3. Bölüm

656 77 143
                                    

Every time I close my eyes
It's like a dark paradise

~~~

Hoseok. Grubun ve herkesin umudu.

Bir keresinde Jungkook bir yayın sırasında Jung Hoseok için 'gerçekte göründüğü kadar mutlu değil' demişti ve ardından bunu söylediği için pişman olsa bile, fazlasıyla haklıydı aslında.

Herkes yaşadığı acıları gizlemek adına bir takım maskeler takardı, hayata devam etmek adına takmak zorundaydı da. Nasıl Yoongi bu maskeyi 'duygusuz' olarak seçtiyse, Hoseok da 'mutlu' olanı almıştı kendine. Aslında gerçek hayatta grubun en ciddi insanlarından biriyken, yayın esnasında çocuk ruhlu bir insana dönüşüyordu.

Çünkü onun devam edebilmesi adına tek tutanağı buydu. Mutlu olmalıydı, hayır, mutlu olmak zorundaydı. Oysa en çok gülen insanların aslında içten içe en mutsuz insanlar olduğunu, herhangi bir ortamda herkesi güldürdükten sonra odasına çekilince döktüğü gözyaşlarını en iyi kendisi biliyordu.

Zamanında kendisine yapılan haksızlıklardan, neredeyse grubu bırakmanın eşiğine kadar geldikten ve yaşadığı onca acıdan sonra onun için en uygunu buydu. İşine diğer her şeyden daha çok değer veren birisi olarak, görünmesi gereken tek görüntü umut dolu bir insandı. Bunu hakkıyla yerine getiriyordu da, en azından kameralar kayıttayken.

Ama diğer taraftan, son zamanlarda 'en yakın arkadaşı' olarak gördüğü kişiyi anlamakta epey zorluk çekiyordu. Bir zamanlar yanından ayrılmadığı ve destek olmak için elinden geleni yaptığı insanla birden aralarının bu şekilde bozulmasını o da hiç istememişti.

Yoongi o itirafı yaptıktan sonra onu tekrar kardeşi olarak göremeyeceğini biliyordu, o günün ardından anlamsızca sürekli o anı düşündüğünü de öyle.

Hoseok her şeyin farkındaydı, sadece görmek, kabul etmek istemiyordu. Ayrıca toplumun, insanların ve şirketin üzerine kurdukları baskıyla uğraşırken bir de bunu kaldırabileceklerinden hiç emin değildi.

Bilmediği tek şey, herkesi memnun etmeye çalışırken Yoongi'yi ne derece bir boşluğa sürüklediğiydi.

"Dün gece ne oldu?"

Aslında o da çok iyi farkındaydı neler olduğunun, Yoongi'nin kendisinin resmini çekmesine kadar her şeyi net bir şekilde hatırlıyordu. Onu kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu yalnızca, ne kadar başarılı olduğu meçhuldü tabi.

Yoongi ise, kendisine sorulan soruyla derin bir nefes aldı. Ne konuşacaklarını bilmeden gelmişti buraya. Herhangi bir kalıba uygun hareket etmek istemiyordu, güçlü durmak istiyordu aksine ama neredeyse yedi yıldır bir şeyler hissettiği adamın karşısında, sinirli küçük bir çocuktan farkı yok gibiydi.

"Çok sarhoştun, tutmasaydım hastanede olurduk şimdi. Dikkatli ol bir dahakine."

Boyu kendisinden uzun olan kişiye yan bir bakış attığında hafifçe gülümsediğini fark etti. Göğsünün tam ortasında bir ağırlık hissetti aynı anda. Canı yanıyordu.

"Peki hyung, dikkatli olurum."

Bunun üzerine, bir anda dayanamadığını hissetti Yoongi. Bu ağırlığı daha fazla taşımak istemediğini, artık yok olması gerektiğini fark etti. Kaşları sinirle çatılırken, bir kere olsun duygusuz görünmek istemediği dank etti kafasına. Gözlerinin dolmasına bilerek engel olmadı çünkü, yaşadığı acıyı o da bilsin istedi. Neler çektiğini görsün, anlasın, kafasının içinde neler döndüğünü duysun istedi.

"Ben gruptan ayrılacağım, Hoseok. Umarım o zaman daha mutlu olursun."

Bu Hoseok için adeta başından aşağı kaynar su dökülme etkisi yaratırken anlamamış bir şekilde büyük olana çevirdi bakışlarını.

jealous//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin