I think I've had enough of you, but ı don't wanna lose a friend,
I'm gonna love you forever
That's just my curse, it's whatever~~~
"Bir kere olsun hiçbir detayı ve ayrıntıyı düşünmeden, sadece kalbinin sesini dinlesen olmaz mı hyung?"
Jungkook'un, aynı gün yaptıkları konuşmada ağzından rastgele çıkan bu kelimeler Hoseok'un kafasının içinde yankı yapmaya devam ederken, ilk defa o gün o şarkıyı dinlerken Yoongi'ye karşı kalbinin tuhaf bir şekilde hızlandığını fark etmişti.
Zorda olsa etkisinden çıkabilmek uzun sürmüştü onun için. Bunun olabilirliğini kabullenmek kolay değildi çünkü, aklı almıyordu. Bir erkeğe bu tarz hisler beslemesi normal olur muydu? İnsanlar ne derdi? Ya grup arkadaşları, şirket çalışanları, hayranlar... Çok fazla nefret ve olumsuz yorum alırdı en başta.
Dünyaca ünlü oldukları için attıkları her adımda olumlu ya da olumsuz mutlaka bir tepki görmek zorunda kalıyorlardı ve Hoseok kendince haklıydı bunları 10 defa düşünmekte. Ama diğer taraftan hayatını ne zamana kadar insanların kontrolü altında yaşamaya devam edeceğini bilmiyordu.
Bulunduğu yere zihinsel olarak dönmekte epey zorlanmıştı Yoongi'nin gözlerinin tam içine bakarken. Bunun gerçek olduğuna inanmak istememişti. O yüzden önüne çıkan onca seçenek arasından kaçmayı seçti, her zaman yaptığı gibi.
Ama bu sefer, ayakları onu zar zor kapının dışına çıkarmaktan daha fazlasını yapamamıştı. Her zaman düşünmeden uzaklaşırken şuan neden gidemediğine anlam veremedi. Ne değişmişti?
Duvara yaslanarak sakinleşmek için elini kalbinin üzerine koydu ve sadece bekledi. Gözlerini kapatarak derin nefesler almaktan başka elinden bir şey gelmiyordu. İçeri tekrar giremezdi ama kendisine söylenen bu şarkıdan sonra da öylece terk edemezdi onu. Kafası allak bullak olmuş gibiydi.
Onca sene 'kardeşten' öte görmediği, daha doğrusu görmek istemediği, hiç o gözle bakmayı bile denemediği grup arkadaşına karşı şimdi nasıl davranmalıydı? Doğru olan neydi ve Hoseok gerçekten her zaman doğru olanı yapmakla mükellef miydi?
Jungkook'un da dediği gibi, bir kere olsun insanların onayladığını değil de kendi istediğini yapamaz mıydı?
Nefeslerini hala düzene sokamamışken, gözlerini araladığında buğulu halde kendisine bakan Yoongi'yi fark etmesiyle irkildi anlık olarak. Tam karşısında ve birkaç santim yakınındaydı, kafasını hafifçe yana eğmiş ve ferahlatıcı kokunun çiğerlerine dolmasına izin vermişti bile çoktan. Kısa ve Hoseok'a göre oldukça zayıf beden, tekrar bir ağlama krizine girmemek için sürekli yutkunuyordu.
"Ağlıyorsun."
Daha önce de dediğimiz gibi, Jung Hoseok'un tıpkı diğer her insan gibi çeşitli maskeleri vardı. Ve aslında tam şuan o maskenin düştüğü çok nadir anların birinin içindeydi. Neden ağladığını bile bilmiyordu, en azından bilmediğini sanıyordu.
Yoongi uzanıp parmak uçlarıyla yaşları temizlemeye çalıştığında, sanki her an düşüp kırılabilecek çok hassas bir eşyaya dokunuyor gibi davranırken aslında neler olduğunun kısmen farkındaydı. Hoseok'un bastıra bastıra en sonunda yok ettiği gizli duyguların yeniden açığa çıkmaya başladığını, belki de en başından beri kendini kandırdığını, toplum baskısının onu istemsiz olarak ne kadar etkilediğini ve kendini bu yüzden hep geride tuttuğunu biliyordu.
Kendisi şarkı söylediği için ağlamıyordu Hoseok, artık bir şeylerin değişmeye başlayacağını bildiği ve işin özünde bunu ne kadar uzun zamandır beklediğini fark ettiği için ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jealous//sope✓
FanfictionBirkaç sene önce Rookie King'de Taehyung ve Hoseok'un minik öpücüğüne vesile olan Yoongi, sonradan bu sahneyi kafasında kendisiyle defalarca kez kuracağını ve bu kadar kıskanabileceğini hiç tahmin etmemişti. ~~~ (minific, düz yazı) 10/10/2021 🌼