Herkesin korkuları vardı, değil mi?
Kimi zaman bir nesne, kimi zaman bir olay, bir kişi, bir canlı, bir hayvan. Ne olduğu önemli değil ama vardı sonuç olarak. Aklımıza geldiğinde bile ürpermemize ve geri geri adımlamıza neden olan bir şey mutlaka vardı.
Rüyada gördüğünde sıçrayarak uyandığın bir kabus olarak karşına çıkardı bazen, bazen odanda sıcak kahveni yudumlarken önünde belirebilirdi ansızın, sokakta yürürken ya da aklına gelirdi birden. Herhangi bir anda, herhangi bir sebepten, herhangi bir şekilde görebilirdin onu.
Korku neydi ki sahi? Büyütüldüğü kadar var mıydı mesela?
İç veya dış dünyamızda, tehlike yaratabilecek herhangi bir durumdan ibaretti korku. Korku evrenseldi, ama onu var eden bizdik. Ve sonuç olarak, bizim algılarımızdan dolayı oluşan bir duygudan fazlası değildi.
Yoongi ise diğer çoğu duygu gibi, bu hissi de Hoseok sayesinde tatmıştı. Genel olarak hayatı ele alındığı zaman hiçbir şeyden korkusu yoktu, yüzüne taktığı maskeden görünen buydu en azından. Dünyaca meşhurdu ya hani, istediği her şey mümkün kılınabiliyordu sonuçta. Büyük evleri, arabaları, bankada dakika başına artan sıfırları vardı.
Herkes onu 'duygusuz' diye adlandırırken, onun içine attığı duyguları görmek istememiş olmalılardı. Aksi takdirde olanağı yoktu Min Yoongi'nin böyle bir sıfat altına girebilmesi.
Çünkü o korkuyordu başından beri, hiç sahip olmadığı bir insanı kaybetmekten deli gibi korkuyordu.
Onun üzülmesinden, ona zarar gelmesinden, canının yanmasından, bir süre sonra onun kendisinden bile korkmaya başlamıştı. Çünkü bu gidişle akıl sağlığından olabileceğinin farkındaydı.
Min Yoongi, hayatınızda görüp görebileceğiniz belki de en güçlü insandı normalde. Ailesel durumlarından ve yükselişteyken yaşadığı psikolojik sıkıntılardan sonra kendini korumak adına ördüğü sert ve sağlam duvarlar vardı etrafında. Yıkmaya niyeti de yoktu öyle bir çırpıda kolay şekilde.
Herhangi bir insan kolayca kırıp incetemezdi onu, yüksek duvarlarını aşıp ona farkında bile olmadan ulaşan Hoseok hariç.
Canını kimse, ölüm senaryoları tasarlamaya başlattıracak kadar yakamazdı, Hoseok hariç.
Ve onu dünya üzerindeki hiç kimse gözlerinden yaş gelmesini sağlayacak kadar güldüremezdi. Yine Hoseok hariç.
Bu garip bir çelişkiydi onun için çünkü gündüzleri onu türlü türlü komiklikler yaparak güldüren adam, bir cümlesiyle dünyasını başına yıkan adamla aynı kişiydi.
Cidden, garipti.
Ve acı.
Banyo zemininde, sol kolu dirseğinden aşağı kanlar içinde uyanırken hissettiği tek duygu da buydu. Hareket etmeye çalıştığı an yüzünü buruşturmak ve dudakları arasından keskin bir inleme bırakmak zorunda kalmıştı. Dün gece neler olduğu yavaş yavaş gözlerinin önünde canlanınca, bunların arasına küfür de eklendi.
Eskiden de kendine küçük zararlar verirdi, kimsenin görmemesi adınaydı bu darbelerin minik olması aksi takdirde hiçbir fiziksel acı, kalbinin ağrısını geçiremezdi zaten. Ama bu sefer fazla ileri gitmişti. Kolu üzerinden parmaklarına kadar ulaşmış ve kurumaya başlamış koyu kırmızı sıvı bunun en büyük göstergesiydi.
Bayılmış olmalıydı, hala şiddetle dönen başı ve hafif kan kokusu yüzünden bulanan midesi onda bu düşünceyi oluşturdu. Kendini zorlayarak usulca ayağa kalktığında banyonun kapısı son 20 dakika içinde Jimin tarafından üçüncü kez çalınıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jealous//sope✓
ФанфикBirkaç sene önce Rookie King'de Taehyung ve Hoseok'un minik öpücüğüne vesile olan Yoongi, sonradan bu sahneyi kafasında kendisiyle defalarca kez kuracağını ve bu kadar kıskanabileceğini hiç tahmin etmemişti. ~~~ (minific, düz yazı) 10/10/2021 🌼