16. Bölüm

1.2K 87 2
                                    

Uzun bir süre öyle kaldık ve artık Seokjin hyung'la olan randevu saati geliyordu. Sessizce ve rahatlatmaya çalıştığım bir sesle söyledim saatin yaklaştığını. Kafasıyla onayladı ve bende ayağa kalkıp odamıza gittim. Telefonunu ona verdim ve Seokjin hyung'u arayıp Taehyung'u yatağa bıraktım. Dudağına bir öpücük kondurdum ve ikisinin baş başa konuşması için odadan çıktım.

Buraya uzak bir yerde silah sevkiyatı yapacaktık. Bodruma inen ve kimsenin girmesine izin vermediğim odaya girdim, takımımı çıkardım, içime çelik yeleği giydim. Üstüme sim siyah takımımı geçirdim. Silahları kontrol ettim ve askerlerimi çağırıp silahları çıkarmalarını söyledim. Dolu silah çantalırının teker teker çıkışını izledim. Bodrumdan çıktım, kapıyı kilitledim ve mutfağa ilerledim.

"Lisa ben sevkiyata gidiyorum, biraz uzak. Geç dönebilirim. Bebeğim ağlarsa hemen ara. Ne olur ne olmaz diye Hoseok'u evde bırakıyorum."

Yaptığım göndermeyi anlamış, kafasını hızlı hızlı sallayarak onaylamıştı beni. Evden arkamda korumalarla çıkarken Hoseok'a bir bakış attım ve Taehyung'un olduğu odanın kapısının önünde beklemeye başladı. Evden önümde ve arkamda birçok korumayla çıkıp arabaya bindim. Geldiğimiz ekibin yarısı benimleydi. Uzun olmasa da 2 saatimi yolda geçirecektim. Umarım ben yokken bebeğime bir şey olmaz, diye geçirdim içimden. Derin bir nefes aldım ve yolun sonunda yapacağım sevkiyata odaklandım.

*

Sandığımdan daha uzun sürmüştü yol. Öğleden sonra üç olmuştu saat. Evden on bir de çıkmıştım. Sonunda yaklaştığımızı arabalardan anladım ve siyah maskemi ve şapkamı taktım. Durduk ve ilk önce birkaç asker ardından ben, benim ardımdan birkaç asker daha inmişti. Silahların olduğu araba gelmiş ve askerlerim çantaları yavaş yavaş benim yanıma getiriyorlardı. Karşımda, benim aksime rengarenk giyinmiş, yüzü açık birisi vardı. Elini bana uzattı.

"Hoşgeldin Jk. Tanıştığımıza memnun oldum!"

Dedi ve garip bir kahkaha attı.

"Seninle tanışmak için o kadar yol kat ettim ki... Senin adını duydum ve senin izinden gelirsem seni görebilirim diye düşündüm ve işte buradayım!"

Garip ve korkunç şekilde gülmeye devam ediyordu. Uzattığı elini sıkmamıştım ama yine de indirmiyordu.

Bir eline bir ona baktım.

"Ah sanırım sıkmak istemiyorsun!"

Dedi ve indirdi elini. İki elini de yana açtı.

"O zaman alış-verişimiz başlasın!"

Dediği gibi onun adamları ve benim adamları harekete geçmişti.

"Şu işi çabucak halledelim Woo-Hyuk."

Kendine bir kod ismi bulmamıştı, bu kesinlikle bir tehlikeydi. Gülerek kafasıyla onaylamıştı beni ve bir silah çantasını alıp, yere çökmüş şekilde silahları kontrol ediyordu.

"Hepsi kontrol edildi efendim, temiz!"

Kafasıyla onaylamış ve çantayı kapatıp doğrulmuştu.

"Paraları verelim!"

Demiş ve paraları askerlerime vermişti. Paralar da gerçek çıkınca ikimiz de bir adım geriye gitmiş, eğilmiştik. Arkamı dönüp gidecekken konuşmuştu.

"Bebeğine bence biraz daha dikkat etmelisin. Sonuçta odada telefonla mı konuşuyor, kaçırıldı mı hiç belli olmaz."

Demişti sonunu aegyolu yaparak. Hemen arkamı dönmüştüm sinirli bir şekilde. Ne demeye çalışıyordu?

AGEPLAY > TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin