13. Bölüm

1.8K 84 48
                                    

Jungkook, acı bir şekilde gülen güzel yüze bakmış ve güven verircesine öpmüştü onu dudaklarından. Daha sonra ayrılmış ve tekrar sarılmıştı bebeğine. Taehyung Hoseok'a 'kıskan' dercesine bakmış ve kafasını babacığının boynuna gömmüş ve alışkanlık haline gelen şeyi yani derin derin Jungkook'un kokusunu çekme işini yapmıştı.

Jungkook kafasını kaldırmış ve ilerlemeye başlamıştı. Taehyung'da kafasını kaldırmış ve etrafa bakmaya başlamıştı. Büyük ve ihtişamlı evden, arkalarında; Lisa ve Rosé'nin önü, yanları ve arkaları siyah giyinimli bir sürü adamla çevrilmişti. Büyük, siyah panelvana ilk önce iki siyah giyinimli asker, daha sonra Jungkook ve Taehyung ardından dört tane asker ve Lisa ve Rosé, onların ardından ise bir kaç tane asker binmiş ve kapı kapanmıştı. Ardından önlerinde, yanlarında ve arkalarında bir sürü siyah araba ve motorla yola koyulmuşlardı.

Jungkook sadece küçük bir önlem alıyordu.

*

Jungkook kararmaya başlayan havaya ve öğle uykusuna bile yatmamış olan uyuklayan bebeğine baktı. Bebeğinin kulağına yavaşça eğildi ve rahatlatıcı bir tonda konuştu. "Bebeğim yolumuz daha uzun. Bak hepimiz uyanığız. Güvendesin. Rahat rahat uyu. Zaten öğle uykunada yatmadın. Hadi bebeğim." Dediği gibi Taehyung uyumamak için direttiği bedenini Jungkook'a dönmüş ve kollarını boynuna sarıp, rahat bir pozisyona geçtikten sonra gözlerini derin bir uykuya kapatmıştı.

*

Taehyung's pov:

Gözlerimi açtığımda her yer karanlıktı ve durmuştuk. Vücudumu rahatlatmak için hareket ettirdiğim sırada etrafta kimsenin olmadığını fark ettim. Yattığım yerin yine aynı panelvan olduğunun farkındaydım ama yinede vücudumu korku sarıyordu.

Etrafa korku dolu bakışlar atarken birisinin beni duymasını istiyordum. Çünkü tam şuan bağıra bağıra, avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başlamıştım. Her saniyede farklı bir göz yaşım düşüyor, yanaklarımı ıslatıyordu. Bağırdığım için nefesim kesiliyor, birisinin beni duyması için daha doğru düzgün nefes bile alamadan bağırmaya devam ediyordum.

Küçüklüğümde ki gibi acınası haldeydim. Jungkook'un yine orada, o parkta olacağını biliyor ve beni yalnız görünce dayanamayıp benim yanıma geleceğini o kadar iyi biliyordum ki... (burda çocukluk anılarına geçtik) O fark etmese bile ben hep farkındaydım. Onun bana baktığının, bir saniye bile gözlerini üstümden almadığının, ben akşam olunca eve gideceğim zaman gizlice beni takip ettiğinin ve eve güvenle girdiğime emin olduktan sonra etrafa 'tehdit var mı' edasıyla bakarak dikkatli dikkatli yürüyerek eve gittiğinin, bana zorbalık yapan arkadaşlarımı ben eve gittikten sonra dövdüğünden ve onların bir daha bana yaklaşmaya korktukları için mahalleye bile gelmediklerini; her şeyi biliyordum.

O arkadaşım diyemeyeceğim kişiler beni dövdüğünde o kadar aciz ve iğrenç hissetmiştim ki kendimi. Keşke ölseydim' demiştim. Keşke ölseydimde bu dünya benim gibi iğrenç birine maruz kalmasaydı. Çok ağlamıştım. Parka gittiğimde gözlerim patlayacak gibi hissetmiştim. Sanki bütün iç organlarım ağzımdan çıkacak gibi, sanki gözlerim yerinden patlayarak çıkacakmış gibi. Jungkook olmasaydı ölürdüm de ben. Biliyordum kendimi. Beni bir ara sokağa götürürler o iğrenç, acınası ve pis bedenimi ölesiye döver ve siktir olup giderlerdi. Bende uğraşmazdım kurtulmaya. Derdim ki keşke öldürselerdi. Keşke öldürselerdi de bende şu iğrenç bedenden, iğrenç kişilikten kurtulsaydım.

Jungkook öğretmişti bana kendimi sevmeyi. Eğer o gün hiç gelmeseydi o parka.. Ne olurdu? Geberip giderdim. Eğer o çocuklar geldiğinde beni korumasaydı beni tekrar döverlerdi. Beni hiç bir zaman öldüresiye dövmezlerdi ama ince bedenim yerde ve bana tekme atarlarken bana söyledikleri sözler öldürürdü beni her seferinde.

AGEPLAY > TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin