1. Bölüm

857 85 169
                                    

You helped me fight when ı was giving in
And you made me laugh when i was losing it.

~~~

Aradan koskoca bir hafta geçmiş, fakat Yoongi'nin ne düşündüklerinde ne de hissettiklerinde değişen tek bir nokta dahi olmamıştı.

Ayrıca kesinlikle pişmanlığın ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı o günden sonra.

Söylediklerinden, yaptığı o büyük itiraftan sonra rahatlayacağını düşünmüştü. Sonuçta Hoseok, kimseyi asla kırmak istemeyen, her zaman güler yüzlü, neşeli, grup üyeleri için fazlasıyla endişelenen ve iyi olmaları için elinden gelen her şeyi yapabilecek bir insandı normalde.

Grubun ve herkesin umuduydu Hoseok, ona da belki minik de olsa bir umut olur sanmıştı.

Ama aksine, son bir haftada her şey daha kötüye gitmeye başlamıştı onun için. Geceleri uyuyamıyordu, bu yüzden gün içinde herhangi bir yerde uyuklarken görebiliyordu üyeler onu. Enerji denen şeyin ne olduğunu bile hatırlamıyordu Yoongi. Zaten beyaz olan teni bitkinliğini belli eder gibi daha da solmuştu.

Eskiden aralarında belirli bir şey olmasa bile Hoseok kendisini güldürebilen nadir insanlardandı. Artık o da olmadığı için, gülemiyordu uzun zamandır.

Söylediği o 'unut' kelimesi de çıkmıyordu aklından. Tabiki Hoseok'un bir anda her şeyi kabul etmesini beklemiyordu, hiçbir zaman beklentiye girmemişti onun hakkında.

Sadece, dayanamamıştı işte. Yıllardır omuzuna yük gibi yapışan gerçekleri daha fazla taşıyamamıştı. O da bilsin istedi, gerekirse oturup o da ağlasın, onunda kendi gibi bir kez olsun canı yansın istedi.

"Hyung?"

Jungkook kapıyı tıklatarak odaya girdiğinde, bakışlarını pencereden çevirerek ona baktı Yoongi. Odasından hiç çıkmayarak bir günü daha bitirmeyi başarmıştı.

"Jimin ve ben stüdyoya gidiyoruz. Yeni şarkı için pratik yapmamız gerekiyor. Dönüşte de bir yerlere uğrayıp yemek yeriz diye düşündük. Sende gelmek ister misin? Değişiklik olmuş olur hem, temiz hava almak iyi gelecektir."

Büyüğü için diğerlerinden daha fazla endişeleniyordu Jungkook. Onca zaman boyunca yanında olan, ara sıra geçirdiği krizlere tanıklık eden, Hoseok için ağladığı gecelerde ona sıkı sıkı sarılan kendisiydi ne de olsa. Bütün bunları bilirken kimseye bir şey söyleyememesi işin daha kötü olan tarafıydı.

"Diğerleri nerede?"

Yoongi'nin umutsuz vaka olan tavırlarından ve ses tonundan bile anlamıştı maknae hayır diyeceğini. Normalde daha fazla ısrar ederdi ama bu aralar üstüne gitmek istemiyordu. Her şeyin daha da saçma bir hal almasına gerek yoktu sonuçta.

Ayrıca 'diğerlerinden' kastının dolaylı yoldan Hoseok olduğunu da gayet iyi biliyordu.

"Jin ve Namjoon hyung sabah şirkete gideceklerini söylemişti ama hala gelmediler. Taehyung bizden önce gitti stüdyoya. Hobi hyung'da biraz önce maske ve şapkasını takıp gitti bir şey demeden. Nereye olduğunu bilmiyorum."

"Yine yalnızım yani."

Kendi kendine ettiği mırıltı ardından Jungkook tamamen odaya girip kapıyı, evde sadece Jimin'in olduğunu unutarak, kimsenin söyleyeceklerini duymaması adına kapattı. Sıkıntı çöküyordu içine büyüğünü böyle gördükçe, eski neşeli zamanlarını özlüyordu fazlasıyla.

"Hyung, ne zamana kadar böyle içine kapanıp kendi kendini mahvetmeye devam edeceksin? Biliyorum, zor ama yaşaman gerekmiyor mu bir şekilde? Ayrıca hem..." Gergince gözlerini kaçırıp etrafında gezdirmeye başladı. Büyük olan kendisine bakmıyordu bile. "Yakında tekrar yeni klip için çalışmalara başlamalıyız. Onunla eninde sonunda tekrar karşı karşıya geleceksin."

jealous//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin