Bölüm-4 BAHÇEDEKİ CESET
"İyi düşünülmüş bir plan dahi olsa mutlaka bir iz bırakır..."
(Yazarın anlamıyla)
Saat akşam sekiz civarıydı. İhtiyar ev sahibesi bornozuyla suyu ısınmakta olan küvetin başında bekliyordu. Su tam istediği sıcaklığa geldiği sırada gözlüklerini çıkarmadığını fark etti. Gözlüklerini çıkarıp kirden sapsarı olmuş lavaboya koydu.
O normal bir ihtiyar değildi. Tam bir baş belasıydı. 40 yaşında karısı onu terk etmişti. Sonra kızıda bırakıp gitmişti onu. 35 yıldır yapayalnız yaşıyordu. Normal olarakta psikolojik sorunları vardı.
Tam bornozunu çıkarıp suya kendini bırakacaktı ki, içeriden birkaç tatırtı sesi gelmişti. "Kim var orada?" Ses yok.
"Kim var orada, kimsiniz?" Eline lavabonun yanında duran, orda ne işi olduğu bilinmeyen mavi makası aldı. Banyonun kapısını açıp dışarı çıktı. Oda karanlıktı. Kimse yoktu.
Bir ses daha. Hızla arkasını döndü; banyonun kapısı kapalıydı. "Kim var orada?" Diye seslendi tekrar. Sesi titriyordu, korkuyordu artık. Salona doğru ayakları titreyerek girdi. Sesler giderek artıyordu. İşte orada. Siyah siluet kapının yanında duruyordu. Eli ayağı iyice titremeye başlamıştı. Elindeki makas küçük bir sesle yere düştü
KÜÜTTTT! Adam sandığı şeyin akskılık olduğunu açık pencereden gelen rüzgarın devirmesiyle anladı. Kısa bir ohh çektikten sonra gidip pencereyi kapattı ve bir cam Kırılma sesi...
Yaşlı adam yerde başı kanamış bir şekilde yatıyordu. Bilinci hâla yerindeydi, ama her an kapanabilirdi. İşte orada, siyah siluet tam başının üzerinde bekliyordu. İri yarı bir adam, canını almak ister gibiydi. Sesi hırıltılı çıkıyordu. Artık gözlerini daha fazla açık tutamıyordu. Gözleri kapanırken adam konuşmaya başladı, "Hoşçakal ihtiyar..."
###
Uykusuzluktan ölüyorum. Evet tek açıklamam bu, tam anlamıyla Uykusuzluktan ölüyorum. Nedenini bilmiyorum ama dün hiç uyuyamadım. Hatta koyunları bile saydım, ama nafile. O kadar uykusuzum ki bana bakan birkaç polisten analdığım kadarıyla sanırım zombi gibi görünüyordum.Ayaklarım istemsizce koridorun ortasındaki cam odaya girdi.
Çantamı masaya koyup kendimi sandalyeye attım. Jhone'nun masası boştu. Sanırım Jhone daha gelmemişti; derken burnuma kahve kokusu gelmeye başladı. İki kupa kahveyle ve kolunun altındaki dosyayla odaya geldi. Kupalardan birini masama koydu. Ben kahveye garip garip bakarken o yerine oturdu.
Sanırım ilk başlarda kendisi de çok uykulu oluyor zannettim. Yoksa uykulu olacağımı nerden bilecektir. Aklımı okur gibi konuşmaya başladı. "Merak ediyorsan haber geldi" dedi. Telefonunu açıp önüme koydu. Büyük babamla yazışmalarıydı.
"Jhone sana uykulu bir yardımcı getiriyorum kahvesini hazırla."
"Tamam efendim."
" :)"İnanmıyorum. Büyükbabam resmen haber vermiş kahvesini hazırla diye. Büyükbabama yuh diyorum ve başka birşey demiyorum.
"Sana güzel haberlerim var" dedi elindeki dosyayı masamın üzerine fırlattı. Çoktan kahvesini yudumlamaya başlamıştı. Dosyayı alıp açtım. Gözlerime inanamıyorum. Tanrım! Yeni vaka dosyası. Fırından yeni çıkmış ekmek gibi. Günüm bugün harika gececek, iddiasına girebilirim...
"Yeni vaka mı?" Dedim gözlerimi açarak. Gülerek başını salladı.
"Ne zaman gidiyoruz?" Dedim heyecanla. Bana garip garip bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUÇ DAVALARI
RomanceGenç bir polis adayı ve ülkenin en iyi aynı zamanda herkesin gözdesi bir polis memuru... Emma Lively, Akademiden mezun olduktan sonra Jhone Carter'ın yanında yardımcı polis olarak çalışmaya başlar. Ama sevgilisinin ikizi olduğunu öğrenmesi, iki kard...