𝑻𝒉𝒓𝒆𝒆☘︎

1.7K 91 21
                                    


❦︎

"Üç yıl. Koca bir üç yıl!"

Başımı yaslandığım yerden ağır hareketlerle çevirerek  yatağımın karşısındaki masada arkası dönük bir şekilde içeceğini dolduruyoran Seokjin hyung'a baktım.

"Bunun bir zaman kaybı olduğunu ne zaman kabul edeceksin Taehyung?" Her seferinde tekrar ettiği bu soruları artık dinlemiyordum.

"Hiçbir zaman" diyerek sadece kendim duyabilecegim şekilde mırıldandım. Yatakta oturur pozisyondaydım gözlerim ise tek bir noktaya kitlenmişti. Hiçbir şey düşünemiyordum çünkü düşünmeye başlarsam bu kriz geçirmeme neden oluyordu.

"Ah! Doğru o senin zamanına ancak zaman katardı değil mi? Unutmuşum." diyerek güldü.

"Yeter hyung..." Daha fazla azar işitmek, aynı şeyleri dinlemek istemiyordum.

"Tek bir haberiyle ne hale geldiğini görmüyor musun Taehyung? Daha ne kadar buna devam edeceksin?"

Yine oluyordu işte. Haber konusu her açıldığında boğuluyordum. Onun bir başkasıyla olduğunu bilmek beni her saniye dahada yıkıyordu.
Her şeyden önce; o kimbilir şuan nasıldır?

Umrumda olan tek soru buydu. Kim bilir ne kadar ağladı? Ya da belkide daha kötüsü olmuştur. Şuan bildiğim birşey varsa oda Jennie'nin bu geceyi hiçte iyi geçiremeyeceğiydi.
Keşke yanında olup onu teselli edebilme şansım olsaydı. Keşke ona sarılıp herşeyin geçeceğini söyleyebilseydim.

"O kız sana zarar veriyor ve sen bunu göremeyecek kadar körsün" 

O kız bana hiçbir zaman zarar vermedi. Çünkü o bana hiçbir zaman umut vermedi. Aksine, farketmeden gülen yüzümün sebebi bana zarar veremezdi.
O öylece durduğunda bile ben ona hayran kalıyordum. Nefes aldığını bilmem bile bana iyi hissettirmeye yetiyordu.
"Bunun aşk olduğuna emin misin? Takıntılı olmadığına emin misin?" Takıntı mı? Bu olasılığı uzun zaman önce elemiş olmanın vermiş olduğu bir tebessümle karşımdaki adama döndüm.

"Hislerimi mi sorguluyorsun? Öyleyse lütfen yapma."

Yatağımın yanındaki koltuğa oturup saçlarını karıştırmıştı. Sorduğu sorunun yanlışlığını yeni farketmiş olmalıydı.

"Beni yanlış anlama lütfen ama bunca zamandır ona olan duygularından bir tek benim haberim var. Neler çektiğini ben biliyorum. Ödül törenlerinde sırf nefret edilmesin, ceza almasın diye ona bakamadığın her an için gecenin bir saatinde kalkıp prova odalarında sabahlıyordun. Onu nasıl sevdiğini biliyorum..."

Boğazım düğümleniyordu. Hayatım bir gecede kararmış gibiydi. Keşke yanımda duran Jin hyung kendimi zerre kadar umursamadığımı şuan asıl onun nasıl olduğunu deli gibi merak ettiğimi anlayabilseydi.

Çok ağlamış mıdır?
Ona çok fazla yükleniyorlar mıydı?
Yanında onu sakinleştirecek birileri varmıydı?
Peki şirketi bu durumu önlüyor muydu?

Soruların arasında boğulacağımı hissettiğimde yatağımdan kalkarak cam duvarın önüne doğru yürümüştüm. Ayaklarımın altındaki Seul gecenin karanlığında bile bembeyazdı. Kar bütün şehri beyaza boyamıştı.
Bu büyüleyici manzara bir ay sonra çıkaracağım tekli parça için bana ilham vermişti. Bu şarkıyı tıpkı diğerleri gibi onun için yazacaktım fakat o bunun farkında bile olmayacaktı. Belkide onun için yazacağım son şarkı olmalıydı bu.

"Ne düşünüyorsun?"
Jin hyungun sorusuyla karmaşık düşüncelerimi bir kenara bırakıp tekrar yatağıma oturdum. "Doğru soru; ne düşünmüyorsun? Olacaktı"

"Gözlerimin önünde mahvoluyorsun ve hiçbir şey yapamıyorum" bana acıyarak bakıyordu. Bende kendime acıyordum hiçbir şey yapamadığım için. Bir yerlerde mahvolan bir parçam vardı ve ben o parçayı içinde bulunduğu durumdan kurtaramıyordum.

"Sana ilk anlattığım günü hatırlıyor musun?" Acıklı sözlerini umursamadan yeni bir konu açmıştım.

"Gözlerinin içi parlıyordu. O kadar heyecanlıydın ki anlatmadan önce kimseye söylemeyeceğime bin defa yemin ettirmiştin bana. Birkaç saat aynı ortamda olduğunuz için o gece onu düşünmekten uyuyamadığınıda hatırlıyorum." Birkaç saniye duraksadıktan sonra derin bir nefes vermişti.

"Ama şimdi o adamdan eser yok. Karşımdaki bu adamı tanıyamıyorum ben"

Belkide gece boyunca ilk defa gülümsemiştim. Hislerimden emin olduğum o günü dün gibi hatırlıyorum. Jin hyungun dediği gibi gece boyunca uyuyamamıştım. Saçma sapan davranıp, durduk yere gülümsüyordum. Liseli bir aşktan farkım yoktu. En azından Namjoon hyung dışarıdan öyle göründüğümü söylüyordu.

Hiçbir şey değişmeyecek olsa bile o günlere dönmek için her şeyimi verirdim.

❦︎

❦︎

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝑺𝒄𝒆𝒏𝒆𝒓𝒚 ❦︎ 𝑇𝑎𝑒𝑛𝑛𝑖𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin