However far away I will always love you,
However long I stay I will always love you.~~~
"Hoseok, yapma."
"Ben yapmıyorum."
Aslında gerçekten de Hoseok hiçbir şey yapmadan öylece tam önünde dururken, Yoongi içten içe ona doğru çekildiğini hücrelerine kadar hissediyordu. Bu sadece basit duygulardan ibaret olamayacak kadar heyecan verici bir olaydı ona göre.
"Sadece seni bekliyorum."
Başbaşa çıktıkları yemekten sonra birkaç kadeh içmişlerdi yalnızca, arabaya tekrar bindikleri andan itibaren ise Yoongi biraz huysuz davranıyordu. Kolay sarhoş olmamasına rağmen garip bir şekilde karşısındaki bedene herhangi bir temasta bulunmamak için kendisiyle debeleniyordu resmen.
Ama istiyordu.
Bunu yapmak için muhtemelen en yanlış zaman ve en uygunsuz yerdi, gecenin bir yarısı dış kapının hemen önünde Hoseok'u durdurarak tam karşısına dikilirken aklından ne geçtiğini o da tam olarak kestiremiyordu. Odaya bile çıkmalarına izin vermek istememişti acelesinden. Daha ortada hiçbir şey olmamasına rağmen aralarında oluşan bu tuhaf çekim şimdiden yanaklarına kan depolanmasına ve eli ayağına dolanacak şekilde titremeye başlamasına neden olmuştu.
Bu şimdiye kadar yaptığı en yanlış hareket gibi gelirken, içten içe yapması gereken tek vazife buydu diğer taraftan.
Aslında bu anı defalarca kez gözleri önünde canlandırırken böyle bir senaryo hiç geçmemişti aklından, biraz imkansız gelmişti hep.
Öpüşmek, sıradan insanlar için basit ve normal bir eylem sayılsa bile Yoongi için çok daha farklıydı. Hoseok'u kendi gözünde o kadar ilahlaştırmış ki, onun dudakları asla dokunmaması gereken yasaklı meyveden daha fazlasıydı gözünde.
"Sababa kadar bekleyecek miyiz peki?"
Hoseok, aslına bakılırsa onun bu kendiyle savaşan halinden oldukça eğlenirken hafifçe gülümsemeden edemedi. Ona göre hava hoştu nasıl olsa. Aklından geçenlerden ve Yoongi'nin garip bir şekilde ondan kaçmaya başlamasından sonra bunun zor olacağını düşünmüştü ama şimdi sadece birkaç içkinin etkisiyle herhangi bir şey yapmasına gerek kalmadan, karşısındaki adam kendi ayaklarıyla gelmişti ona. Reddetmiyordu, belki de ya şimdi ya da hiç mantığı devreye girmişti, sadece öylece duruyordu.
"Bayılırsam beni tut, tamam mı?"
Yoongi gayet ciddi görünürken uzun olan sessizce bir kahkaha bıraktı karanlık ortama. Onun bazı konularda ne kadar ciddi ve güçlü olduğunu kendi gözleriyle görmüş biri olarak, karşısında bu kadar küçük görünmesine anlam veremese de sorgulamamayı tercih etti.
Birazcık eğilerek boylarını hemen hemen dengelediğinde kısa olan daha fazla kendini tutamayarak ince ve soğuk dudaklarını dolgun pembeliklere bastırdı. Aynı esnada o kadar heyecanlıydı ki nasıl nefes alındığını bile hatırlamıyordu.
Bunu bile yapması ona göre bu kadar zorlayıcıyken ilk atağı Hoseok'dan bekledi ve o andan itibaren yeryüzü üzerinde zaman yavaşlamıştı bir açıdan. Ayaklarının altındaki sert zemin deprem etkisiyle sallanmaya başlamış, ağırlaşan göz kapakları ve hatta kirpik uçlarına kadar ürperdiğini henüz fark ederek kendini toparlamak adına girişimde bulundu. Sakinleşmeliydi.
Ölü bedeninin tekrar canlandığını hissedebilmişti ama, her parçası, her hücresi Hoseok'un ismini haykırıyordu kulağına. Hareketleri yavaş, sakin ama bir o kadar da haz doluydu çünkü karşısındaki adam için yeni ve farklı olan bu duyguların her birini Yoongi daha önce kendi kendine fazlaca kez hayal etmiş, ve hepsinin sonunda sadece hayal olarak kalacağını düşünerek kendini derin hüzünlere boğmuştu eskilerde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jealous//sope✓
FanfictionBirkaç sene önce Rookie King'de Taehyung ve Hoseok'un minik öpücüğüne vesile olan Yoongi, sonradan bu sahneyi kafasında kendisiyle defalarca kez kuracağını ve bu kadar kıskanabileceğini hiç tahmin etmemişti. ~~~ (minific, düz yazı) 10/10/2021 🌼