"Kolye elli bin eder mi?"
Evet, önemli soru buydu. Adam ne kadar olursa verebileceğini söylemişti ancak Büyükbaba'ya verdiğim söz aklımdan çıkmıyordu. O kolyeyi yanımda tutmamı istemişti, aile içinde tutmamı... Aptalca bir hata yüzünden sözümü ezip geçiyordum. Yatağa uzanıp gözlerimi kapadım. Aklımdaki soru işareti büyüyordu.Kolyenin hiçbir özelliği yoktu. Hatta Büyükbabamın bu kolyeyi Afrika'dan getirdiğine bile emin değildim. Elimde son kez çevirip York'a gösterdim,
"Bu parçaya o kadar para vermeyecek, biliyorsun değil mi?"
York omuz silkti,
"Kalanı lokantadan bir şekilde alabilirim. Ah! O parayı Curtis'in suratına atacağım."
Curtis'e karşı sinirliydi. Eşcinsel olduğunu açıkladığından beri, Curtis hoşlandığı ilk kişi olmuştu. Ancak York çabuk inanıyor ve güveniyordu. Curtis'in arkadaşça davranışlarını yanlış anlamış, hızlı giden bir aşk trenine binmişti. Aşk meseleleri daha sonra halledilirdi, şimdi para konuşucaktık. Adamın kartını elime aldım. Beyaz fonda sadece ad ve telefon numarası vardı.Abel Porta.
Bay Porta'yla küçük bir pazarlık yapacaktım. Ben numarayı tuşlarken, York kolyeyi hala evirip çeviriyordu.
"Arayacağınızı tahmin ediyordum." Aniden duyulan kalın ve gür sesin sahibi kesinlikle oydu. Arayanın ben olduğumu nasıl anlayabilmişti? Daha sesimi bile çıkarmamıştım.
"İyi günler, Bay Porta." dedim sonunda. "Kolye hakkında konuşmak istiyorum."
"Devam edin, lütfen." Porta'nın sesi meraklı bir hal almıştı, "Fiyatı merak
ediyorum."
"Elli bin?" Sesim soru sorar gibi çıkmıştı. Porta küçük ancak samimiyetsiz bir kahkaha attı,
"Akşam buluşmaya ne dersiniz? Parayı getireceğim. Sahil bölgesindeki Peekshore Bankası'nın önünde,saat onda." Telefon aniden kapandı. York yüz ifademi çözmeye çalışıyordu. Adam elli bini öylece kabul etmişti."York," dedim yavaşça. "O kolyede farklı bir şeyler olmalı." York ne demek istediğimi sorgular gibi bakıyordu. "Porta elli bini kabul etti. Tanrı'm, kim şu parçaya elli bin verir ki?"
"Bilmiyorum, belki şu yeşil taş elli binden bile daha değerlidir." Omuz silkip devam etti, "Öyle dahi olsa bu kolyeyi isteyen tek kişi o. Parayı almalıyız."
Gece sahilde buluşma fikri beni tedirgin ediyordu. Porta'nın tehlikeli olduğunu biliyordum ve diğerlerini yanımda sürüklemek onları da tehlikeye atacaktı. Alt tarafı kolyeyi verip, parayı alacaktım.
Kolyeyi York'un elinden alıp boynuma taktım. Güzel bir parçaydı, bu kadar değerli olabileceğini hiç düşünmemiştim. Her ne kadar Büyükbaba Lee'ye ihanet ediyor olsam da o paraya ihtiyacım vardı. Curtis parayı getirmezsek şehri başımıza yıkardı ve bu, sıradanlaştırmaya çalıştığım hayatımda olmasını istediğim son şeydi.Saat tam onda, Peekshore Bankası'nın önünde Abel Porta'yla karşı karşıyaydım. Siyah bir takım elbise giymişti, yüzünde plastik bir gülümseme vardı. İri ve kaslı bir vücuda sahipti. Arkasındaki rahatsız edici şeyleri görmeme rağmen gözlerimi yüzüne diktim,
"Tekrar merhaba, küçük hanım." dedi sıkmam için elini uzatırken.
"Merhaba, Bay Porta." Uzattığı sert elini sıktım.
Bakışları boynumdaydı,
"Bu parça senin üzerinde daha değerli duruyor."
Gülümsemeye çalışıyordum ancak çok rahatsızdım. Tanrı'm Willa, rahatla! Sadece iltifat ediyor. Kolyeyi boynumdan çıkardım, neredeyse Büyükbaba Lee'ye tekrar veda eder gibiydim. Bay Porta çantayı uzatırken sordu,
"Parayı saymak ister misin?"
"Hayır." dedim sakince. Korkutucu gözüküyor olabilirdi ama bir sahtekara benzemiyordu. Kolyeyi ceketinin cebine attı.
Plastik gülümsemesini takınıp, arkaya doğru döndü.
Bay Porta özel biriydi. Joyce ve Ava gibi. Fırsatım varken ona sorular sormalıydım, belki de kendimden bahsetmeliydim. Ancak ben korkak biriyim ve öyle kalacağım. Hayatımda daha fazla anormallik istemiyorum.
"Bay Porta!" Kendime engel olamayıp bağırdım. Aklımda küçük bir soru vardı, "Kolyeyi niye bu kadar çok istiyorsunuz? Küçük, değersiz bir parça."
Bay Porta arkasını dönüp bana baktı,
"Küçük ve değersiz bir parça dünyayı değiştirebilir, Willa."
Ona ismimi söylemiş miydim?Görsel kaynak: weheartit
Okuduğunuz için teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Service
Teen FictionWilla Blade'in bir özelliği var. Gözleri... Görmemesi gereken şeyleri gören kapkara iblis gözleri. Willa Blade bir anahtar ancak doğru kapıları açıp Şeytan'a güzel bir servis yapabilecek mi? Üç 'sıradan' kızın cupcake tadındaki ıslak ve yoğun hayatl...