8. BÖLÜM

14 12 19
                                    


   "Offfff yeterr! Açın artık ne dram yaptınız yaaa!" Dedim ve gözlerimi pörtlettim. Sabahtan beri kitap ve adam hakkında teorilerini dinliyordum. Ama bunu keşke daha önce yapsalardı çünkü kitap başında konuşunca hiç dikkat çekici olmuyordu. "Patlama be, açıyorum tamam!" Elen beni azarladı ve kitaba yöneldi. Yavaşça kapağını açtı ve ilk sayfayı incelemeye başladık. Garip bir şato çizimi vardı şatonun etrafinda da üç tane melek vardı ellerinin 1 tanesi kesinti hepsinin. Sayfayı çevirdik. Sayfada yazılar vardı ve sayfadaki yazıların hepsi Melyin dilindeydi. Bu dili hayatımız boyunca sadece anneannemiz, büyükbabamız, teyzelerimiz dayılarımızdan duymuştuk. Tarihçesini büyükbabam atalarından geldiğini söyleyerek açıklamıştı. Ama arama motoru dahil hiç bir yerde yazmıyordu. Sanırım cidden çok eski atalarından kalmaydı. Ve onlar da bu dile çok önem verirlerdi. Dördümüzde bu dili biliyorduk. Bellya inceledi ve sonra çevirdi

[Tanrı elini aldı.
Melekler yönlerinden saptı.
Kibre ve cahilliğe battı.
Tanrı'yı kızdırdı kral kızı.
Nefsi olana uydu kral şövalyesi.]
Tanrı elini aldı.
Çünkü o elle savaş başlattı.

Kaşlarım çatıldı ve anlamaya çalıştım. "Ne yani melekler ve şeytanlar arasında savaşmı vardı" Elen'in sorusuna Elis alayla güldü " Sence en şaşırıcak konu bu mu? Çünkü meleklerin içinde bı insan varmış. Onuda geçtim melekler sandığımız kadar iyi değilmiş, baksana bu göklerden geldiği söylenen kitapda bile kibirden bahsediliyor!?" "Durunda diğer sayfalara bakalım, belki daha önemli şeyler buluruz?" Bellya'ya hak verir biçimde homurtular çıkardım. Karşı sayfaya baktı Bellya

[Tanrı huzuruna aldı Erlik'i.
Kumpas kurdu melek elçisi.
İnandı güvendi kardeşi.
Gece uçurdu Tanrı kulu.
Erlikhan yemin içirdi.
Kendi soyundan olana.
Bedensiz ruha beden bulmaya.
Kardeş intikamıyla bedene girmeye.
Soyunun ateşi kül etti cehennemi.
Kan döktü içti.
Soysuzun soyuna lanet içirdi.
Bedenlerini armağan etti soyuna.]

"Nasıl ya?" Bellya'nın çevirisini yaptığı sayfaya bende göz attım Elis'in tepkisini dinlerken. Çünkü o kadar karışıktı ki Bellya'nın yanlış çevirmiş olmasını diledim. Kızlar arasında tartışırken bende bir kez daha göz attım. Ama Bellya doğru çevirmişti. Elis bir anda parladı " OĞLUM BULDUM!" Hepimiz bekleyiş dolu gözlerle Elis'e baktık. "Ayrı ayrı düşünmeyin! Bak şimdi ilkde nefsi olan diyo ikincide Tanrı kulu diyo. Sonra da Erlikhan'ın Tanrı huzurunda bedeninden ayrıldığını soyluyo bu yüzden şövalye Erlikhan'ı öldüremedi." Zihnimde Cesur'un sesi yankılandı. "Bedeninden ayrılanı öldüremezsin. Ruhsuz beden boş kutudur. O gece uçtu" kafamda düşüncelerimi toplamaya çalışırken bir yandanda kulağım hala dönen teorilerdeydi. " Bellya sorgular bakışlarla "Erlikhan'ın ölmediğini yada ona kumpas kurulduğundan nasıl bu kadar eminsin ki?" Direkt lafa atladım çünkü artık taşların hepsini oturmuştum

"Sen söylemedin mi? Adam ve Cesur'un bize anlattığı hikaye aynı demek ki cesur bu kitabı daha önce gördü. Ayrıca ona ek olarak, Cesur ile şövalye oyunu oynarken Elis'i öldürmeye çalışmıştı ama sonra 'Ruhsuz bedeni öldüremezsin. Ruhsuz beden boş kutudur. O gece uçtu' demedi mi? İşte Hikayede yanına gelen kendi gibi insan olana uydu sonra nefsine yenik düştü planı uyguladı Erlikhan'ı öldüremedi oda beden arıyor şuan. Ve soyuna hediye ettiği söylediğ bedenlerde hikayede ki çift ruhlu bedenler. Erlik bu ruhlara lanetledi şövalye soyundan bedenler verdi işini hallettikten sonra bedenin sahibi ruhları öldürüp kendi soyunun ruhlarına sıra vericek"

***

Odalara çekilmiştik çünkü bütün parçaları birleştirmek bizi zihinsel anlamda yormuştu. Ve neden bilmiyorum ama sanki gözlerimde hologramsı şeyler beliriyordu. O kadar silikti ki anlaşılmıyordu. Bu kadar merak bana fazla gelmişti uyumaya karar verdim ve yeni giydiğim şort takım pijamalarımla kendimi yatağa bıraktım.

"Gerçekten, yemin ederim! İnanın bana lütfen! Lütfen öldürmeyin beni. Kralım size asla ihanet etmedim! Ben, ben bütün ömrümü size adadım efendim" Görkemli iri yarı dev cüsseli, esmer tenli, kan rengi gözü, sivri yüz hatları, ve simsiyah giyinimi ile insan vücudundaki şeytan tahtından kalktı ve eskiden sağ kolu olan Vila Sercina'ya yaklaştı. Bu yalvarışlarından kendinin tatmin olduğunu belli edercesine küstah biçimde gülümsedi. " Kızım Ales, hadi!" beni çağırdığını duymam ile hareketlenip hemen 1 adım gerisinde durdum. Dizlerimi hafif kırdım ve başımı eğerek selam verdim. Kafasını salladı ve sonra adamı işaret etti. Adamın kafasını koparmamı istediğini anladım. Memnun bir şekilde gülümsedim ve adamın onunda durdum. Gözlerimi adamın gözlerine sabitledim. Sercina beni tanıdığı için hamlelerimi de iyi biliyordu hemen gözlerini kaçırdı. Kendimi onun zihninde hayal edip
"GÖZLERİME BAK!" Diye manipüle gücümle ona emir verdim ama zihnini kilitlemişti. " Ah zavallı Sercina benimle baş edebilecek kadar güçlü olduğunu mu sanıyorsun?" Kendimi tekrar zihnine hayal ettim ve bu sefer ilk önce duvarı yıktığımı hissetmeye çalıştım. Dediğim gibi ondan daha güçlü olduğum için engeli çok çabuk düşmüştü. " GÖZLERİME BAK!" bütün şeytanlar gibi onunda kızıl ve kan dolu gozleri vardı. Ama manipüle etkisiyle gözleri yeşile döndü. Gözlerinde onun kafasını kopardığım hayalini izledim ve iki saniyede kafası koptu. Çıkan kan her tarafa sıçradı. Bedeni ayaklarımın ucuna düşerken kafası tam tersi yöne düşmüştü.

Gördüğüm rüyadan çığlık atarak uyandım ve sanki yüz yıllardır hapis kalmış gibi aç gözlülükle havayı solumaya başladım.

"ALES!"

***

BÖLÜM YAZARI:
ELEN K. A.
FATMA C. A.

SİZCE BÖLÜM NASILDI?

FİKİRLERİNİZİ BELİRTMEYİ UNUTMAYIN:*

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin