Her şey fazlasıyla hızlı gidiyordu. Mitzi ve Bay Porta sırrımı biliyorlardı. Onlardan saklamanın gereksiz olduğunu düşündüm, bir şekilde öğreneceklerdi. Çünkü hepimiz bizi özel kılacak güçlere sahiptik. Benim sahip olduğum şeye bir güç demek doğru muydu bilmem ancak Mitzi beni fazlasıyla özel ve yetenekli görüyordu.
"Kendinin farkına varmalısın," dedi. Hala dükkandaydık, "Bir düşün Willa, karşına çıkan her özel insanı belirleme gücüne sahipsin. Tıpkı benim gibi." Üçüncü gözünün bulunduğu yere dokundu, "Ancak bunu sadece sen görebiliyorsun. Seni önemli kılan bu! Ben özellerin auralarını görebilirim. İblis güçlerinin, iz sürücülerinin, kahinlerin ve birçok gücün aurası farklıdır."
Elimi durması için havaya kaldırdım, birçok şey söylemişti ve bu beni tedirgin ediyordu,
"Nelerden bahsediyorsun Mitzi, açıklamadan anlayamam."
Bay Porta hızlıca araya girdi,
"Sen özelleri belirlemekle kalmıyor onların güçlerini de görebiliyorsun." Yüzünde hala alışamadığım tedirgin edici gülümseme vardı, "Şuan için bunu bilmem yeterli." Sorulacak çok sorum vardı ancak öğrendiklerimi hazmetmem gerekiyordu.
"Pekala," dedim sonunda. "Sanırım diğerlerinin de haberdar olması gerekiyor."
Porta ayağa fırladı, "Diğerleri mi?!" Yüzünde şaşkın ancak sinirli bir ifade vardı. Her hareketi beni korkutuyordu. "İnsanların senin durumundan haberleri var mı? Onlara söyledin mi? Nasıl güvenirsin? Sence on-"
Mitzi hızlıca Porta'yı susturdu,
"Kızı korkutuyorsun, Tanrı aşkına!" Bana döndü, "Diğerleri kim?" Yüzünde sakin ancak Porta'nınki kadar tehlikeli bir ifade vardı.
"Hayır," dedim telaşla. "Ortada bir sorun yok. Diğerleri de bizim gibi , Ava ve Joyce. Onlar da..." Duraksadım. Porta ve Mitzi'ye kendimiz bu kadar açık etmek doğru muydu? "Onlar da bizim gibi."
Porta bu beklenmedik olayla neşelenmişti,
"Demek kendine güzel arkadaşlar edinmişsin. Aferin. " Benimle böyle üstten konuşması sinirime dokunuyordu. " Hiçbir insanın senin durumundan haberdar olmaması gerek. En yakınlarının bile."
Kendini savunmaya geçecektim. Elbette özel olmayan kimsenin haberi yoktu. Ancak... Ancak şeyin vardı.
York'un...Dükkanı kapattığımda hava çoktan kararmıştı. Kendimi sabaha oranla daha iyi hissediyordum. Porta ve Mitzi'nin artık tehdit konumundan çıkması beni rahatlatmıştı. Mitzi neredeyse benim gibiydi. Özel güçlülerin aurasını görebiliyor ancak tam olarak hangi güce sahip olduğunu kestiremiyordu. Gerçi bende bu konuda pek başarılı değildim ancak Porta gördüğüm güçlerin çeşitliliği arttıkça onları tanıyabileceğimi söylemişti. Bay Porta... O ise ışınlanma benzeri bir güce sahipti. Belirli bir alan içerisinde istediği yere ışınlanabiliyordu.
"Ancak çok güçlü değilim. Buradan New York'a ışınlanmaya çalışırsam büyük bir ihtimalle zaman içinde hapsolurum."
Boş bulunup gülmüştüm çünkü söylediği şeyler bilim kurgu filminin içindeymişiz gibi hissettirmişti. Tekrar uğramak istediklerini söyleyip çıktıklarında hava kararmıştı. Dükkanı kapatıp, çıktım. Garip bir şekilde takip ediliyormuş gibi hissediyordum.
Abel Porta, dedim kendi kendime. Beni kesinlikle takip ediyor. Gücünün hakkını veriyor. Onlara tam olarak güvenemiyordum, onlar da bana... Dükkandayken soracak bir sürü sorum vardı ancak fırsat vermediler. Beni neden arıyorlardı, neden aradıkları şeyin başta kolye olduğunu düşündüler? Her şey çok karışıktı.
Zamanımız vardı, değil mi? Zamanla sorular cevaplanacaktı."Willa?" Büyükanne bahçede oturuyordu, eve geldiğimi farketmemiştim bile.
"Merhaba," dedim yanındaki beyaz renkli sandalyeye otururken, "Nasıl gidiyor?"
"Senin için endişelendim," dedi ancak yüz ifadesi oldukça donuktu. "Geç geldin."
"Dükkanı temizledim." dedim hızlıca.
Gözlerini devirdi,
"Dükkanı iyi temizleyemediğimi mi düşünüyorsun?"
"Hayır, Büyükanne. Sadece be-"
Beni susturdu,
"Lütfen odana git. Tartışmak istemiyorum."
Evet, ben de sudan sebeplerle tartışmak istemiyordum. Odama gittim ve yatağa oturdum. İçimdeki huzur yavaş yavaş kayboluyor ve yerini pişmanlığa bırakıyordu. Belki de Porta'ya kendimi açık etmemeliydim. Bakışlarımı kütüphanede gezdirirken bir kitaba takıldım. Dante tarafından yazılan İlahi Komedya... Dante'nin cehennemde, Araf'ta ve cennette yaşadığı macerayı anlatıyordu. Aklıma Mitzi'nin söylediği sözler geldi. Birçok güçten bahsetmişti ancak aklımda kalan İblis Güçleri'ydi. Şu zamana kadar kendimle, Ava ve Joyce'la ilgili birçok araştırma yapmıştım ancak sonuçlara göre hepimiz tımarhaneye kapatılmalıydık. Ancak İblis Güçleri aklımı kurcalıyordu. Bilgisayarın basına oturdum ve araştırmaya başladım. Söz konusu gerçek iblisler miydi yoksa bu bir kod adı falan mıydı? Dini kitaplardan ve mitlerden birçok hikaye vardı ancak bunların hiçbiri bana yardımcı olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Service
Genç KurguWilla Blade'in bir özelliği var. Gözleri... Görmemesi gereken şeyleri gören kapkara iblis gözleri. Willa Blade bir anahtar ancak doğru kapıları açıp Şeytan'a güzel bir servis yapabilecek mi? Üç 'sıradan' kızın cupcake tadındaki ıslak ve yoğun hayatl...