benden bağımsız olarak ayaklarım bu odayı terk etmek için yalvarırcasına geriye doğru adımlıyordu. sırtımın çarptığı şey ile irkilerek sıçramıştım. Arkamı dönüp çarptığım şeye baktım. Dizlerini karnına çekmiş ağlayan adam heykeli vardı. Heykel ağır ağır hareketlenmeye başlamıştı. Hareket etmesiyle küçük dilimi Yutmuştum resmen şaşkınlıktan. Yaşadıklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Arkama döndüğümde herkesin donmuş olduğunu gördüm. Sanki zaman durmuştu. Ardından hemen heykele odaklandım oda eski haline geri dönmüştü ama sanki gözlerinden yaş akar gibi renkli sıvılar akıyordu...
****
İlk defa bu kadar beklettim srry...
Ama bazı sebepler vardı.
Bu arada bölüm nasıldı???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
FantasyHoş geldiniz hikayemize! bazen insanlar bazı şeyler yapar bencilce ve onun bedelini ödemelidir. Hiçbir kan yerde kalmaz, Hiçbir intikam yemini unutulmaz, Hiçbir iç soğumaz karşılığını almadan! Sadece zamanı beklenir bazı şeylerin. Bir yemin edildi...