12. Bölüm

570 53 35
                                    

Will you still love me when I'm no longer young and beautiful?
Will you still love me when I got nothing but my aching soul?

~~~

"Hoseok!"

Yoongi o gece kafasını hızla yastığından kaldırıp ellerini ter içinde kalmış saçlarından geçirdiğinde saat neredeyse ikiye yaklaşıyordu. Daha önce hiç görmediği ve bundan sonra da asla görmek istemeyeceği kadar berbat bir kabustan sıçradığı için ilk birkaç dakikası nerede olduğunu anlamlandırmaya çalışmakla geçerken, henüz uyumamış olan Jungkook'un da dikkatini çekti bu.

Jimin ile mesajlaştığı telefonunu bir köşeye bırakarak, korkudan büyüttüğü gözlerini büyüğünden ayırmadan yavaşça yatağından kalkıp yanına ilerledi.

"Hyung, iyi misin?"

İyi görünmüyordu aslında, beybeyaz teni mümkün olabilirmiş gibi daha da solmuş, titreyen ellerini sabit tutmaya çalışırken her ne gördüyse bundan epey etkilenmişe benziyordu. Jungkook onun gözlerine baktığında yaşadığı korku ve endişeyi hala hissedebilmişti.

Kafasını iki tarafa sallayarak etrafına bakındı hızlıca.

"Hoseok... Hoseok nerede?"

İçinden bir saniye bile kaybolmamış olan kötü hisle beraber birden yataktan kalkarak masanın üzerindeki telefonuna ulaştı. Bir şey olmuştu. Neredeyse emindi bundan.

"Jimin hala gelmediğini söylemişti, stüdyodadır heralde. Sakin ol hyung, o hep geç gelir."

Yoongi'nin aklında şuan 'sakin olma' ifadesi hiç yoktu. Böyle bir şey başına ilk defa gelmiş olsa bile 6. hissinin ne kadar kuvvetli olduğunu herkes söylerdi. Sadece bu da değil, bu bir tür özel bağ gibiydi. Her gün kabus gören bir insan değildi. O yüzden aceleyle Hoseok'u arayıp açmasını bekledi. Bir taraftan da giyinme odasına gidip üzerini değiştirmeye başladı arkasından gelen Kook'un da farkında olarak.

"Açmıyor işte. Mesaj bile atmamış, çıkınca yazarım demişti. Ben gidiyorum."

Hırkasını giyip telefonunu da cebine attıktan sonra kapıya yöneldi ama kapıyı açınca Jimin'le burun buruna geleceğini düşünmemişti. Neredeyse çarpışacakları sırada Jungkook, Yoongi'yi bir çırpıda kolundan tutup durdurmuş ve olası bir tehlikeden kurtarmıştı. En azından şimdilik.

"Hyung biraz sakin olur musun? Belki de uyuyakalmıştır. Ya da bekle beraber gidelim."

"Neler oluyor?"

Yanına gelen küçük bedene eliyle bir dakika beklemesini söylediğinde içten içe maknae de elbette endişelenmişti ama büyük olanın bu şekilde araba kullanması şuan tehlike açısından daha kötü görünüyordu.

"Bekleyemem, gitmem gerek. Sizi ararım."

Ama sadece Yoongi, Hoseok dışında hiç kimsenin şuan onu durduramayacağının farkındaydı. Bu çok kötü bir duyguydu, gerekirse bütün caddeleri tek tek arayıp onu bulmak istiyordu yalnızca.

Düşündüğü tek şey buydu.

~~~

Son hızda çalıştırdığı arabasını şirketin önüne park ettiğinde bir elinin telefonda sürekli Hoseok'u arıyor olması ama inatla açan kimsenin olmaması onu sinirlendiriyordu. Ve bu sinir aynı zamanda ağlamak istemesine de neden olmuştu.

Tam içeri gireceği anda çalan telefon duraksayıp beklemesine neden olurken bütün vücudu şiddetle titredi. Arayan numaranın kayıtlı olmamasından bile anlayabilirdi iyi bir şey olmadığını.

jealous//sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin