Jungkook's pov:
Her şeyden nefret ederdim. Ta ki Taehyung'u görene kadar. Onu ilk gördüğümde 10 yaşındaydım. O ise daha 5.. Parkta koştura koştura arkadaşlarıyla oynardı. Ben ise tek otururdum. Küçükken hep yalnızdım. Nedenini bilmezdim hiç bir zaman.
Bir gün yine tek otururken Taehyung gelmişti parka. Bu sefer tekti. Meraklanmıştım, neden tek acaba, diye düşünmeden edememiştim kendimi. Tam karşımda olan, kaydırakların bir kısmının kapattığı banka oturmuştu. Yüzünü görebiliyordum ve o da benimkini görebiliyordu. Bana utangaç ve kaçamak bakışlar atıyordu.
O bana arada sırada bakarken ben ondan hiç gözümü ayırmıyordum. Başlı başına bir şaheserdi benim için. O, benim vücudumdan kısa vücudu, tatlı ve güzel beden benim için kutsanma nedeniydi. Yüzündeki benlerin yerleri sanki özenle seçilip konulmuştu hepsini teker teker öpmem için. Kalın ve büyük dudakları.. sanki onları öpmem için yaratılmıştı. O güzel burnu, bir tanesi normal bir tanesi çekik olan gözü bazen onun Tanrı olabileceğinden şüphelenmemi sağlıyordu. O diğerlerinin Tanrı'sı değildi ama o benim tanrımdı..
Bankta oturmaya dayanamamış kalkmıştım. Taehyung'un yanına gitmiş ve onun oturduğu banka oturmuştum. İkimizde bankın öbür uçlarında oturuyorduk. "Neden yalnızsın?" Demiştim sessiz bir biçimde. "Hm?" Gibi bir şey demişti. Sesi sanki özenle yaratılmıştı. "Hep arkadaşlarınla oyun oynarsın ya, ondan söyledim." Bir anda Taehyung'un hıçkırık sesini duymuştum. Kafamı hızla o tarafa çevirmiştim. Ağlıyordu.
Kalkıp önünde diz çöktüm ve yüzünü kapatan ellerini çekmeye çalıştım. "Bırak! Ağlayınca çok çirkin oluyorum!!" Diye bağırmıştı. Bende daha güçlü çekip yüzünü açığa çıkarmıştım. Ellerini avuçlarım içine alıp yavaşça okşamaya başladım. Çok soğuktu elleri. "Bu haline çirkin diyorsan güzel halini merak ediyorum." Demiştim.
"A- arkadaşlarım *hıck* benim bir i-ibne olduğumu s-söyledi *hıck* ler." Sinirlenmeye başlıyordum. Benim kıymetlime kimse böyle bir şey yapamazdı. "S-sonra.." fazla güçlü bir hıçkırık çıkmıştı ağzından. "B-bana vurdular." Demişti. İşte şimdi çizgiyi aştılar. Ama ilk önce adını bilmediğim bu güzel çocuğu sakinleştirmem gerekiyordu.
Yerden kalkıp banka oturdum ve güzel çocuğun kafasını göğsüme çektim. O da kollarını boynuma sarıp kafasını boynuma gömmüş ve daha şiddetli ağlamaya başlamıştı. Artık neredeyse bağırıyordu. Yarım saatlik bir ağlayıştan sonra artık sadece iç çekişler duyuluyordu.
"Adın ne güzel çocuk?" Demiştim. Bunu beklemiyormuş gibi 'hm' Demişti sorgularcasına. Daha sonra kafasını boynumdan kaldırmış ve kıp-kırmızı gözleriyle bana bakmaya başlamıştı. "T-taehyung, seninki ne tavşan çocuk?" Demiş ve ardından kıkırdamıştı. Tanrım o.. o çok güzel gülüyordu. Kafamı sağa sola sallamış ve bakışlarımı almaya çalışmıştım kare gülümsemeden. "Jungkook" demiştim sessiz bir şekilde.
Şimdi ilgilenmem gereken bir grup çocuk vardı. "Öhöm! Güzel çocuk... arkadaşlarına yapmak istediğin yada yapılmasını istediğin bir şey var mı? Kötü anlamda söylüyorum." Demiştim. Gerçekten benim için Taehyung çok önemliydi. Onun tek damla gözyaşının dökülme sebebini ortadan kaldıracak kadar sevmiştim onu o küçücük yaşımda. Bana dönmüştü şaşkınlıkla. "Bunu yapabilecek gücün var mı?" Demişti gerilmişlikle. "Bir şey yapmak yada yapılmasını istemiyorum. Bence zaten artık bana bulaşmazlar." Cümlesi bittiği gibi kusmaya başlamıştı.
Elim hemen sırtına gitmiş ve orayı ovalayıp rahatlatmaya çalışmıştım. Bir süre sonra durduğunda konuştum. "Sen burada bekle ben su alıp geleceğim." Demiş ve ayağa kalkmıştım. Beni mırıltılarla onaylamıştı. Bende hemen koşarak yakınlarda olan markete gitmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AGEPLAY > TAEKOOK
Teen FictionTaehyung, kalkıp yarı zamanlı işine gitti. Olacaklardan habersiz bir şekilde... ♤♡◇♧ • b×b kurgudur • Argo ve madde kullanımı • rahatsız olacaklar okumasın ♧♡♡♤ Smut yazarmıyım hiç bilmiyorum ama benim işim belli olmaz